Uzay'da neler oluyor?
Bize öğretilen herşey mutlak doğru mu?
Geçtiğimiz haftalarda gazeteler, televizyonlar hep bu haberi tartıştı. NASA gerçekten aya gitti mi? Bir çoğu soğuk savaş sırasında Ruslara göz dağı verilmek için yapıldığına hükmetti.
Tam bu tartışmalar bitmek üzereyken şimdi de Pluton’un artık gezegen olmadığına karar verilmiş. Buyrun bakalım. Tam sınavlarda akıl karıştırmak için sorulacak soru… Aşağıdakilerden hangisi aslında bir gezegen değildir?
Ümid ediyorum ki bir gün bilim adamları toplanıp "Atalarımız aslında maymun değilmiş. Biz dünyaya hep insan olarak gelmişiz. Evrim teorisi bir yalanmış" derler. Bir de konuyla ilgisiz olacak ama şunu anlayamıyorum. Sen hem büyük büyük büyük… dedenin maymun olduğuna inan. Hem de sana hayvan denilince sirlenip kavga çıkar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi İNSAN’a…
Ben de bazen çok çeliÅkiye düÅerim özellikle dünya haritasına baktıÄımda. Ya dünya üzerindeki bütün coÄrafyacılar , jeologlar bir olup bize yalan atmıÅsa? Gerçekte harita böyle deÄilse ya da Kıtalar kaymamıÅsa?
Aynı Åey antropoloji kitapları okuduÄumda da baÅıma gelir: Ya dünya üzerindeki bütün antropologlar bir olup Homo sapiensten önce yaÅamıŠfarklı, ilkel insan türlerinin yaÅadıÄına dair bize yalan atmıÅsa? Ya onca fosili antropologlar gömmüÅse topraÄa?
Ama en sonunda da Åu sonucu çıkarırım: Bugün HastalandıÄımda Hastaneye gidip tıbba baÅvuruyorsam eÄer bilim adamlarına da güveniyorum – güvenmeliyim. Å??u anda antropologların o ilkel insan fosillerini “evrimi kanıtlamak uÄruna” topraÄa gömdükleri fikri bana çok paranoyakça geliyor…
Bu arada insan evrimini araÅtıran bilimadamların belki de tamamı atalarımızın maymun olmadıklarını bilirler. “Kuzen” demek daha doÄru olur sanırım.
BÄ°r de evrime karÅı olanlarda özellikle bu kompleksle karÅılaÅıyorum atalarınınm maymun olduÄu düÅüncesini öncelikle kabul edemiyoruz… Biraz humanist karÅıtı bir söylem olacak ama, “biz insanız da ne oluyor.?” Kendimizle birlikte tüm canlıları yok oluÅa sürükleyecek kadar Åımarık bir canlı türüyüz. Maymun iki Åaklabanlık yapar biter mevzusu…
Cengiz Demirkaya isimli okuyucunun yorumu inançlara hakaret içerdiği için kaldırılmıştır.
Evrim konusu her zaman tartışılacaktır. “Kütlesi olan iki cismin birbirini çektiğine ya da elektromanyetik teoriye ya da izafiyet teorisine inanır mısın? Ben inanmıyorum” şeklinde konuşmalara tanık olmazsınız ama “evrime inanıyorum” ya da “bilinçaltının varlığına inanmıyorum” gibi konuşmaları duyarsınız. Bu durum neden vardır? Hadi diyelim ki: evrim konusu “din” konusunu yakından ilgilendiriyor ve gözü dönmüş, bilim düşmanı din fanatikleri yüzünden böyle olmaktadır. Ne var ki “bilinçaltı psikolojisi” de benzeri bir durumdan nasibini almaktadır. Benim bildiğim kadarıyla Freud’un bilinçaltı psikolojisi teorisi söz konusu gözü dönmüş fanatiklerin umurunda değildir. Bir cuma vaazında vaizden belki Freud’un cinsellikle ilgili yorumlarına eleştiriler duyabilirsiniz ama aynı vaazda “bilinçaltı” kavramını vaizin kendisi de kullanıyor ve inanıyor olabilir. Bir ingiliz düşünür, deney ve gözlem yapılamayan bahsi geçen disiplinlerin bilimselliğini sınamak için felsefi bir kriter geliştirmiştir. Sorun şudur: bilimsel olanla bilimsel olmayanı ayırmaya yarayacak bir kriter bulunabilir mi? Popper adındaki bu düşünürün önerisi “yanlışlanabilme kriteri”dir. Bir teori yanlışlanabilmeye açıksa bilimseldir. Bir teori ya da disiplin yanlışlanabilmeye açık değilse bilimsel değildir, mitolojidir, efsanedir ya da dindir. Son derece açık ve basit bir kriter. Bir din çürütülemez. O dine inananlar illa ki inanmalarına devam etmelerini sağlayan bir yol bulabilirler. Bu da çok normal. Çünkü adı üstünde “inananlar” bunu
yapmakta özgürdürler. Kutsal kitaplarda da onlara “inananlar” şeklinde hitap edilir… Bir din bilimsel bir kritere uymak zorunda değildir. Peki bir teori? Evet bir teori bilimsel olmalıdır. Yoksa ortalıkta “bilimsi” ama bilimsel olmayan teorilerden geçilmez olur ve gerçek bilim elden kaçar gider. Einstein’in izafiyet teorisi bilimsel bir teoridir. Yetersiz olduğu bir deney ya da gözlem tasarlamak mümkündür. Bir gün gelir de şu şu deney yapılır ve bu teorinin yanlışlanabildiği bir durum ortaya çıkabilir dediğiniz her teori bilimseldir. Newton’un hareket teorisi bilimseldir. Nitekim büyük uzay boyutlarında teorinin yetersizliği yani yanlışlanabildiği durumlar açıkça mevcuttur ve zamanı geldiğinde yerini daha iyi ve kapsamlı ve yine “yanlışlanabilir” bir başka teoriye bırakmıştır. Gel gelelim evrim teorisi için aynı şey sözkonusu değildir. Evrim teorisinin yanlış olduğunun gösterilebileceği bir durum bir deney ya da bir gözlem olanağı yoktur. Milyonlarca yıllık deneyler ve gözlemler yapamazsınız. Siz dersiniz ki “paleontolojik bulgular türlerin zamanla gelişmesinin kanıtıdır” bir başkası der ki “hayır her bulgu ayrı bir türün kalıntısıdır” ve bu tartışma bitmez sürer gider. Siz o teoriye “inanan” birisi olarak “ad hoc” önermelerle teorinin doğru olduğunu gösterir durursunuz ama asla yanlışlanabileceği bir deney ya da gözlem imkanı bulamazsınız. Korkarım ki bu durumda “inandığınız” o teori bilimsel değildir. Mitolojidir. Dindir. Daedalus ve İkarus’un hikayesi bile Evrim Teorisinden daha bilimseldir.” Sürüngenlerin uçmaya nasıl başladığını anlatan evrim menkıbeleri yazarsınız. Sürüngenler sinek böcek avlarken ellerini çırpıyorlardı, bunu daha iyi yapabilen daha büyük elleri olan sürüngenler hayatta kaldı diğerleri seleksiyona uğradı. Daha sonra bunu yaparken uzun sıçramalar yapabilenler rakiplerine göre daha şanslı hale geldiler çünkü doğa koşullarına daha iyi uyum sağlıyorlardı ve baktılar ki artık yavaş yavaş uçmaya başlamışlardı. Derken bazı sürüngen türleri sinek avlama niyetiyle çıktıkları yola uçarak devam etmeye başladılar. Ve işin ilginç tarafı bu dönüşüm belki yüz milyonlarca yıl sürdü. İşte size bir mitolojinin bir menkıbesi. Tıpkı balmumuna batırdığı tüylerle uçmaya ve yükselmeye başlayan Daedalus ve İkarus’un hikayesi gibi. Her ikisi de yanlışlanamazlar. Hatta Daedalus ve İkarus’un hikayesi bile daha bilimseldir çünkü efsanede anlatılan şartlar yerine getirilip gerçekten böyle oluyor mu olmuyor mu sınanabilir. Ancak sürüngenlerin yaklaşık yüz milyon yılda uçmaya başladıkları masalını yanlışlayamazsınız. Doğruluğuna dair milyonlarca kanıt ortaya atılır. Ama yanlış olabileceğini asla gösteremezsiniz. Ve bu haliyle Evrim Teorisi bilimsel değildir. Mitolojidir. Dindir.Evrim Teorisine göre daha bilimseldir. Bilinçaltı da deneye ve gözleme tabi tutulamayan ve bilimsel olmayan kavramlardandır. Diyalektik materyalizm da böyle yanlışlanamayan “teori”lerden biri olarak yaşamına devam etmektedir.
Bilime ve bilimadamına güvenme konusuna gelince; sizin bilime bu kadar güvendiğinizi duymuş olacaklar ki diş macunu ya da şampuan üreticileri zırt pırt karşınıza gözlüklü, elinde deney tüpleri tutan, beyaz gömlekli bilim insanları olarak çıkarlar. Başarısı bilimadamlarınca kanıtlanmış ürünlerini size satmaya çalışırlar. Saçbilim Enstitüsünde bir grup fedakar bilimadamı sizin saçlarınızın rüzgarda dalgalanması için gece gündüz çalışmaktadır. Bir çekyat firmasının ürün geliştirme laboratuvarı bir uzay üssünden farksızdır.
Bilime olan güvenimiz, bir şekilde birilerinin para kazanmasına yardım etmektedir. Sizce de kafamızdaki “bilim” ve “bilimsellik” imajlarını gözden geçirmek ve biraz kitap okumak gerekiyor mu acaba?
Evrim teorisinin asla kanıtlanamaz şeklindeki düşüncenizi ve bilime getirdiğiniz bakış açısını kabul etmiyorum.
Deney ve gözlem hakkındaki düşüncelerinizi farklı bilim dallarına da uyarlayabilir misiniz?
Bir maymunun evrilmesini bekleyemeyiz doğru ama evrim teorisini kanıtlamak için birbuçuk milyon yıl boyunca maymunu gözlemlemek, bilimin kabul ettiği tek bir gözlem yöntemi midir?
Çok uzun şeyler yazardım sizin gibi fakat kitleniorum nereden başlayacağımı bilemiyorum ama özetle sizin bilmeniz gereken şey şudur: Asla asla demeyin.!
bu arada bilim adamına inanan zombi tüketici benzetmenizi pek üstüme almıyorum zahmet etmişsiniz harf-satır kalabalığı yapmışsınız..
Bilime olan güvenimiz, bir şekilde birilerinin para kazanmasına yardım etmektedir…
bu düşüncenize de “kısmen” katılıyorum.
atalarnın maymundan geldiğine inanacak kadar aptal insanların yasadığına hala inanamıyorum…
HERKESE SELAMLAR
Bu Allah’tan korkmaz kuldan utanmazların söylemeyecekleri yalan ,yapamayacakları kötülük yoktur.AY’a ayak basma konusuna gelince o söz konusu meÅhur fotoÄrafa bakınca aslında her Åey tüm gülünçlüÄüyle ortadadır. Ayak izleri 1 deÄil sanki 15 kiÅiye ait ve izler gittikçe ilerliyor.Asıl püf nokta bayraÄın hafiftende olsa dalgalanıyor olmasıdır.Ay’da atmosfer olmadıÄından bayraÄın dalgalanması da söz konusu olamaz.yani olay tamamen DÃZMECEdir FÄ°LÄ°Mdir.
KALDI O TEKNOLOJÄ° Ä°LE AYA GÄ°TMÄ°Å? OLSALARDI BÄ°LE GERÄ° DÃNÃÅ?LERÄ° Ä°MKANSIZ OLURDU.ÃÃNKÃ BU GÃN BÄ°LE BÄ°R UYDUYU FIRLATMAK MÃTHÄ°Å? BÄ°R ENERJÄ° VE GÃÃ Ä°STER.
YANÄ° BU YALANCILARIN GÃNÃMÃZDE DE OLDUÄ?U GÄ°BÄ° GEÃMÄ°Å?TE DE KENDÄ°LERÄ°NÄ° GÃÃLÃ GÃSTERMEK Ä°ÃÄ°N YAPTIKLARI BÄ°R HÄ°LE VE YALAN BUKETÄ°DÄ°R.
bence uzayda yaşam yoktur .çünkü orda oksijen yoktur. orda sanki ayak izleriyle yürünüyor. bunudeneylerle kanıtlayabiliriz. uzay hakkında siz neler düşünüyorsunuz.
COK GÜZEL BİLGİLER VAR AMA BENİM ARDIĞIM BU SİTE DEĞLİDİ AMA YİNEDE COK TEŞEKKÜRLER
slm uzayı çok merak ediyorum .
aceba uzayda neler var.
merhabalar.ben de büyüyünce gökbilimci olmayı düşünüyorum.uzayı çok seviyorum.hedefim zor olsada evet biraz zor ama NASA.olmaz büyük ihtimal ama olmazsa ülkeme hizmet ederim.şimdiden ilgilenmeye başladım ve 7.sınıfa gidiyorum ama biraz zor biliyorum.neyse çalışmayla herşey olur.akıl zekadan daha üstündür.bende hafiften zekiyim.aklımıda kullandım mı belkide ileride ülkemizi falan temsil ederim.(ne kadar iyimser bi hayal :D)
selam uzay benim ilgimi çok çekiyor sizin siteniz sayesinde merak ettilkerimin bir kısmını (önemli bir kısmını) öğrendim teşekkür ederim XD
Bence çok güzel bir site.Ama bana dersimde hiç yardımcı olamıyor.
slm BEN UZAYIN ASLINDA KÜÇÜLDÜĞÜNE İNANIYORUM BUNUN SEBEBİDE UZAY BOŞLUĞUNUN MADDEDEN DAHA YOĞUN OLDUĞUNU DÜŞÜNMEMDİR MESELA SUDA BİR PATLAMANIN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜN ÖNCE BİR BALON OLUŞUR DAHA SONRA O BALON BİR ANDA MERKEZE DOĞRU HIZLA SÖNER VE BU BALONDA DELİKLER OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRSEK ……YANİ KARA DELİKLER…… ENİNDE SONUNDA BALON ASIL MERKEZİNE GERİ DÖNECEK BÜYÜK PATLAMA OLMADAN ÖNCE BELKİDE PATLAYAN MADDE ……HİPER GEZEGEN…SONUNDA GİDECEĞİMİZ CENNET VE CEHENNEMİN MEKANI OLACAKTIR…NE DERSİNİZ
aradığımı bulamadım uzayı semiyorum hiç bir şey bulamadım hiç bir şey
Uzayda yaşam varsa zaten orada değişik canlı türleri yaşardı.
Örneğin;Bir taşı toprağın üstüne koyduğumuzda orada belli bir zaman sonra
biyolojik hareketler yaşanmakta ve solucanmış,böcekmiş üremektedir.
Başka bir örnekte yaşam belirtisi olan Dünyamızda zaten dünyaya yakından
bakıldıgında her ceşit hayvan türü ve canlılarla karsılasılmaktadır.
Yani aya gidiyorum ama hic bir canlıyla karsılasamıyorum,her taraf çöl,toprak.
Demek orada yaşam yok kardeşim.Yaşam olsa hiç olmassa biyolojik nedenlerle
asalak canlılardan tutun,değişik canlı türleri ve bitki örtüsü olması gerekirdi.
Tamamen ölü bir gezegende sadece araştırma yapılabilir ve olagan üstü teknoloji
kurup,imkansızı yani oraya dünyadaki imkanları kullanarak bir hayat kurabilme ihtimali
olabilir.Buda olaganüstü bir teknolojiye ulaştığımız zamn olabilir.