GÜL
GÃL i. (Fars. gul) 1. Gül aÄacının güzel kokulu, pek çok çeÅidi bulunan çok makbul çiçeÄi: âOkka gülü.â âSarmaÅık gülü.â âYaban gülü.â âYediveren gülü.â âAteÅ gülü.â âKaysı gülü.â Demedi yâr demedi / Elinde gül demedi / Ya ben nasıl güleyim / Yâr bana gül demedi (Türkü). KarÅı daÄlarda tutuÅmuÅ gibi gül bahçeleri / Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri (Yahyâ Kemal). Bu kadar güzel gül adlarını yoksa güle hasret duyduyunuz için mi koyuyorsunuz? âHayır bey, bizim hasret duyduÄumuz baÅkadır. Bizim oralarda inanılır ki gül Hz. Muhammedâin remzidir veya teridir (Nihad S. Banarlı) 2. Gül aÄacı 3. edeb. Sevgili, cânan [Sevgili güzelliÄi sebebiyle güle benzetilmiÅ ve bu anlamda çeÅitli sıfat tamlamaları kullanılmıÅtır]: Gülüm Åöyle gülüm böyle demektir yâre muâtâdım / Seni ey gül sever cânım ki cânâna hitâbımsın (Nedimâden). 4. Yazma Kurâân-ı Kerimâlerde gereken yerlere yapılan oval veya dâire Åeklindeki etrâfı çiçekli ve tezhipli, ortasında bildirilmek istenen husûsa âit yazılacak yazı için boÅluk bulunan süsleme motifi: âSecde gülü.â âCüz gülü.â âAÅır gülü.â âHizip gülü.â 5. Genellikle kabartma olarak tavan göbeklerine, kemer tablalarına, mermer taÅlara vb. yerlere yapılan, bir dâire içine resmedilmiÅ tezyînî yapraklardan ibâret süsleme motifi, rozas. 6. Rifâî tarîkatında zikir esnâsında ateÅte kızdırılıp akkor hâline getirildikten sonra dille yalanmak sûretiyle söndürülen, ucu yassı, avuç içi büyüklüÄündeki demir parçası: Yassı uç, ateÅte kıpkırmızı olunca çıkarıp zikrederlerken yalaya yalaya soÄuturlar. Gülü yalarken, yâhut ateÅte kızmıŠpirinç tas giyerlerken Allahü Taâlâânın âselâmâ yâni esenlik veren adını âyâ selâmâ tarzında zikrederler; Rifâî güllerinin çeÅitleri müzelerimizde teÅhirdedir (Abdülbâki Gölpınarlı). 7. Bâzı tarîkatlarda tacın veya arakiyenin tepesine dikilen yuvarlak parça: Buna Hüseynî taÅ denir. Tepede dilimlerin birleÅtiÄi noktaya mühür veya gül denen ufak yuvarlak bir parça konur (Rûhi FıÄlalı).
- Gül dalına bülbül konmuÅ: Yemek yerken çenesine, sakal veya bıyıÄına bir Åey bulaÅmıŠolduÄunu bir kimseye latîfe yollu haber vermek için kullanılan bir söz. Gül gibi: Ãok iyi, çok güzel, tertemiz: âGül gibi kız.â Yazık deÄil mi gül gibi tâze. Cenâb-ı Hak kısmetini daha muvÄfık bir taraftan ihsan buyursun (Hüseyin R. Gürpınar). Gül gibi bakmak: Ãok iyi ve temiz bakmak. Gül gibi geçinmek (geçinip gitmek): 1. Ãok iyi anlaÅmak: Birinci, ikinci izdivaçta dirliksizliÄe uÄrayanların üçüncü, dördüncüde gül gibi geçinip gittikleri hiç iÅitilmemiÅ bir Åey midir? (Hüseyin R. Gürpınar). 2. Ãok da geniÅ olmayan elindeki imkânları iyi kullanarak rahat ve huzur içinde yaÅamak: Siz baÅımızda olmasanız biz iki kiÅi gül gibi geçiniriz diye haykırıyordu (ReÅat N. Güntekin). Gül gül olmak: Parça parça kızarmak, pembe pembe olmak: O gonca bir kadeh içse cemâli gül gül olur / Güler cemâlini her kim ki görse bülbül olur (Rûhî-i BaÄdâdî). Gül pembe: Toz pembe: Artistlerden bâzıları geleceÄi gül pembe, ötekiler kapkara görüyorlar (ReÅat N. Güntekin). Gül üstüne gül koklamak: (Bir erkek) SevdiÄinin üstüne baÅka birini sevmek [Daha çok olumsuz Åekli kullanılır]. Gülü târife ne hâcet, ne çiçektir biliriz: Bir kimsenin uygunsuz hallerinden bahsedilirken, âAnlatmaya ne gerek var, onu herkes biliyorâ anlamında kullanılır. Gülüm: Sevgi ifâde eden bir hitap sözü: Canım posta, gülüm posta (Orhan V. Kanık). Gül-i handan: AçılmıŠgül: Toplanır fitne için zülgü perîÅan ise de / AÄlatır âÅıkı rûyu gül-i handân ise de (Nâmık Kemalâden). Gül-i raânâ: İçi kırmızı, dıÅı sarı makbul bir gül çeÅidi [Dîvan edebiyâtında içi kan aÄlayan, dıÅı sararıp solan âÅık için kullanılır]: Bûydan hoÅ renkten pâkîzedir nâzik tenin / BeslemiÅ koynunda gûyâ kim gül-i raânâ seni (Nedimâden). Reng ü bûdur güle zînet güzele hüsn ü bahâ / Gül denir her güle ammâ gül-i raânâ baÅka (Pertev PaÅaâdan). Gül-i sad-berk: Büyük ve katmerli bir gül çeÅidi: Bir gül-i sad-berktir gûyâ o bezm-i dil-sitan (Å?eyhülislâm Yahyâ).
- Gül-baÄ birl. i. (Fars. bÄÄ âbahçeâ ile bÄÄ-ı gulâden). Gül bahçesi.
- Gül-beden birl. sıf. (Ar. beden ile) Gül bedenli, vücûdu gül gibi zarif, ince ve güzel olan: Kimseler görmemiÅ cânım efendim / Sen gibi bir dilber gül-bedenlikte (Türkü). Versem bahâr-ı ömrümü ey gül-beden sana (Cenap Å?ahâbeddin).
- Gül-berg birl.i. (Fars. berg âyaprakâ ile berg-i gulâden) Gül yapraÄı: PerîÅân olma kim gül-berg tek hâlâ bu gülÅende / NeÅât u ayÅ için esbâb-ı cemâiyyet müheyyâdır (Fuzûlî).
- Gül-bister birl. i. (Fars. bister âyatakâ ile bister-i gulâden) Gülden yatak, sevgilinin yataÄı: Yine bâlîn-i hâb-ı iÅve zîr-i ser midir bilmem / Henüz ol tıfl-ı nâzım nakÅ-ı gül-bister midir bilmem (Nedim).
- Gül-biz birl. sıf. (Fars. biz âeleyenâ ile) Gül serpen, gül eleyen: Laâl-i lebi gevher-i Åekker-rîz / Å?emâ-i ruhu mâhtâb-ı gül-bîz (Å?eyh GÄlib).
- Gül-bû (-buy) birl.sıf. (Fars. bÅ«y > bû âkokuâ ile) Gül kokulu: Å?emîm-i ravza-i gül-bûyuna tesâdüf için / Gezer nesîm-i seher Åevk ile diyâr diyâr (Ziyâ PaÅaâdan).
- Gül-bûse birl. sıf. (Fars. bÅ«se âöpme, öpüÅâ ile) ÃpüÅü gül gibi güzel ve tatlı olan: Kapar dehânını gül-bûse-i mahabbetle (Tevfik Fikret).
- Gül-bün birl. i. (Fars. bun âkök, temel, esasâ ile bun-i gulâden) Gül fidanı, gül aÄacı: Bin gül-büne bir gülüm bedeldir (Muallim Nâci). Bilmem bana an mı Åan mı lâzım / Gül-bün mü ya kehkeÅan mı lâzım (Abdülhak Hâmit). Bir bahçede bir gül-bünün altında idin sen (Cenap Å?ehâbeddin).
- Gül-cemal birl. sıf. (Ar. cemÄl âyüz güzelliÄiâ ile) Gül güzelliÄindeki yüz, gül yüzlü.
- Gül-çehre birl. sıf. (Fars. çehre âyüzâ ile) Gül çehreli, gül yüzlü dilber: Gel ey semen-ten gül-çehre bir Åarâb getir (Muallim Nâci).
- Gül-çin birl. sıf. (Fars. çin âtoplayanâ ile) Gül toplayan, gül devÅiren: Hûn-ı dil sanma görünenleri müjgânında / Dîde gülzâr-ı izârından oluptur gül-çin (Bâkî). Gül-çîn olur mu gül-bün-i bÃ¢Ä ferâÄdan / Bir dil ki zevk-yâb ola gülgeÅt-i bâÄdan (Vecîhî).
- Gül-dehan (-dehen) birl. sıf. (Fars. dehÄn > dehen âaÄızâ ile) aÄzı gül gibi güzel ve kırmızı olan.
- Gül–efÅan (-feÅan) birl. sıf. (Fars. efÅÄn > feÅÄn âsaçanâ ile) Gül saçan: Hürmet sana, ey gurre-i garrâ-yı gül-efÅan / Hürmet sana, hürmet sana (Tevfik Fikret).
- Gül-endam birl. sıf. (Fars. endÄm âbedenâ ile) Gül bedenli, gül fidanı gibi güzel ve ince emdamlı: O gül-endam bir al Åâle bütünsün yürüsün / Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün (Enderunlu Vâsıf).
- Gül-fam birl. sıf. (Fars. fÄm ârenkâ ile) Gül renkli, pembe: Devr-i laâlinde baÅ eÄmem bâde-i gül-fâma ben (SâmipaÅazâde Sezâî)
- Gül-fem birl. sıf. (Fars. fem âaÄızâ ile) Gül aÄızlı, gÄzı gül gibi güzel ve kırmızı olan: Hem gülersin hem kaçarsın ey gül-fem (Muallim Nâci). Ey çehre-i nâzenîn-i gül-fem / Sen bâri güleydin âh bir dem (Abdülhak Hâmit).
- Gül-geÅt birl. i. (Fars. geÅt âgezintiâ ile geÅt-i gulâden) Gül fidanları ve çiçeklerle süslü olan gezinti yerine gitme, gül seyrine çıkma: Birbirini çün mest eylediler / Güzeller azm-i gül-geÅt eylediler (Câfer Ãelebi). Her nefes bu mürde-dil bulur hayât-ı câvidan / Ol Mesîhâ-demle gül-geÅt-i Galata eylesem (AÅkîâden). Vakt-i gül-geÅt-i çemen seyr-i kenâr eyyâmıdır / Lâle taslı îd hengâmı bahâr eyyâmıdır (Nedim).
- GülgeÅt-i musallâ: Å?ehir dıÅında Cuma namazı kılınmak üzere bir mihrap taÅı ve bir minber konarak hazırlanmıŠaçıklık, kırlık yer.
- Gül-gonca birl.i. (Fars. gunce ile gunce-i gulâden) Gül goncası, açılmamıŠgül: Nâola el sunmasam gül-gonca-i Tûr-ı tecellâya (Leskofçalı GÄlib).
- Gül-nahl birl. i. (Fars. nÄhl âhurma aÄacı, aÄaçâ ile) Gül fidanı: Felek beni ayırıp âkıbet efendimden / Uzak düÅürdü o gül-nahl-i ser-bülendimden (Esrar Dede). Alır kerrûbiyan bûy-ı vefâ gül-nahl-ı tâbımdan / Olur rûhâniyan gül-çîn-i ismet bâÄ-ı cânımdan (Leskofçalı GÄlib).
- Gül-nihal birl.i. (Fars. nihÄl âfidan, sürgünâ ile) Gül fidanı: MeÄer ol gül-nihâl-i nâza hâr-ı dâmen oldun sen (Muallim Nâci).
- Gül-nikab birl.sıf. (Ar. nikÄb âyüz örtüsüâ ile) âYüzü gülle örtülüâ Pembe yüzlü: Ey hande-i tulû-i hayâ bikr-i gül-nikÄb (Tevfik Fikret).
- Gül-puÅ birl.sıf. (Fars. pûŠâörtüâ ile) âGülle örtülüâ Pembe yüzlü.
- Gül-puÅ etmek: Gülle örtmek, gül giydirmek: Hem nasıl sabreyleyip bilmem ki ol Åeb ey perî / Yâsemenden sîneni bûseyle gül-pûŠetmedik (Fâzıl A. Aykaç).
- Gül-reng birl.sıf. (Fars. reng ârenkâ ile) Gül renkli, pembe: Ver ellerini ellerime ey lebi gül-reng (Cenap Å?ahâbeddin).
- Gül-riz birl.sıf. (Fars. riz âsaçanâ ile) Gül saçan: Gül tâze idi vü sebze nev-hiz / Deprendikçe nesîm-i gül-rîz (Fuzûlî).
- Gül-rû (-ruy) birl. sıf. (Fars. rûy > rû âyüzâ ile) Gül yüzlü: Ä°ncittin o gül-rûyu bakıp çeÅm-i terimden / Ey nûr-ı basar sen dahi düÅtün nazarımdan (Leskofçalı GÄlib).
- Gül-ruh (-ruhsar) birl.sıf. (Fars. ruh ve ruhsÄr âyanakâ ile) Gül yanaklı: Nâle vü zârın (Fuzûlî). Tabîatım bakalım hanginizle eÄlenecek / Birer birer geçin ey gül-ruh (an) hayâlimden (Muallim Nâci).
- Gül-Åah birl. i. (Fars. ÅÄh âdalâ ile ÅÄh-ı gulâden) Gül dalı.
Gül-ten birl.sıf. (Fars. ten âbedenâ ile) Gül vücutlu, teni, vücûdu gül gibi güzel ve nâzik olan: Ol gül-ten ile kalınca tenhÄ / Ä°ster miyim özge bir temâÅâ (Muallim Nâci).
okuyunca dayanamayıp bende güle dair şeyler söylemeye başladım ve bunu sizinlede paylaşmak istedim.gül dikeyim bağlara. sarılsın yapraklara.kurban olayım yarim bastığın topraklara
gül biliyorsunuzdur ki ; islamiyette peygamberimiz Hz.MUHAMMED’in kokusunu andırır.Bu nedenle bu gün İstanbul’u bir TÜRK ve İSLAM şehri yapan FATİH SULTAN MEHMET elinden düşürmezdi.BU da onun peygambere olan sevgisinin bir işareti idi…şöyle bir iki satır da aklımda kalmış….
ben gülden yarin,karanfil de ahiretin kokusunu hissederim..
siten çok güzzel olmuş tbrk
Gül, gül dedi bülbül gül’e,
Gül, gülmedi gitti..
Bülbül gül’e, gül bülbül’e
Yar olmadı gitti..
Gül deyince aklımıza ilk gelen, elbetteki o’nun narına yanıp tutuÅan bülbüldür. Belkide, bülbülün aÅkı olmasa, gül, bu kadar nam salıp sıyrılamazdı diÄer çiçekler arasından. Gül bülbülsüz, bülbül gülsüz hep yarımdır. Ve hep, kuvuÅamayan aÅıkların ve yaÅanmayan aÅkların sembolü olagelmiÅtir.
Gül’e sormuÅlar ne gerek?
Bülbülümden baÅka ne gerek..!
Bülbüle dönmüÅler, nen var?
Bir gül’üm var, baÅka nem var??
Sanırım, insanı yakıp kavuran, hamken piÅiren, cahilken yetiren “AÅ?K”ı en güzel ifade edendir gül. Ve MaÅuksuz bir hiçtir gül!!
DüÅünüyorum da, bu dünyada aÅk’ı en güzel ve en yalın haliyle yaÅayan tek toplumuz belkide. Bakınsanıza, aÅk’ın en güzel hallerini, gül ve bülbüle yansıtmıÅız. DoÄayla paylaÅmıÅız hep duygularımızı..
Nerde Åimdi o bir ömürlük, saf, temiz ve yakıcı aÅklar??
Sevgi, hürmet ve saygılaımla..
Serdar YEÅ?Ä°LYURT
(serdar.yesilyurt@mynet.com)
Adım diye demiyorum ama güzeldir “Gül”:)
2500 yillik Fars dilinin guzelligi…
3 ay sonra 4 yıldır beklediğimiz, bir ömürlük misafirimiz, oğlumuz geliyor.. Olsaydı ayı kıskandıracak güzellikteki kızımız ismi aklımızdaydı nicedir: Gülrû..
Özledik senin gülen yüzünü görmeyi, unuttun mu bizi yoksa dargın mıyız?
Asl-ı gül..