International Day 2017

Yılbaşından hemen sonra okul müdüründen bir e-posta aldım. Okulda birçok ülkeden çocuk olduğunu ve bunu her yıl bir etkinlikle kutladıklarını yazıyordu. Bu yıl Türkiye’yi de bu etkinlikte görmekten mutluluk duyacağız diyordu. Katılımın zorunlu olmadığı ama katılmamızın hem onları hem de Sufi’yi mutlu edeceğini de yazmıştı.

Bir süre düşündüm. Okulda başka bir Türk aile daha varmış. Onlar katılıyorsa yardım edebileceğimi, yoksa katılamayacağımı çünkü ne yapacağımı hiç bilmediğimi yazdım. Diğer ailenin katılmak istemediği bilgisi geldi. Ben de bu durumda katılamayacağımı yazdım. (Bu arada biz diğer aile ile de tanıştık. Meğer komşuymuşuz da farkında değilmişiz.)

Sonra şu meşhur ambargolar başladı. Türkiye bu ambargolardan etkilenmiyordu belki ama bir kaç ay sonra ne olacağını kim bilebilirdi ki? Müslümanların kötü insanlar olmadığını bir şekilde anlatmak gerekiyordu. İşte o an okuldaki etkinliğin bunun için güzel bir fırsat olduğunu düşünüp fikrimi değiştirdiğimi bildirdim.

İlk toplantıya katılıp, neden katıldığımı, tek başıma olduğumu, hayatımda hiç bu tip bir etkinlik görmediğimi anlattım. Sanıyorum konuşmamın sonunda sesim titriyor, göz yaşlarımı zor tutuyordum. Yanımda oturan İsrailli bayan bana sarıldı. Herkes ayağa kalkıp alkışladı.

O akşam toplantı dönüşü ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Ama artık dönüşü yoktu. Instagram’a girip etiketlerden biraz araştırayım diye telefonumu elime aldım. Instagram mesajı geldiğini fark edip ona baktım. Amerika’da yaşayan bir takipçim birşeyler soruyordu. Ben de sıksık ona sorular soruyordum. Tabi onun sorusuna international day diye cevap verdiğimi tahmin edersiniz. Bir saate yakın çocuklara ne hediye vereceğimi yazışıp nazar boncuğunda karar kıldık. En azından bir konu kafamdan silinmiş şekilde uyudum.

Ertesi gün adını bile bilmediğim takipçimden bir mesaj daha aldım. ‘konsoloslukta işim vardı. Gitmişken turizim ofisine uğrayıp poster, bayrak ve broşürler aldım senin için’ diyordu. Tabi o başka bir eyalette biz başka eyalette. Topladığı eşyaları sağolsun hemen postaladı. İşte o an her şeyin kolaylaştığını hissettim.

Bir kaç gün sonra ilk geldiğimizde evinde kaldığımız çocukluk arkadaşım yemeğe gelirken bir şey istiyor musun diye aradı. Evde Türkiye ile ilgili birşeyler varsa getir dedim. Yanında getirdiği kaftanlara inanamadım.

Bu arada Sufi’yi okula götürüp getirirken tanımadığım bir sürü kişi beni durdurup, yalnız olduğumu duyduklarını international day’de bana yardım etmek istediklerini söylemeye başladı. İrlanda masasının sahibi geçen yıllarda yapılan etkinliklerin fotoğraflarını yolladı. Gerekli olan malzemeleri en uygun fiyatla nerelerden alabileceğimi anlatan bir de alışveriş listesi yolladı. Hintliler çok kalabalık olduklarını, yemek yapma işime yardım edebileceklerini söylüyorlardı.

Belki burada biraz olaylara ara verip etkinlikte olması gereken şeylerden bahsetsem daha iyi olacak. International day 2 gün süren bir etkinlik. Birinci gün akşam açılış gösterileri ve ülkelerin yemek ikramları ile geçiyor. İkinci günde de öğrencilere o yıl belirlenen konu hakkında ülkelerle ilgili bilgi veriliyor. Bu yıl konu mimari olarak seçilmişti. Ayrıca gelen her çocuğa ülke ile ilgili küçük bir hediye verilmesi gerekiyordu.

Sonra Türkiye’deki arkadaşlarımla ne yemek pişireceğimi yazışmaya başladık. En sonunda mercimek köftesinde karar kıldık. 450 kişilik mercimek köftesini nasıl yapacağımı düşünerek günler geçirdiğimi itiraf etmeliyim. Türkiye’de olsa hiç problem değil. Alet işler el övünür. Burada neredeyse hiçbir şey olmayan bir mutfakta bunu yapmaya çalışmak biraz düşündürücüydü. Ama bugün şunu söyleyebilirim ki hayatımda yaptığım en lezzetli mercimek köftesiydi.

Günler geçip giderken ben mimari hakkında çocuklara ne anlatacağım, başka ne gibi afişlerim olmalı diye düşünürken hayatımıza eşimin işi sebebiyle dünya tatlısı bir aile girdi. İtalyan bir baba, 38 yıl önce 5 yaşındayken Türkiye’den Amerika’ya taşınmış Türk bir anne ve Sufi’den az büyük iki çocuk. Eşler iş konuşurken biz de çocukların okulundan falan bahsediyorduk ki ben international day hazırlıklarımı anlatmaya başladım. Bir kaç hafta sonra bizi yemeğe davet ettiklerinde bana 5 tane kocaman karton afiş uzattı. Açtığımda gözlerim dolu dolu oldu. Sen de mimarlık ile ilgili olanı hazırlarsın dedi. Çocuklarının okulundaki etkinlik için Atatürk ve Türkiye hakkında posterler hazırlamıştı ve şimdi onları bana veriyordu. Herşey su gibi akıyor ve ben sadece parçaları birleştiriyordum.

International Day dün bitti. Okuldan ve birçok veliden en güzel masanın bizimkisi olduğuna, Türkiye’yi tanımanın büyük bir keyif olduğuna dair mesajlar aldım. 450 çocuğa ve ailelerine 2 gün boyunca susmadan konuşmanın yorgunluğuna rağmen ülkemizi anlatmak tarif edilemez bir mutluluk.

Bu iş bitince kendimi garip bir boşlukta hissettim. Azıcık düşününce şurada 23 nisana ne kaldı ki… Bakalım 23 nisan için neler yapabileceğim?

4 cevaplar
  1. Claity
    Claity says:

    Yabanci bir ulkede yasayip cocuk buyutmek cok guzel. Cok daha cabuk ulkeye uyum saglaniyor ve cocuk vasitasi ile arkadasliklar ediniliyor. Benim uyum saglamam ise yabanci esim dolayisi ile oldu, ama ortak bir cocugumuz olsaydi eminim cok daha fazla arkadasim olurdu burada.

    Cevapla
  2. Evrim
    Evrim says:

    Selamlar sizi uzun suredir takip ediyorum. Yazdiklarinizi okurken agladim. 2018 green card kazandik hersey tamam yolculuk icin gun sayiyoruz oglum 4 yasinda herseyi ama herseyi geride birakip amerikaya geleceğiz.boyle pozitif seyler okumak duygulandirdi beni😊

    Cevapla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Claity için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir