Zeytin Ağacına Ağıt
Kendimi bildim bileli zeytinle haşır neşirim. Hatta ilkokul yıllarımda babamın sıkça ‘seni ya zeytinciye ya da kasaba vermeli…’ diye espiri yaptığını hatırlıyorum. Zeytini, zeytinyağını o kadar severim ki…
Çocukluğumu, Gemlik’te oturduğumuz yılları düşündüğümde hemen burnuma keskin bir pirina kokusu geliverir. Ekim ayı ile birlikte neredeyse bütün apartmaların altında bulunan zeytin kuyuları bol suyla yıkanır, yeni zeytinler için hummalı temizlik yapılırdı. O koku günlerce apartmandan çıkmazdı.
Tam eski zeytinlerin kokusu azalırken, yeni zeytinler gelip, yıkanır, havuzlara doldurulurdu. Ondan sonra günlerce o su değişir dururdu. Arada kapının önünde tuz çuvalları istiflenir, günler günleri kovaladıkça çuvallar erir, en nihayetinde bir gün kapı çalınır ‘yeni zeytinden’ diye bir kase uzanırdı.
Çocukluğum zeytinlikler arasında geçti… Kışın Gemlik’teki zeytin kokulu apartmanımızda, yazın Altınoluk’ta zeytinlikler önündeki evimizde.
Çoook zeytinliğin sahibi tarafından yakıldığını gördü bu gözler. Çok zeytinliğin yerinde villalar yükseldiğine şahit oldu. Çok hazin hikayeler dinledi bu kulaklar…
Altınoluk şimdiki halinden çok farklıydı. Alplerden sonra en temiz havalı yer denilirdi. Ben diyeyim 300, siz deyin 500 kişilik bir yerdi Altınoluk. Her yeri şeftali ve zeytin ağaçları dolu küçücük bir köydü. Okulun tatil olduğu gün anneannemin yanına gider, okulun açıldığı güne kadar kalırdık. Herkes birbirini tanırdı. İşte o tanıdıklardan biri zeytinliklerini yakıverdi… Ne için? İstanbullu bir müteahitin yapacağı süper lüks sitede kendisi ve çocukları için 4-5 daire uğruna. Zeytin ağacını kesmek yasaktı. Kesilemeyeceğinden yandı güzelim ağaçlar. Site yapıldı. Herkes evine yerleşti. Yazlıkçılar gelmeye başladı. Her sene birer ikişer zeytinlikler siteye döndü.
Sonra malum ‘hazıra dağ dayanmaz’ o evler birer birer satıldı. Ana, baba, çocuklar çıktıkları eve geri döndüler. Elde avuçta hiçbir şey kalmamıştı. Altın yumurtlayan tavuğu kesmişlerdi.
‘Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı okuduğumda bütün bu hazin hikayeler aklıma üşüştü. 25 dekarın altındaki zeytinliklerin sorgusuz sualsiz kesilebileceğini yazıyor bu kanun tasarısı. Cahil halkımın altın yumurtlayan tavuğu 2 daire bir araba için keseceğini yazıyor.
Tarımla uğraşmak çok zor… Çok emek, çok sabır, azıcık bir paraya. Sarımsak hasadına gittiğimde yazmıştım. Koca traktör dolusu sarımsak elimdeki telefon fiyatına satıldı diye.
Ekim ayının ortalarında 10. Ayvalık Bir Yudum Gençlik Hasat festivaline gittik. Zeytinlikler arasında dolaştık. Zeytin topladık. Toplanan zeytinlerin yemyeşil yağlarına ekmeğimizi bandık. Zeytinyağlı sabunlarla ellerimizi yıkadık. Kısacası zeytine boyandık, zeytin olduk…
Hasat için bizi Ayvalığa davet eden Yudum yağlarının genel müdürü ve pazarlama direktörleriyle Murat Bozok’un pişirdiği zeytinyağlı yemekleri denerken sohbet ettik. Türkiye’de yılda kişi başı zeytinyağı yüketimi 1,2 litre imiş. İspanya ve Yunanistan bizimle neredeyse aynı miktarda yağ üretiyorlarmış. Peki kişi başı zeytinyağı tüketimi ne kadar dersiniz? 10 litre… Bizim neredeyse 10 katımız.
Sanıyorum yurdumda zeytinyağını sadece üretenler tüketiyor. İnsan tüketmediği şeyi sevmez ve korumaz. İşte kocaman bir kısır döngü… Fiyatı yüzünden zeytinyağı yenilmiyor deniliyor. Fiyat nasıl düşer üretimle, üretim nasıl artar, ağaçla, ağaç nasıl korunur?
*Adıma diktikleri zeytinağacı için Yudum yağlarına bir kez daha teşekkür ederim.
Merhaba Dvelteşah; yazınızın ilk kısımlarını içim cız ederek okudum. Ben de bir Çiftçi çocuğuyum ve tarımın nasıl bir emek ve sabır işi olduğunu çok iyi bilirim.
çook yağmur duasını çıkmışlığım vardır. Bu sabah evden çıkarken, kapıcının atması için dün akşam kapıya bıraktığım 5 kiloluk boş zeytinyağı tenekesini elime aldım. Hem servise yetişmeye çalışıyor hem de çöpe atmak için ilerlerken ben acaba çok mu zeytinyağı tüketiyorum diye kendi kendime düşünüyordum. İnanırmısınız evde zeytinyağındna başka yağ kullanmıyorum ve çok çok seviyorum. Bu sabahki düşüncelerimden sonra böyel bir yazıyla karşılaşmak çok güzel oldu 🙂
Devletşah hanım Yudum yağına şahsınızda teşekkür ediyorum bundan sonra tercihim yudum olacak. malesef cennet vatanımızdan her gün bir çok ağaç kesiliyor. Zeytin ve Zeytin yağı her derdin devası bizler kıymetini bilmiyoruz .[Atalarımız ne güzel söylemiş meyve veren ağaç taşlanmaz} Bırakın taşlamayı sizin ifade ettiğiniz gibi yok ediyoruz. ALLAH bizlere cennet vatan bahşetmiş kadrini kıymetini bildirsin bizler hepimiz her doğum günümüzde bir ağaç dikmeyi alışkanlık haline getirmeyi nasip etsin ellerinize sağlık selam sevgiler………………..