"Sıfır Dediğimde" Vizyonda
Bir sinema salonu hayal edin. Gece yarısına 10 dakika kala, omuzlarından büyük bir yük kalkmış, şen kahkahalar içinde bir grubun bu salonu doldurduğunu. Film başladığında fısıldaşmaların devam ettiği bir salon olsun. Öyle bir film olsun ki daha önce seyredilmiş olsa bile bazı sahnelerde tekrar yerinden sıçratacak kadar insanı içine alsın. Filmin kapanış yazıları geçtiği sırada bu gruptaki herkes birbirine “senin adın geçiyor”, “abi hangi efektleri sen yaptın”, “şu bölümdeki müzik harika olmuş eline sağlık” desin. En sonunda da salonda bir alkış kopsun… Ne keyifli bir seans olur değil mi?
İşte dün gece biz “Sıfır Dediğimde” ekibiyle beraber bu keyfi kalabalık bir grup olarak yaşadık. Yönetmeninden, yapımcısına, senaryo grubundan, tasarımcısına kadar ekibin büyük çoğunluğu oradaydı. Film arasında filmle ilgili kulağımıza gelenlerden, yeni projelerden, son hazırlıklar yüzünden son bir kaç aydır yapmaya fırsat bulamayıp da yapmak istediklerimizden ve gösterime gelemeyenlerin iyi temennilerinden bahsettik.
Gece ikiyi biraz geçe eve geldiğimizde, filmin mi, bu kadar güzel bir ekiple beraber olmanın mı yoksa kocaman bir perdede teşekkür edilenler ve projeye destek verenler listesinde 3 defa adımı görmenin mi beni heyecanlandırdığını düşünüyordum.
Galiba en çok ortaya çıkan işti beni heyecanlandıran. Ortaya defalarca seyretmekten keyif aldığım, kurgusuna, senaryosuna hayran olduğum filmler gibi bir film çıkmış olmasıydı beni mutlu eden. Çok katmanlı hikayesinin, daha önce hiçbir Türk filminde rastlanmayan anlatım tekniğiydi bana sinemada seyredeceğim günü iple çektiren. Ve tabi insanı sarıp sarmalayan, filmi tamamlayan müzikleriydi…
İyi bir film seyretmek istiyorsanız bu filmi kaçırmayın… Gökhan Yorgancıgil’in yazıp, yönettiği “Sıfır Dediğimde” yalnızca iyi bir “Türk filmi” değil. Tüm dünyadaki örnekleri ile yarışacak kadar iyi bir “sinema filmi”. Eğer Lost, Heros, Prison Break gibi dizileri zevkle seyrediyorsanız. Bu filme de bayılacaksınız.
Ayyy, heyecanlanıyorum seyretmek için!
Barış ve sen başta olmak üzere, emeği geçen herkesin eline, yüreğine, aklına sağlık:)
devletşah abla senin bu filimdeki görevin neydi?
Yağmurcuğum;
Yönetmeni ve yapımcıları toplantıları sırasında doyurmak, ara sıra fikir vermek. Aradıkları eşyaların bazılarını bulmak (saat, fular …), arada set fotoğrafı çekmek, gıcık seyirci olarak zaman zaman seyredip eleştirmek… Kısacası lüzumsuz işler müdürlüğü 🙂
Aslında eşim projede çalışıyordu. Fragmanı, bazı efektleri, yayına henüz girmeyen video klibi o hazırladı.
küçük oğlum gökalp çalışma fotoğraflarından barış abisini tanıdı ve eşimle birlikte filmi izlemek üzere sinemaya gitmemize izin verdi.ilk fırsatta izlemek istiyoruz. eminim salondan memnun ayrılacağız, çünkü atölyedeki ustayı biliyorsan vitrinleri gezmek boşuna. emeği olanların eline, tavsiye edenlerin diline sağlık. hoşçakalın