Seven mi, sevın mı?
Geçenlerde yürürken bir mağaza gördüm. İsmi “Seven”di. Gayri ihtiyari durup tekrar baktım. Durup mağazaya bakmama şaşıp kaldım. Aslında şaşkınlığım bir mağazanın vitrinine bakmaktan kaynaklanmıyordu. O an düşündüklerime şaşırmıştım. Gelin en başa dönelim.
Tunalı’da sağa sola bakınarak yürüyorum. “Seven” mağazasını görüyorum. Önünden geçip giderken aklımda bir soru beliriyor: “Acaba mağazanın adı nereden geliyor?” Gayet normal bir soru değil mi? Gerçi “Seven” alelade bir isim ama olsun. Adının nereden geldiğini anlamak üzere geri dönüp vitrine bakıyorum. Ne alâka dediğinizi duyar gibiyim. Bu arada düşünmeye devam ediyorum:”Sevmek fiilinden mi geliyor? Yoksa İngilizce 7 anlamındaki “sevın”‘dan mı geliyor?” “Ben bunu nasıl okumalıyım? Seven diyerek doğru mu yapıyorum? Yoksa “sevın” mı demeliyim? Mağazanın sahibi acaba hangi ismi koydu?” Tabi ki vitrinden mağazanın adının “Seven” mi, “sevın” mı olduğunu anlayamayıp yoluma devam ediyorum.
Mağaza geride kaldı. Ama düşünceler beynimde cirit atmaya devam ediyor:”Allah’ım biz ne hale geldik! Ben ne hale geldim!
Güzelim Türkçe’mizde, en nadide duygulardan birisini doya doya yaşan, aşık kelimesinin yerine de kullanılan “seven”i nasıl okuyacağımı düşünüyorum.
Doğrudan “seven” diye okuyup geçemiyorum? Acaba “sevın” mı diye düşünüyorum. Ne oldu bana? Ne oldu bize?”
Bu düşünceler keyfimi kaçırdığı, bütün dükkanların, mağazaların isimleri gözüme batmaya başladığı için eve dönüp yeni gelen Akademi Mecmuası‘nı okumaya dalıyorum. Kemâl Y. Aren’in yazısı içindeki bölüm yaralarıma tuz basıyor. O da Ali Atıf Bir’den almış. Buyrun beraber okuyalım:
“Çisil gazete okurken kafasını kaldırdı. “Ayket yeni mi çıktı?” diye sordu.
“Efendim, efendim” dedim.
Çisil tekrarladı: “Ayket diyorum ayket, yeni mi çıktı!”
Yine bir şey anlamadım. Yanına gidip okuduğu şeye baktım. Arçelik’in 300 icat çıkardık diyen reklamını okuyordu. Reklamın başlığında kocaman “İcat” yazıyordu. “Yine anlamadım” duygusu yaşarken birden jeton düştü.
Çisil, Ipod’dan (Aypod) yola çıkarak kocaman “İcat” sözcüğünü (Ayket) diye okumuş ve Arçelik’in Ipod benzeri bir müzik aleti çıkardığını algılamıştı.
Türkçe’nin düştüğü duruma bakın! Türkçe’ye acil müdahale şart! Çok acil.
Teknoloji üretenlerin yeni sözcük türetmesi ve dil iktidarını ele geçirmesi normal, Türkiye’deki ise başka bir şey.
Yabancı sözcük kullanma savrukluğumuz canım Türkçe’yi algılamamızı etkilemeye başladı. Neyin Türkçe neyin İngilizce olduğu belli değil artık. Kafalar karıştıkça karışıyor. Bu yeni nesil için büyük tehlike… Acil bir şey yapmak şart. Çok acil!”
Bu yazı geçenlerde internette okuduğum başka bir yazıyı hatırlatmıştı bana. Hemen girip tekrar okudum. Yorumu gönderen Uğur Parlayan diyordu ki:
“2002 yılında Uluslararası züccaciye ticareti yapan bir firmada ağ yöneticisi olarak çalışıyordum. Yine aynı firmada dış ticaret sorumlusu olan arkadaşımla birlikte veb sitesi yapmak için kolları sıvadık. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra ilk taslakları hazırlamıştık bile. Biz bu çalışmaları yaparken patronun ortanca oğlu geldi, henüz lise 2. sınıfa gidiyordu. Ona da veb sayfası ile ilgili fikirlerini sorduk. Başlığı görür görmez bize dönüp ” oyun sitesi mi yapıyorsunuz ” diye sorunca biz tabi çok şaşırdık. Hem hayret hem de şaşkınlıkla neden böyle düşündüğünü sorduk, bize ” hingeym yazmışsınız daha neyini soruyorsunuz ” deyince biz de kendimizi tutamayıp gülmeye başladık. Bu olay daha sonra bende Türkçe bilincinin su yüzüne çıkmasına vesile oldu… ( bu arada sayfanın adı “hengâme”, yani patırtı, gürültü demek)”
Ağlasam mı gülsem mi? Marketlerin, dükkanların isimlerinden kaçıp evime sığınmıştım. Gerçeklerden kaçılmıyormuş.
Devletşah hanım hislerime,düşüncelerime tercüman oldunuz.aynı duyguyu istiklal caddesinde kısa bir zaman önce yaşadım. ATATÜRK 1932 yılında TÜRK TARİHİ TETKİK CEMİYETİ, TÜRK DİLİ TETKİK CEMİYETİNİ Kurmuş 1933 yılında TÜRK DİLİ BELLETEN DERGİSİ’ni çıkartmış. TÜRKçe’nin önemini kurultaylarla ısrarla üzerinde durmuş Dilde fikirde işde birlik sağlamak için. TÜRK DİLİ’ni Koruma yasası mülki amirler tarafından uygulanmıyor mu? yasa var mı ? herkes istediği ismi koyuyor,koyabilir mi? Güzel Türkçemize ve dilimize sahip olmalıyız. Devletşah hanım çok haklısınız. Kendi memleketimizde yabancı olduk. Ne acı insanlar adını bile bilmediği mağazalara girip alış veriş yapıyor. DİLİNİ VE DİNİNİ İYİ BİLMEYEN MİLLETLER YOK OLMAYA MAHKUMDUR. Hassasiyetinize teşekkür ediyor başarılar diliyorum. SEVGİLER.
harika bir yazı olmuş.
ellerinize sağlık.
kesinlikle mağaza,dükkan isimlerini denetleyen bir yasa olmalı!!!
Merhabalar canım,
Yazılarımı okuduğun ve etkilendiğin belli. Buna çok sevindim. Umarım Türkçe üzerindeki hassasiyetin devam eder. Bu başkalarına da örnek olur. Sevgiler. Nevnihal Bayar.
yıllar önce okumuştum bir yerde.şahısın biri bankaya gidiyor. veznede ki hanım “adınız, soyadınız” diye soruyor. şahıs, “adım ….., soyadım KOLA” diye cevap veriyor. memurenin sorusu geliyor akabinde, “beyefendi soyadınız “C” ile mi, “K” ile mi yazılıyor?”….
alpi
bende düşüncelerinize sonuna kadar katılıyorum. geçen sana “dondurmam gamak” filminin çekim aşamalarını gösteren tv programında sunucu filmin ismini “dondurmam geymek” diye telaffuz edince dumura uğramıştım. üstelik bunu yapan ntv gibi saygın bir kanaldı
işin özü maalesef Türkçe’miz yavas yavas yok oluor… 🙁
Bir internet sitesinde ilk Türçe’den bir makale yayınlamışlar,inanın çoğu şey kelime dağarcığımda yok,Bu benim suçum belki ama topluma uymamız gerekiyor..
Ama maalesef toplum dilimiz açısından çok yanlış adımlarla ilerliyor..
Aslına bakarsanız yaşıma göre büyük laflar ettiğimi düşünüyorum ben hiç eski Türkçe’yi duymadım..Ama o makale beni etkilemişti.
Çünkü o gerçek Türkçe idi…
Merhaba,
Yazınız gerçekten konunun özüne inen ve sorunun temelinde yatan olgulara vurgu yapan nitelikli bir yazı olmuş. Bununla birlikte Türkçenin bozulmaması için çaba gösteren çeşitli sivil toplum örgütleri de oluşmaya ve çalışmalara başladılar diyebilirim.
Bu arada “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki” adlı, zamanında Atatürk’ün çıkarttığı ve halâ yürürlükte olan bir kanun da var. Bu kanuna göre yabancı harflerle tabela kullanılması zaten yasak fakat gerek toplum, gerekse cumhuriyet savcıları bu konuda dikkatli değiller.
Saygılar,
benim adım seven ama ben düşünmüyorum bu kadar astık düşünsem mi ne 🙂