Karanlıkta bir saat…
İstanbul Business School’un Karanlıkta Diyalog eğitimine katılacağımdan bahsetmiştim. Günlerce nasıl geçeceğini düşündükten sonra deneyim inanılmazdı.
Klostrofobim olduğu için bir gece önce heyecandan neredeyse uyuyamayacak durumdaydım. Nasıl hissedeceğim, eğitime sonuna kadar devam edebilecek miyim? Edebilirsem kaç dakika kalırım gibi konular sürekli kafamda uçuşuyordu.
Sabah heyecanla eğitimin verileceği Hilton oteline gittim. Yanımda benim gibi klostrofobisi olan çok sevgili Renan da vardı. Birbirimize destek oluruz diye konuşa konuşa etkinliği beklemeye başladık. Çevredeki eğitmenler ve görevliler içeride başımıza neler geleceği konusunda ser verip sır vermiyorlardı. O nedenle ben de içeride yaşadıklarımızdan üstünkörü bahsedeceğim. Aranızdan katılacak olanlar olursa etkisi azalsın istemem.
Eğitim saati geldiğinde ışık yapma ihtimali olan her türlü eşyayı çıkartıp çantalarımız ve diğer bütün eşyalarımızla birlikte görevliye teslim ettik. Herbirimize görme özürlülerin kullandığı birer baston verildi. Ufak bir konuşmadan sonra içeriye ilk giren kişi bendim.
Daha ilk perdeyi geçtiğimizde kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Ortamda değil bir ışık hüzmesi toplu iğne ucu kadar bile ışık yoktu. Gözlerim tüm işlevini yitirmişti. Bastonun olmadığı elimi neredeyse gözümün içine sokacak kadar yaklaştırdım ama ııh… Orada olduğunu bildiğim elimi göremiyor. Gözlerimin üzerine düşen gölgesini bile hissedemiyordum.
Girişte bana yardımcı olması için verilen görme özürlü görevli. ‘Sizi burada bırakacağım. Devrim arkadaşım geri kalan konularda bilgilendirecek’ deyip elimi bıraktığında hissettiğim yalnızlık tarif edilir cinsten değildi. İleride bir yerlerden Devrim ‘sesime gelin’ dedi. İşte o an kulaklarım gözlerimin yerine geçip yönü tespit etti. Bastonum Devrim’e dokunduğunda, dersi tamamlayabileceğimi hissettim.
Sonrasında karanlıkta saklambaç oynayıp, birbirimizi bulduk desem, üç boyutlu bir puzzle’ı tek hata ile yapıp, birbirimize kaynar su dolu termoslardan çay ikram edip, kurabiyelerimizi yerken sohbet ettiğimizi anlatsam ne dersiniz…
Yüzünü görmediğim tanımadığım kişlerle hiç önyargı olmadan birlikte iş yapmak, dinlemenin önemini kavramak, kriz anlarında soğukkanlılığı koruyabilmek için inanılmaz bir deneyimdi. Hayatımda hiç o karanlık odaya girdiğim andaki sessizlik gibi bir sessizlik yaşamadım. Sanıyorum ölüm sessizliği de öyle birşey olsa gerek.
Eğer İstanbuldaysanız siz de buna benzer bir deneyimi yakında Gayrettepe Metro İstasyonunda kurulacak sergi alanında yaşayabilirsiniz. Ben mutlaka o sergi alanına da gideceğim.
Yurtdışnda yalnızca görme engelli garsonları servis yaptığı tamamen karanlık bir restauranta gitmiştim. İçeri girerken garsonlar eşlik ediyordu sizi yerini oturtuyorlar sonra servis yapmaya başlıyorlardı. Kesinlikle en ufak bir ışığın bile olmadığı masada yemeğinizi tanımak. çata bıçak kullanarak onu yemeğe çalışmak bir hayli zordu. Psikoloji açısından da zorlu olduğu kadar bir o kadar da enteresan bir deneyimdi. Bende zamanı olan herkese bu deneyimi yaşamayı tavsiye ederim. Boylece gorme engeli vatandaşlarımızı birazcık olsun anlamaanlama ve empati yapma şsansıda doğmuş oluyr
Yurt dışından lisansı alınan ve Türkiye’de verilmeye başlanan bu eğitim, görme engelli pırıl pırıl insanlara istihdam sağlaması açısından da takdire şayan bence.
merhaba,
istanbulda belirli tarihlerde “karanlıkta yemek” adıyla organizasyon düzenlenmektedir. görme engelli kardeşimde burada görev almaktadır. inanılmaz bir deneyim ve anlatılmaz bir keyif.
http://www.karanliktayemek.com
2008’den beri…