Alışverişe giderken yanıma mutlaka Sufi’yi alıyorum. Neredeyse bütün marketi, pazarı dolaşıp herşey hakkında konuşuyoruz. Bu nedir, şu nedir, bundan alalım, bunu sevmiyorum. Onlarca şey hakkında yorum yapıyor. Onu en çok etkileyen haliyle film karakterli paketler oluyor. En uzun onlar hakkında konuşuyoruz.

Meyve, sebze işinde durum çok karışık. Mesela her yerde bizimkisinin çok sevdiği çeşit çeşit domates var. Fakat biz ‘mevsimi değil‘ diyerek almıyoruz. Ya da bayıldığı çileklere eli uzandığında duyduğu şey ‘mevsimi değil‘ oluyor. Bir sefer o kadar çok şeye ‘mevsimi değil‘ demiş olacağım ki oldukça yüksek sesle ‘Hiçbir şeyin de mevsimi değil. O zaman neden buradalar? Neyin mevsimi? Sen nerden biliyorsun?‘ diye isyan ediverdi. Reyondaki yaşlı bir hanım ‘Ah evladım… Sen de haklısın. Ben bile unuttum ne ne mevsimde çıkardı. Şimdi her şey her mevsimde var. Ama tatları eskisi gibi güzel değil. Annen alsa da sen beğenmezsin ki‘ dedi.

O gün gece epey düşündüm. Mevsimi olan meyve, sebzelerin fotoğraflarını buzdolabına mı assam yoksa mıknatıslı bir tahta yapıp sürekli yerlerini mi değiştirsem gibi fikirler havada uçuştu. Cevap bir kaç hafta sonra gittiğim Sirha İstanbul 2014 fuarında beni bekliyordu.

Metro Toptancı Marketleri ve Mutfak Dostları Derneğinin hazırladığı ‘Anadolu’nun Lezzet Envanteri’ bölümünde dolaşırken standda Slow Food ekibi tarafından hazırlanan Mevsim çarkını görmemle aradığım şeye kavuşmuş oldum. Standdaki hanım biri ev için, biri Sufi’nin okulu için bana iki tane posterden verdiğinde nasıl sevindiğimi anlatamam. Eve gelir gelmez posteri mutfak duvarına yapıştırdım. Şimdi alışverişe çıkmadan karşısına geçip neler alabileceğimize bakıyoruz. Pazarda onlar dışında rastladığı şeylere ‘bunun mevsimi değil, burada olmaması lazım‘ diyerek geçiyor.

Siz de mevsim çarkına bu linkten ulaşabilirsiniz. Slow Food Türkiye ekibine de ayrıca hızlıca dijital versiyonunu ürettikleri için çok teşekkür ederim.