Arıyoruz arıyoruz şaşırıyoruz

Daha önceki ev arama maceramızın üzerinden tam 10 yıl geçmiş. O zamanki kriterlerimle şimdiki arasındaki farklara bakınca inanılmaz değişiklik var. Yalnız dikkatimi çekti o zaman da sitemle ilgili problemler yaşıyormuşum şimdi de. Bu konuda hiçbir değişiklik olmamış yani.

Amerikaya geldiğimizde ilk hafta benim çocukluk arkadaşımda kalıp hasret giderdik. Şimdilerde de ev aradığımız bölgeye daha yakında oturan eşimin arkadaşında kalıyoruz.

Gelmeden önce hangi bölgelerde oturabileceğimize karar vermiş biraz da ön araştırma yapmıştık. Ama nihayi kararı yerinde görerek vermeyi istiyorduk. Bizim için en önemli nokta Sufi’nin okuluydu. İkinci mühim nokta da Barış’ın projesi için gidip gelmesi gereken noktalara ulaşılabilirlikti.

Bizi en zorlayan karar açıkçası Manhattan’da mı yoksa çevresinde bir bölgede mi oturacak olmamızdı. Manhattan cıvıl cıvıl. Her an her dakika yapılacak birşey var. Bununla beraber çocukla beraber yaşamak için de bir o kadar düşündürücü. İstanbul gibi bir yerden gelince açıkçası pek bir değişiklik yok. Hatta Central Park’ı düşününce çok daha yeşil. Epey süre bu konuda düşündük. Geldiğimiz nokta eğer çocuğumuz olmasaydı kesinlikle New York City’de otururduk. O yüzden tercihimiz Sufi’nin doğa ile içiçe olabileceği, sokaklarda bisiklete binip, ağaçlara tırmanabileceği doğal ortamı daha fazla olan bir yerden yana oldu.

Buna kararı verince Manhattan’a trenle en kısa sürede ulaşılacak, okulları iyi bölgelerde ev bakmaya başladık. Asıl macera bundan sonra başladı diyebilirim.

Teknolojiyi sürekli ithal ettiğimiz Amerika teknoljiyi kullanmaktan bir o kadar uzaktı. Daha önceki seyahatlerimizden bildiğim için evde çamaşır makinası olmasını beklemiyordum. Genelde çamaşır makinası apartman altında oluyor ve siz para ile orada çamaşırlarınızı yıkayıp kurutuyorsunuz. Buna hazırdım da çamaşır makinasının iki blok yanda olmasına, dize kadar kar yağan bu memlekette bir makina çamaşır için o karda 3 defa sokağa çıkma fikrine pek hazır değildim. Üstelik çocuklu evin çamaşırı bildiğiniz gibi hiç bitmiyor.

Çamaşır makinasının bina dışında olmasını kabullenememişken bulaşık makinasının olmamasına hiç hazır değildim. Baktığımız evlerin çoğunda bulaşık makinası yoktu. Sadece olmamakla kalsa iyi; sizin alıp koymanıza da izin yoktu. Zaten bazılarında koyacak yer de yoktu. Emlakçımıza mutlaka bulaşık makinası istiyoruz bilgisini verdikten sonra gezdiğimiz evlerdeki makinaların bazıları beni benden aldı. Benden daha yaşlı bulaşık makinası gördüm diyeyim siz anlayın. Sosyal medyadan beni takip edenler biliyorlar 12 senelik bulaşık makinamı bu yıl 6 ayda bir bozulduğu için istemeden de olsa değiştirmek zorunda kalmıştım. Zaten biraz buruk hissediyordum. Gördüğüm makinalar resmen pişmanlığımı arttırdı.

Amerikada bugüne kadar duşakabin olan bir ev görmedim. Duş perdesi teknolojisi varken duşakabini kim ne yapsın(!) Yine bu yaz binbir güçlükle değiştirmek durumunda kaldığım duşakabinimizi hatırlayınca gözlerim dolu dolu oldu. Sufi’nin her banyosundan sonra banyoda oluşacak göletleri düşünmemeye çalıştım bu süreçte.

30 sene önce Bursadaki evimizde kullandığımız yeşil buzdolabını gördüğümde hissettiklerim çok ilginçti. Eski bir eşyanızı bulmakla, yok artık hala bunu mu kullanıyorlar arasında garip bir duygu. 2. dünya savaşından önce alınmış fırınlar, ocaklar, küçük bir oda büyüklüğündeki klimalar ve daha nicesi bizi şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükledi, sürüklüyor.

Ev bakma süreci bende çok derin izler bıraktı. Biz Türkiye’de pek çok konuda müsriflik derecesinde rahat yaşıyoruz. Eşyalarımızın gözümüzde pek değeri yok. Rengi için koskoca buzdolabını, az programı var diye bulaşık makinasını kullanılabilir durumdayken çıkartıp atıyor, yenilerini alıyoruz. Evlerimiz dünyanın en pahalı şehrindeki, herkesin oturmak için sıraya girdiği apartman dairelerinden çok daha büyük, daha yeni ve daha güzel. Ne garip iki tarafta uçlarda. İnsanoğlu hiçbir şeyin ortasını bulamıyor.

*Komşuluk konusuna girmiyorum. Onu deneyimleyince yazarım.

10 cevaplar
  1. Ayşegül Demir Çorlu
    Ayşegül Demir Çorlu says:

    Merhaba 🙂
    Gecenin bir yarısı bebeğimi emzirmeye uyandığımda daha da uyuyamadım.
    İki ay önce İstanbul’dan Eindhoven’a taşındık ve bir türlü düzene sokamadığımız evimiz bana dert oldu. Ne yapalım diye kara kara düşünüyorum. Sağlıklı yaşam konusunda hassasiyetinizi instagramdan bildiğim için sizin amerika maceranızın ayrıntılarını merak edip bloğunuza baktım.
    Şaşırmışsınız, sizin gibi ben de şaşırıyorum. Ayrıntıya indikçe şaşkınlık artıyor 🙂 Ne kadar farklı insan varsa o kadar farklı anlayış var. Bu fark konfor ve temizlik anlayışında da kendini çok bariz gösteriyor.
    Bizim ev arama maceramız sizinki kadar sıkıcı olmasa da sonuçları itibariyle can sıkıcı oldu. Önümüzdeki bir yılı Eindhoven’da geçirmeye karar verdiğimizde eşyalı bir ev kiraladık. Eşimin çalışmaya başladığı firma ev kiralama konusunda bize yardımcı olacaktı. Fakat bizim kriterlerimize uygun ev bulmak için seçenekler oldukça kısıtlıydı.
    Eşimin işyerine bisikletle en fazla 15 dakika mesafede, 2+1, zemin katı harici, asansörlü, çamaşır odası ve kurutma makinesi olan, çamaşır kurutma için küçük bir balkonu bulunan, geceleri sessiz sakin, A sınıfı ısı yalıtımlı, kedimizi de getirebileceğimiz eşyalı bir ev arıyorduk. Bu kriterlerimizin çoğunu karşılayan sadece bir daire vardı, onu da yerinde görme imkanımız olmadığı için eşimin arkadaşından gidip bizim için görmesini rica ettik. Sağolsun video bile çekmişti 🙂 9 aylık bebeğimizle geldiğimiz için burada ev arama riskini göze alamadığımızdan evi kiralamaya karar verdik.
    Evi kiraladığımızda ev sahibine eve yerleşmeden önce bir temizlik yaptırmak istediğimizi yazınca ev sahibi profesyonel temizlik yaptırdığını söyledi. Ev sahibinden anahtarı aldığımız gün profesyonel temizlikten ne kastettiğini anlamış olduk. Kaba temizlik.
    Bebek bakımı meselesi bizi hayli zorlarken bir de karşımıza ne zaman nasıl temizleyeceğimizi veya temizleteceğimizi bilemediğimiz bir ev çıktı. Temizlikçilerle anlaşamadığım ve uğraşmak istemediğim için evi kendimiz temizleyelim dedik. Henüz baştan aşağı bir temizlik yapabilmiş değiliz.
    Bunların üstüne geçen ay bebeğimiz hafif yollu bir bronşit geçirdi. Burada sağlık sistemi stabil olsa da ülkemizdeki gibi geniş imkanlara sahip değil. Bu da beni ayrı endişelendirdi. Bebeğimizin hastalığı İstanbul’a geleceğim döneme denk geldiği için kendi çocuk doktorumuza ulaşmak büyük nimet oldu. Pazar günü muayenehanesini açtı. O zaman bir daha “ah memleketim” dedim 🙂
    Doktor bebeğimizin alerjisi olabileceğini söyledi. Aklıma yine siz geldiniz. Bloğunuzu baştan aşağı taramayı düşünüyorum ve arada size bazı konular hakkında danışmak istiyorum.
    Sevgilerle

    Cevapla
    • devletsah
      devletsah says:

      ahh.. temizlik konusuna hiç girmeyelim. bazen arkadaşlarımla konuşurken söylüyorum ‘en çok yardımcımız meryem’i özlüyorum sonra siz geliyorsunuz’ diye. Amerikada temizlik işleri inanılmaz pahalı ve güvenlik konusu da ayrı dert. O yüzden biz de kendimiz temizliyoruz. Biz de sizin gibi eşyalı bir ev tuttuk ve ev aynen sizin dediğiniz gibi güya profesyonel olarak temizlenmişti. Üstelik evlerde kanun gereği halı bulunmak zorunda. Ev sahibimiz eskiden kendisi oturuyormuş bu evde. O yüzden halılar falan özenle seçilmiş. Ayaklarınız içine gömülüyor. Uuuupuzun tüyleri var. Gördükçe ağlmak istiyorum. Süpürsen bile dibinde kalıyor herşey. Daha camların temizliği var. Kar kış derken hiç ilgilenmedik. daha önce yazmıştım her cam aslında 4 camdan oluşuyor. Nasıl temizlenecekler bilmiyorum.
      Alerji konusunda en önemli şey bağırsak sağlığı. Son 5 senede bunu anladım. probiyotiklere özen gösterin. Bir de zerdeçal tüketin.
      Sevgiler

      Cevapla
  2. Ayse Erdogan
    Ayse Erdogan says:

    Devletsah, kizim dogmadan once blogunuzu takip ederdim; uzun bir aradan sonra ‘Devletsah ne yapiyor acaba’ deyip aradim ve sizi Amerika’da buldum! Maceralarinizi ilgiyle okuyorum; ozellikle bu yaziniz beni gulumsetti. Son 13 yildir Amerika’nin dort bir yaninda, muhtelif sehirlerinde yasadik; Turkiye’deki orantisiz luksu ve konforu burada hicbir yerde goremedik. Savurganliktan uzak, mutevazi bir yasam aslinda zenginligin, ekonomik gelismenin temelini olusturuyor. Elde avucta yokken tuketim cilginligina kapilmak Amerika’ya ozgu bir kavram zannedilir ancak bizim ulkemizde, ozellikle buyuk sehirlerimizde cok daha bariz bir egilim, degil mi? Uretmeden tuketme sarmalindan ulkece bir an evvel cikmamiz gerekiyor. Sevgiler…

    Cevapla
  3. Ahu
    Ahu says:

    Sizin yazdıklarınız çok ilginç geldi eşimle paylaştım.Onlar da bizdeki gibi sofra kültürü yok ki genelde ya aperatif şeyler yiyorlar ya da dışarda yiyorlar dedi.Gerçekten yemek alışkanlıkları nasıl?

    Cevapla
  4. Serpil Sinlenmez
    Serpil Sinlenmez says:

    Merhabalar,
    Yazınızı yayınlayalı uzun zaman geçmiş ancak, yeni okudum ve okuduğum gibi yalnız değilmişim, aynı şeyleri siz de yaşamışsınız…☺️ Biz de eşim ile birlikte 7 aydır Boston’da yaşıyoruz. Ev aramak, emlakçılarla birlikte köpek bağlasanız durmayacak evleri sizlere gezdirmelerini izlemek, üstüne tamam deyip sizi hiç anlamamaları diye uzayıp giden bir kocaman kocaman listeler var aslında…
    Ev ararken en büyük sıkıntım, sizin gibi çamaşır makinesi ki 3 ay sonra aileye kalıcak bebek ile birlikte bodruma in çık nasıl eğlenceli olacak kim bilir🤗 bir de bulaşık makinesi ki şuan oturduğumuz evde portable dishwasher diye geçen 3 tabak koyduğunuzda dolan bir makinayla baş ediyorum😳 her an İstanbul’daki evimin konforunu özlüyorum yalan yok…
    1 ay sonra yeni bir eve taşınıyoruz, sözde daha konforlu ama çamaşır makinesi yine bodrumda, tüm beyaz eşyalar 50 yaşında, duşakabin zaten yok 😁 bir de üzerine yine dip köşe bucak temizlik var, malum çıkanlar pek temiz bırakmadığından…
    İnşallah hiç işiniz düşmesin ama bir hamile olarak ve düzenli olarak sağlık sistemiyle muhattap olan biri olarak, resmen umursamıyorlar! Acil serviste kanama şikayetiyle 2 saat yatak yok diye beklettiler 😊 Türkiye sağlık sisteminde bizleri resmen el üstünde tutuyorlarmışta biz değerini bilmiyormuşuz…
    Tekrar yazılarınızı okumak güzel geldi, güzel günler diliyorum.
    Sevgiler.

    Cevapla
    • devletsah
      devletsah says:

      Ay sağlık sistemiyle çok şükür muhatap olmadık. İnşallah da olmayız.. Çok korkunç hikayeler duyuyorum. Siz de umarım sağlıkla kavuşursunuz bebeğinize.

      Cevapla
    • devletsah
      devletsah says:

      Evler sunta gibi bir malzemeden. O yüzden yürüseniz alttaki duyuyor. Bu sebeple evlerin belli yüzdesi ve yatakodalarının tamamı halı kaplanmak zorunda.

      Cevapla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Ayşegül Demir Çorlu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir