Eşyanın Aksiliği

Eşyanın Aksiliği

YAZAN:

Carneggie’de mi okudum başka yazarda mı hatırlamıyorum, şöyle bir cümle ki günlerin bâzısı insana ta sabahtan bir işâret vererek gelecek olaylara hazırlamak ister. Trafik geçitlerinde yanan sönen renkli ışıklardan kırmızının tehlikeyi, sarının orta durumu, yeşilin selâmeti belirtişi gibi sabahın ilk öncü duyguları da îkazla görevlenir. Herkesin başına gelmiştir ya.. Gün olur yataktan kalkar kalkmaz terslikler sökün eder. Musluk birden lâçka olur, köselesi eskimiştir, sular gür gür boşanır, aman kapıcıyı çağıralım. Banyonun gaz ocağına çaktığınız kibritler üst üste kırılır, bir sağlamını bulsanız bile şofben alev almaz, hava gazı yetersiz. Bu aralık mutfakta süt taşmıştır; ocağın battığı yetmiyor gibi ortalığı da kötü bir yanık kokusu kaplar. Giyineyim derken henüz selefon kılıfından çıkardığınız yeni çoraplar akıverir. Ä°nnallahe maassabirîn. Evet, önünüzde bir sabır günü var, ayağınızı denk alın. Ya elbiselere ne diyelim? Dolaba sapa sağlam astığınız elbisenin eteği sökülmüş sarkıyor. Tayyöre el atarsınız, bir düğmesi gevşemiş. Gardrop değil, hâzâ talan yeri. Halbuki siz giyeceğinize dâimâ îtinâ etmişsinizdir ve yemin edebilirsiniz ki bu elbiseler sırtınızdan kusursuz çıktı. Demek onlara durdukları yerde bir hâl olmuş. Ev hanımının vaziyeti bu merkezdeyken bey de beri tarafta ya traşta yüzünü keser, cehennem taşını ararken bir şeyler devirir, ya gözünün önünde duranı görmez olur, "Benim filân şeyimi nerelere kaldırdınız?" makamından figâna başlar. Artık doğacak çocuk kendini belli etti, rüzgâra sorarsanız Batı-Batı karayel! Yelkenleri toplamanın tam zamanı. Ä°htiyatlı gideceksiniz, belki de bocalayacaksınız. Tâ hava dönesiye, yahut siz bir limana giresiye kadar. Derler ki bâzı naturalar, dikleşen rüzgâra kontra gider, kendileri daha beter gazaplanır, kaderi ürkütür, hattâ sindirirlermiş. Bir ömür içinde böyle coşkunluk demleri, Âşık Kerem gibi "Felek sana minnet etmem beş günü" dedirten ruh feveranları olursa da gündelik hayatta daha ziyâde Nasreddin Hoca’nın yolunu tutmak, hırlayan çomara yol vermek ve "Buyur geç yiğitim!" demek akla yatkın bir felsefe olur.

Bâzen eşyâ aksilenir, işler ters gider diyoruz. Durumu edeplice târif etmiş oluyoruz, amma bu sözler zayıf kalıyor, tam bir isâbet bulmak için kaba dil kullanmak ve demek lâzımdır ki "eşyâ domuzlanıyor". O halde biz kuzulaşacağız, çâre yok. Eşyânın da, ahvâlin de bu geçici nemrutluklarından başka ayrıca müzmin illetleri bulunduğunu düşünelim. Herkesi uğraştıran ufak tefek dertler bunlar. Bizimkilerden bir kaçını sayayım: Mutfağın elektriği bâzen kendi kendine söner, sonra yine yanar, montör getirdik baktı bir eksik yok, hâline bıraktık. Senelerdir kaprisini çektik, alıştık. Å?ofben ayrı bir âlemdi, normal usûlle alev almazdı, kırk türlü tıkları vardı, ancak biz bilir ve fennin erişemeyeceği sihirbaz jestleriyle yakmaya muvaffak olurduk. Å?imdi iyice bozuldu, sen sağ ben selâmet. Oyun masamız da illetli, husûsî muâmele, ihtimam ister. Çalar saatin akrep ve yelkovanı üst üste düşünce bâzı zaman işlemeden kalır. Amma niçin takılmaz takılmaz da günün birinde takılıverir, hikmetinden sual olmuyor. Benim çıngıraklı küçük saatim kezâ keyif sâhibidir. Canı ister durur, yüzü koyun yatırırım işlemeye başlar. Petrol sobamız müstakil bir fasıl. Dedim ya… Her birinin bir huycağızı var, teknikle alâkalı olmayan cemâdat kaprisi. Eşyâ kullanan insan bunları bilmeli, sırası gelince cansızın bile nabzına göre şerbet sunmmalıdır ki hayatının nizam ve huzurunu sağlama bağlasın. Sohbet ediyoruz, bahsi pek derine götürmeyelim, makrokozm-mikrokozm nazariyesini eşelemeden sözü kalenderâne geçiştirelim. Elbette bütün kâinâtın zenbereği insanın kendindedir. Çark ters döndüğü zamanlar bunu büyük deverânın bir faslı görelim. Aksilikler olmasa ıslah hamleleri de olmazdı. Her bir güçlüğün yanı sıra kolaylıkla yürüdüğünü, her bir elemin ürkünç kisvesi altında şâdlık gizlendiğini âyet-i kerîme açıklıyor. "Yâr küser, ağyâr güler, etmek tahammüldür hüner. Tâlihimin dolabı, bir gün meram üzere döner."

Not: 26 Mayıs Pazar sabahı. Sallanıyoruz. Bütün memlekette deprem. Yukarıki satırları dün akşam ne garip ön seziler içinde çırpınarak yazdım. Meğer kırmızı alârm ışıklarını tehlikeden evvel iç gözümle görmüşüm. Okuyucuma endişemden serpinti düşürmemek, mevzuu değiştirmek istedim. Ben asıldım, kalem asıldı, çekti sürükledi beni. Cümlemize sağlık selâmet ver güzel Allahım.

Not
  • Safiye Erol’un Makaleler kitabından alınmıştır.
Kalıcı bağlantı

Related Posts

One Response to Eşyanın Aksiliği
  • isil

    Aman her 26 Mayis oncesi boyle terslikler olmaya! Malum en onemli gunumuz…

Yorum yapın

YORUMU GÖNDER