SOHBET
SOHBET i. (Ar. suhbet)
1.İki veya daha çok kimse arasında karşılıklı olarak dostça, arkadaşça yapılan konuşma, hasbihal, musâhabe: Tüy gibi serviler, bunların mahrem sohbetlerini dinlemek içinmiş gibi üzerlerine eğilirdi (Rûşen E. Ünaydın). Antakya’da sâde meyvenin, çiçeğin, suyun değil asıl sohbetin zevki var (Refik H. Karay). Belki de bu kapalı kış aylarının beslediği sohbet yüzünden hemen her Erzurumlu nükteci, biraz hicivcidir (Ahmet H. Tanpınar).
2. Arkadaşlık etme, birlikte bulunma, arkadaşlık [Bu anlam dilimizde az kullanılmıştır]: Berk-ı âhım gökyüzün tutmuş sirişkim yeryüzün / Sohbetinden hem vuhûş etmiş teneffür hem tuyûr (Fuzûlî). Burada sohbetten murat sırf Allah için kurulan dostluk ve dâvâ arkadaşlığıdır (Süleyman Uludağ).
3. edeb. Bir kimseyle konuşur gibi yazılan ve bâzan denemeye, bâzan eleştiriye yaklaşan bir yazı türü, söyleşi.
4. tasavvuf. Allah’a gönül veren insanların bir araya gelip her an O’nunla berâber olduklarını bilmenin edebi ve huzûru içinde, şeylerinin veya aralarından ehil birinin yönlendirmesiyle yaptıkları ârifâne söyleşme ve halleşme: Erenlerin sohbeti arttırır mârifeti / Câhilleri sohbetten her dem süresim gelir (Yûnus Ereme – Ö.T.S.). Mûsil-i hakîkat bulunan (hakîkate eriştirecek olan) turuk-ı aliyyeden her birinin hizmet ve sohbet nâmıyle iki rüknü vardır (Tâhir Olgun’dan). Ebû Abdullah Antâkî, “Doğru insanların sohbetinde bulunduğunuz zaman doğru olun. Çünkü onlar kalp câsusudur (…) onlardan hiçbir şey gizleyemezsiniz…” (Taarruf Terc.).
* Sohbet etmek (eylemek): Karşılıklı olarak dostça, arkadaşça konuşmak, söyleşmek, hasbihal etmek: Subha dek zevk u sohbet eyler idik / Hâsılı def’-i vahşet eyler idik (Vâhid’den). İngiliz hekimi sık sık yalıya gelerek Ulviye Hanım’la uzun uzadıya sohbet eder (Ahmed Midhat Efendi). Nâdanla sohbet etmek âkıle cehennem ateşinden beterdir (Ömer Seyfeddin).