AĞLEB
AĞLEB sıf. (Ar. ġalebe “üstün olmak”tan aġleb)
- Çok (daha, en, pek) üstün, çok kuvvetli.
- Pek çok: Olanca varını orada telef ettikten sonra sürünmek, mîrasyedilerden ağlebin alnına yazılmış bir yazıdır (Ahmet Mithat Efendi). Şu kızın ağleb-i ahvâlini hikâye eylediniz, amma hüsnüne dâir bir şey söylemediniz (Ahmet Mithat Efendi)
Ağleb-i ihtimal: En çok muhtemel olan, ihtimallerin en kuvvetlisi: Ağleb-i ihtimaldir ki ölüm korkusunun umum nev’-i beşere şâmil olması da mevtin bir şahsa bir kere geldiği cihetle alışkanlığa kābil olmadığındandır (Nâmık Kemal).
Ağleb-i zuhur: Meydana gelmesi mümkün olan, olabilen, olağan.
AĞLEBİYET i. (Ar. aġleb‘den yapma mastar eki -iyyet ile, aġlebiyyet)
- Çok üstün, çok kuvvetli olma
- Çokluk, ekseriyet: Lâkin murat eylediğiniz ekseriyet ve ağlebiyetten hâriç kalacak olan miktar dahi… (Ahmet Mithat Efendi)