Medeniyet dediğin…
Ankara’ya ilk gittiğimiz günlerde gezeceğim müzelerden eşime bahsederken “Anadolu Medeniyetleri Müzesi”nin adını zikrettiğimde “beraber gidelim” dedi. “Orta okul yıllarında gitmiştim. Güzeldi. Bakalım şimdi ne hale geldi” diye ekledi.
Aylar ayları kovaladı biz bir türlü fırsat bulup gidemedik. Ben defalarca kapısının önünden geçtim, söz verdiğim için girmedim. Haziran başında sanki şehirler arası tur yapacakmışız gibi bir kaç gün önceden program ve hazırlık yaptıktan sonra nihayet “Anadolu Medeniyetleri”nin kapısını araladık.
Ankara Kalesi’nin hemen altında yer alan müze bölgenin en ağaçlıklı kısmı. Çok güzel bir bahçesi var. Ağaçların altında benim “40 haramilerin küpleri” dediğim antik toprak küpler ve mermer heykeller teşhir ediliyor.
Müzede yontma taş devrinden günümüze kadar uzanan Anadolu’da yaşamış Asurlular, Firigler, Hititler, Urartular, Lidyalılar, Bizanslılar, Selçulular, Osmanlılardan kalma eserleri görmek mümkün.
İlk defa gördüğüm duvar çizimleri beni çok etkiledi. Ellerinde mızraklar olan avcıların kırmızı bir hayvanı yakalamaya çalıştığı bu gravüre uzun uzun bakıp düşündüm. Filmlerde, daha çok da animasyonlarda anlatım tekniği olarak kullanılan bu çizimler nedense bana gerçek değilmiş gibi geliyordu. Bundan 10.000 belki de daha fazla yıl önce yaşayıp duvara bu şekilleri çizen insanı düşünmek gerçekten tüyler ürpertici bir duygu. Acaba o bu figürleri çizerken bir gün karşısına benim gibilerin geçip onun neler hissettiğini düşüneceğini aklına getirmiş miydi?
Bütün müzeyi bu hisler içinde gezdim. Gördüğüm her obje bende farklı duygular yarattı. Bazılarını gördüğümde: “Bu ilkokul kitabımızda vardı.” “Bu da vardı hatta bikini çizmiştik kendisine.” “Sıhhiyedeki heykel bundan esinlenilerek mi yapılmış?” “Aaa. Hitit güneşindeki halkalar hareketliymiş.” “Kadın her devirde kadınmış canım.” “Bu iğne ile nasıl bir kumaş tutturuyorlardı acaba?” “Çivi yazısı dedikleri buymuş demek. Benim yazıma benziyor.”
Belki iki saatten fazla zaman uzun uzun bütün vitrinlere baktım. Heykellerin büyüklüğüne ve küçüklüğüne, işçiliğin inceliğine ve daha bir çok şeye şaştım. Salonlarda dolaşırken Japon turistlerden, onlardan farkı olmayan bizden ve bir iki arkeoloji öğrencisinden başka Türkler’i de gözlerim aradı ama malesef bulamadı. Tabi bir de “Çevre Haftası” münasebetiyle müzeye getirilen ve ne gördüklerinin farkında olmadan dolaşan, koşturan ilkokul öğrencileri vardı.
Sevgili Devletşah,
“Anadolu Medeniyetleri Müzesi” benim her gezdiğimde heyecanlandığım, gezerken hayalllere daldığım, beni içine çeken ve bırakmak istemeyen bir müze benim için. Müze 1997 yılında Avrupa’nın en iyi müzesi seçilmiş dünyanın sayılı müzelerinden biridir. Ayrıca burada ilköğretim öğrencilerine uygulamalı olarak arkeoloji ve tarih dersleri verildiğini duymuştum.
DevletimÅ?ahım,
ne kadar güzel fotoÄraflar bunlar. ben en çok Hitit güneÅini severim. yakın zamana kadar Ankara’nın sembolü olan Hitit güneÅi ne kadar güzeldi. Åimdiki tuhaf Åeyi gördükçe sinirleniyorum.
neyse, arada sırada gelir fotoÄraflara bakarım, içim açılır biraz.
çok sevgiler
gorki
Yıllar önce gittiğimde, heykel salonunu dolaşırken birden birisi “hade bahem, hade 5 oldu saat, de hade” diye ellerini çırpa çırpa beni ve 15-20 turisti koyun muamelesi yaparak müzeden çıkartmıştı.
“Anadolusunu anladım da medeniyeti nerede ?” müzesidir orası benim için yıllardır.
Tüm Dünya bizim tarihi eserlerimizin madenlerimizin peşinde. Ah ah canım ülkem değerini bilemiyoruz. İyiki paylaştın bizimle. Bana da nostalji oldu. İlk kez 8 yaşında gitmiştim ama tekrar gidesim geldi sayende.
Merhaba Devletsah,
Gecenlerde de yazdigim gibi yaptiklarin ovguye deger. sayende ilkokulda gezdigim muzeyi bambaska gozle yeniden gezdim. Ben de yeni yeni bir blog olusturmaktayim. Ilgilenip bir bakarsan sevinirim. Sevgilerimle….
Merhaba Devletseh,
Eski ismin cok kullanilmasindan dolayi yeni bir adres aldim.Bir bakarsan sevinirim.Sevgilerle
Kızlarrr yeni bloğum açıldı.Hepinizin ziyaret ve yorumlarını bekliyorum.
http://www.pastarda.blogspot.com
teşekkürler devletşah
Tesekkurler bu guzel paylasim icin. Nereye gidersem gideyim mutlaka bir müze, anıt vs. gezmeye calısırım ama maalesef bu,biz türklerde pek yaygın değil. O yüzden eserlerimizi kaptırıyoruz zaten. Yıllar once istanbul’a ilk gittigimde (universite de, biraz gec tanistim )istanbullu 2 arkadaşıma rehberlik gorevi vererek sehri gezmiştik, onların o gune kadar gormedikleri yerlerde dahil. “bizde sayende gezdik demişlerdi” o günlerimi hatırladım, şimdi de eşimi ve kızımı takıp koluma geziyorum.