Plaj Güzeli Ko Phi Phi
Çevremdekilere Phuket’e gideceğimizi söylediğimde genellikle “ooo, ikinci balayı” gibi bir yorum duydum. İnternete girip araştırmaya kalktığımda da genelde balayına giden çiftlerin yazıları vardı. Anlaşılan dünyanın en gözde balayı mekanlarından birisine gidiyorduk. Dolayısı ile mavi sulardan, beyaz kumsallardan, öpüşen çiftlerden başka birşey beklemek ayıp olurdu.
Phuket’te geçirdiğimiz ilk gün ve gecenin ardından aklımdaki bu imaj biraz biraz silinir gibi oldu. İnsanı etkileyen doğal güzellikler dışında enteresan bir dini hayat ve lezzetli yiyecekler de Phuket resmine dahil olmaya başladı.
Sabahın ilk ışıkları ile çevredeki adaları keşif için tekneye doğru yola çıktık. Tekneye biner binmez, yolculuğun ilk kısmının çok ağır olacağı, yerimizden kesinlikle kıpırdamamız, sıkı tutunmamız, ayağa kalkarsak belimizin kırılma ihtimali olduğu bile söylendi. İsteyenler için bulantı hapı dağıtıldıktan sonra benim “sanki hiç sürat motoru ile yolculuk yapmadık. Belimiz kırılırmış.” küçümsemelerim altında yola çıktık. Andaman denizinin açık sularına giriş yaptığımızda, açıklama yapan kızın az bile uyardığını düşünmeye başlamıştım. Tepemizi 33 derece ile kaynatan güneşi hissetmeyip, hırka giyecek kadar serin kılan bir hızda, dalgaları kırarak yol alıyorduk. Bazı sıçramalarımızda tekneden uçup uçmayacağımı düşünmedim desem yalan olur.
İlk adaya yaklaştığımızda sarsınsıtıdan sarhoş olduğuma, dünya üzerinde böyle bir güzelliğin olamayacağına karar vermiştim. Alabildiğine yüksek kayalarla çevrili mavi beyaz sular, rengarenk balıklar, yemyeşil bitki örtüsü ve sessizlik… Kendimi elime geçirdiğim ilk şnorkel ile serin sulara bırakıp, balıkları, mercanları izlemeye koyuldum. Gidiyoruz diye beni uyarmaya gelen tekne ekibine “daha 10 dakika oldu” diye itiraz ettim. Suyun altında zaman nasıl geçiyor anlaşılır gibi değil. Bir saatlik yüzmenin açlığını taze dilimlenen ananaslar ve karpuzlar ile giderirken daha büyülü bir yer için yola çıkıyoruz.
Adaların çevresi irili ufaklı mağaralarla dolu. Bunlardan özellikle bir tanesi çok dikkat çekiyor. Vikingler tarafından kullanıldığı iddia edilen bu mağara daha sonraları, korsanların hazinelerini sakladığı bir yer olmuş. İçerisinde duvar resimleri olduğu söylenilen bu karanlık mağaraya girmeyip dediğim gibi daha büyülü bir yere doğru yol alıyoruz.
Büyük kayaların arasından geçip, uzaktaki sahili gördüğümde The Beach – Kumsal filminde Leonardo Di Caprio’nun gülümsemesini hatırlıyorum. Zannediyorum ki o an benim yüzümde de benzer bir şaşkınlık ve mutluluk ifadesi vardı. Bundan tam 11 yıl önce vizyona giren filmi seyrettiğimde, o sularda yüzmeyi hayal dahi etmemiştim.
Beyaz mercanlar ve onların kırıklarından oluşan bembeyaz bir kumsal… Mavi sular ve hemen denizin arkasında başlayan bitki örtüsü bana Kelebekler Vadisini hatırlatsa da yaşattığı duygular bambaşkaydı. Film çekimleri sırasında çevreye zarar vermekten dolayı haklarında birçok dava açılmış olsa da filmden sonra artan turist miktarı nedeniyle davaların çoğu sonuçsuz kalmış. Maya Beach, tekrar düzenlenip koruma altına alınmış.
1 saatlik moladan sonra tekrar yola düşüyoruz. Koyları dolaşa dolaşa yemek yiyeceğimiz adaya doğru yol alırken, kahkaha seslerinin geldiği bir yere yaklaştığımızı duyuyoruz. Girintili kaya parçasını geçtiğimizde maymunlara ellerine geçen her türlü yiyecek maddesini uzatan insanlar ve keyifleri yerinde maymunlarla karşılaşıyoruz. Monkey Bay – Maymun koyu olarak bilinen bu küçücük yer en eğlenceli duraklarımızdan birisi oluyor. Elbetteki maymunların ilgisi sadece yiyeceklere değil. Bulabildikleri, taşıyabildikleri her türlü küçük eşyayı kapıp kaçıyorlar. Bu nedenle ortalıkta gözlük, ufak fotoğraf makinalarını bırakmamak gerek. Tükürüklerinde bir tür zehir de bulunan bu maymunlarla aldıkları eşyalar için kavga etmemek en iyisi. Aksi taktirde asabileşip sizi ısırmaya kalkabiliyorlar. Bir gün önce kocaman bir babun tarafından kovalanmış birisi olarak tekneden inmeye cesaret edemiyorum. Bu maymunlar çocuk gibiler neye kızıp neye kızmayacakları hiç belli değil çünkü.
Maymunların iştahlı halleri bizi de acıktırmış olacak ki, Ko Phi Phi Don adasına, ikiz koylara geldiğimizi açık büfede iyice karnımızı doyurduğumuzda anlayabildik. Bu ada 2004 yılındaki tsunamide tamamen sular altında kalmış ve 2000 kişi burada hayatını kaybetmiş. Hayatını kaybedenlerden bir tanesi de yüksek kayalara tırmanış için orada bulunan 84 yaşındaki Tayland kralı Bhumibol Adulyadej’in torunu. Bu nedenle tsunamide hayatını kaybedenler her yıl daha bir özenle anılıyor bu bölgede.
Son durağımız Kai adası, yani sahanda yumurta adası üzeri plaj şemsiyeleri ile dolu minicik bir yer. Çevresinde mercan kayalıkları ve doğal yaşam olduğu söylense de bunların hiçbirisi kalmamış. Mercanların büyük kısmı tsunamide yok olurken bir kısmı da çevreye saygısı olmayan ziyaretçilerin saldırısı ile yok olmuş. Hala birbirinden güzel balıkları bu masmavi sularda görmek mümkün. Ancak daha ne kadar sürer bilemiyorum. Biz oradayken plastik torba ve bardaklarla balık yakalayıp götürmeye kalkan Çinliler gördük. İnanılır gibi bir sahne değildi. Gerçekten o anı düşündüğümde hala yapaya çalıştıkları şeyin sebebini anlayamıyorum.
Güneş batmaya yaklaşırken ıstakoz rengini almış bir halde Bangkok’a giden uçağımıza yetişmek üzere Andaman denizinin hayran bırakan güzellikerinden istemeyerek ayrılıyoruz.
Bize bu güzellikleri izlettirdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.Etkilenmemek elde değil, harika bir yer…
Phuket’i de gidilecek yerler listeme ekledim sayenizde. Fotoğraflar çok şahane. Elinize sağlık.
Merhaba
Ben ko phi phi ye ilk seyahatimi 2007 kasım ayında yaptım.
O kadar çok etkilendim ki 2008 şubat ayında kendimi yine orada buldum. Bu sefer eşimle beraber.
(Bu arada benim tercihim kesinlikle maya bay)
Yazınızı okuyunca anladım ki orası yine beni çağırıyor:)
O beach var ya o beach 🙂 Eylül ayında bir Allah’ın kulu ben ve 2 arkadaşımdık orada. Ani bastıran yağmur ve fırtına sonucu Phi Phi’ye, maymunların istilasına uğrayan odamıza zor attık kendimizi, yine de mutluyduk 🙂
Video harika olmuş, elinize sağlık. Benim deneyimi videolamış olsaydık, The Beach 2 çekimleri için shooting sağlayabilirdik 🙂
Çok güzel ve çok başarılı ama keşke daha uzun videolar hazırlasanız. 🙂 Devamını da heyecanla bekliyorum…
ay bayıldım ben fotograflara o güzelliğe ne kadar şanslısınız :)) sevgiler…
Selamlar,
Phuket’i ve çevresindeki adaları çok güzel tanıtmışsınız tebrikler.. Bazı insanlar Tayland’a gitmediği halde ön yargılı yorumlar yapıyolar ya gıcık oluyorum:) sizin gibi gezginler sayesinde umarım bu önyargılar ortadan kalkar ve bu güzellikleri daha çok türk görebilir:) ben 2008 mayıs,2009 mayıs,2010 temmuz ve 2010 kasım olmak üzere 4 defa ziyaret ettim bu güzel ülkeyi ve bu eşsiz adaları yada cennet desek daha doğru bir tanımlama olucak galiba:)) ve her dönüşümde bir daha ne zaman gidebilirim diye planlar yapmaya başlıyorum yani öle biyer:)ve arkadaşlarıma anlata anlata bitiremiyorum.. Hayatta kesinlikle en az 1 defa görülmesi gereken bir yer.. şiddetle tavsiye ediyorum:) saygılar..
Selam,
Tayland ile ilgili anlatacak ve yapilacak o kadar cok sey var ki,
Dogal guzelligi anlatmaya birakin sozleri, bazen resim ve videolarda yeterli degil, aynen yukardaki anlatimda oldugu gibi..Kesinlikle gelip gorulmesi gereken bir ulke Tayland.Herkesi bekliyoruz…
Muhteşem bir video olmuş yine ! Devletşah, Barış bu sefer daha da profesyonel seslendirmiş! Sizin yolunuz belli oldu 🙂 harika!
20 ocakta ben oradaydım. Yeryüzünün cenneti bir yer hakikaten. gideceklere tavsiyem şu dalış yapmadan kesinlikle gelmeyin. O güzellik gerçekten görülmeye değer. 1.5 saat dalıyorsunuz. verdiğiniz 4000 bahtın karşılığını kat kat almış oluyorsunuz
Yine çok güzel bir yazı, kaleminize sağlık
selamlar gecen ay esımle bızde tayland phuket patong sahılınde tatılımızı yaptık ,harika bir yer cennet adeta ama dahada onemlısı ve guzelı patong sahılıne 5 dakka surede bır otel bulduk ıkı turk arkadasa aıt 50 odalı buyuk otel cok ıyı oldu. istanbulresortel herkonuda yardımcı oldular. oralarda turk ısletmecılerın olması mukemmel hıc ıngılızce bılmememıze ragmen kendımızı evımızde hıssettık buyuk kolaylık oldu tavsıye ederım. tesekkurler istanbulresortel
Öncelikle yazınız için teşekkürler.ben phukette en çok patong u sevdim ısındım.phi phi maya onları saymıyorum zaten kaldığım yerden bahsediyorum eğlence hayatından . istanbul resortel diye biyere denk geldim sahile doğru yürürken patong ta soi san sabai caddesinde gerçi soi cadde demekmiş sonradan öğrendim 🙂 dünyanın bi ucunda bile memleketten birini görmek güler yüzle karşılaması insanın kendisini iyi hissetmesine sebep oluyor gerçekten .önerdikleri turlar geziler yemekler dolu dolu bir tatil yapmamızı sağladılar teşekkürler tekrar. en kısa zamanda tekrar gelmek istiyorum oraya