Durban
Güney Afrika gezimizde yalnızca Durban ve çevresini görme şansını yakaladık. Durban Güney Afrika’nın Cape Town, Johannesburg ile birlikte en büyük 3 kentinden birisi. Ayrıca tüm Afrika’nın bir rivayete göre 2., bir başka rivayete göre 3. en büyük limanı. Önünden geçerken vinçlerin, dokların büyüklüğüne insan şaşmadan edemiyor. Haydarpaşa’da eskiden bulunan vinçler bana bunların yanında birden küçük göründü.
Malum bizde yaz iken güney yarım kürede kış. Gelin görün ki Durban’ın konumu tıpkı Antalya gibi. Kışı pek kış değil. Televizyonlarda görmüşsünüzdür. Maçlara eldiven ve bere ile çıkan futbolcular vardı. Aynı gün ve saatlerde Durban’da hava 24-26 derecelerde dolaşıyordu. Bir ara denize bile girdik.
Deniz demişken atlamayalım. Güney Afrika bizim ülkemiz gibi iç denizlere bakmıyor. Bir yanı Pasifik diğer yanı Hint okyanusuna açılıyor. Durban’daki sıcak havanın kaynağı da sıcak Hint okyanusunun esintileri. Dalgaların büyüklüğü de elbetteki okyanus ile ilgili. Tabi dalgalar bu kadar büyük olunca sörf yapanlar da kıyıdan eksik olmuyor.
Tüm Güney Afrika’da olduğu gibi Durban’da da güvenlik problemi var. Sabah cıvıl cıvıl olan sokaklar saat 18:00’den sonra inler ve cinlere kalıyor. Sanki yer deliniyor da bütün insanlar içine düşüp yok oluyor. Gittiğimiz gün bizi korumakla görevli olan Raven bazı sokaklara hiç gitmememizi, bazılarında eşyalarımızı çantamıza koyarak dolaşabileceğimizi, bazılarında -ki bu sadece otelin önündeki kaldırımda, onun güzünün önünde oluyor- istediğimizi yapabileceğimizi söyledi. Raven altın dişleri ve belinde taşıdığı çift silahı ile bizi başımıza bir olay gelmeden King Shaka havalimanından alıp 5 gün sonra tekrar havalimanına bıraktı.
Güvenlik sadece sokaklarda problem değil. Kendinizi en güvende hissettiğiniz yer olan evinizde de problem. Evlerin çevresi dikenli ve elektrikli tellerle çevrili. Ancak duyduğumuza göre asıl problem güvenlik şirketleriyle ilgiliymiş. Diyelim güvenlik şirketi ile sözleşmeniz bitti ve evinize hiç saldırı olmadığı için yenilemek istemiyorsunuz. Bir kaç gün içerisinde eviniz mutlaka soyuluyormuş. Anlayacağınız bir güvenlik şirketi ile çalışmak zorundasınız.
Aids o kadar büyük bir salgın ki gördüğünüz yardım kampanyalarının, derneklerinin sayısına inanamıyorsunuz. Ya da şöyle diyelim, inanmak istemiyorsunuz. Beni en etkileyeni atık kutulardan yapılan melek heykellerinden kazanılan paranın AIDS’li çocuklar vakfına gitmesiydi.
Her türlü güvenlik ve sağlık problemine rağmen Durban çok güzel bir şehirdi. İklimiyle, kıyılarına vuran dalgalarıyla, iehrin ortasında büyüyen muz ağaçlarıyla ve güler yüzlü sempatik insanlarıyla gezmekten keyif aldığım bir yer oldu. Hele ki güneşin okyanusun üzerinden batışını, diğer taraftan dolunayın yükselişini seyrettiğim sahil şeridini asla unutabileceğimi sanmıyorum.
Çok güzel fotograflar ..paylaştığınız için teşekürler..