Çivit mavisine ne oldu?
Yazan: HaÅmet BabaoÄlu
Bir kez bile Åampanya tatmamıÅ, hatta hayatında uzaktan da olsa bu içkiyi kadeh içinde görmemiÅ yüz binlerce kiÅinin, evine boya badana yaptınrken kataloga bakıp gayet rahat biçimde “tamam, karar verdim, duvarlarımız Åampanya olsun” deyiÅine hiç kafanız takılmadı mı?
Ãok sıradan mı buluyorsunuz bu durumu?
Belki sıradan ama hiç “normal” deÄil!
Geçen gün Aksiyon’daki enfes yazısında Ahmet Turan Alkan Åöyle diyordu:
“Bayrak kırmızısının adı ‘macenta’ oldu; açık eflatun ‘lila’; sarıya çalan açık kiremite ‘somon’ diyoruz. Boya kataloglarındaki renk isimlerinin çoÄu artık bize ait deÄildir. Ressamlar, sanatçılar artık Alizarin kırmızısı’ndan, ‘Prusya mavisi’nden, ‘Hint sarısı’ndan, Kadmiyum yeÅili’nden, Titanyum beyazı’ndan bahsediyorlar. Å?üphesiz doÄru rengi kasdetmek için evrensel kodlamaları tercih etmek pratik bir tutum ama bu pratiklere itaat ettikçe, çevremizdeki dünya, bizlerin içinde emaneten yaÅadıÄı bir iklim haline geliyor; bize dair özellikleri siliniyor ve kendimizi yabancılaÅmıŠhissediyoruz.”
Alkan’ın söylediklerine beynim ve yüreÄimle katılıyorum da, son cümlesindeki bir noktaya itirazım var.
Bana kalırsa, kimse kendini pek “yabancılaÅmıŔ falan hissetmiyor.
Kültürel iklim deÄiÅiyor, “dil içi dünya” deÄiÅiyor, dilimizin altındaki “toprak” kayıyor. Ama farkında olunduÄundan da, umursandıÄından da emin deÄilim.
Asıl buralara dikkat etmek gerekirken, tersine, hayli hoyrat bir üslupla dilbilgisi (gramer) ve imla (yazım kuralları) polisliÄi yapılıyor.
“Dil içi dünya”, daha doÄrusu “dil içi dünya görüÅü” denilen Åey ne peki?
Yazılarmda sık sık dile getirdiÄim bu dilbilimsel kavramın (bu noktada Prof. Dr. özcan BaÅkan’ın çalıÅmalarını saygıyla anmak isterim) kabaca anlamı Åu: Sıfat ve adlar o dili kullananların dünyaya nasıl baktıÄını, dünyayı nasıl kavradıÄını ortaya koyar.
Mesela Amerikan yerlilerinin Batılıların âsarıâ deyip geçtikleri renk frekansına yaklaÅık yüz farklı ad koyması basıt bir kültürel zenginlik, bir çeÅni deÄildir. Tam tersine, her renk adı, yerlilerin üretim biçimlerine, ürettikleri yiyecek ve eÅyaların dünyasına somut bir vurgu yapar. Ama o kadar da deÄildir. Onlarca farklı ‘sarı’nın her biri inançlara ve toplumsal hayallere bir göndermedir…
Unutulmamalı ki adların ve kavramların bir tarihi, coÄrafyası ve kültürel iklimi vardır.
Mesela ‘kale’ ve ‘Åato’ dıÅardan bakınca birbirine benzeyebilir. Ama bunların birbirinin yerine kullanılmasına tarih, sosyoloji ve coÄrafya isyan eder.
DoÄrusu, aklı baÅında ve dilini, kültürünü seven insanlar da bu savrukluÄa, “dildeki toprak kayması”na isyan etmelidir.
Dönelim yine bizim renklere…
Ãivit arük kullanılmıyor, diye “çivit mavisi” de ortadan kalkmalı mıydı?
Ben “çivit mavisi” diye yazarken ayrı bir haz duyuyorum ama fark ettim ki, bazı genç okurlanm bunu bir tür “egzotizm” olarak deÄerlendirmeye baÅlamıÅ.
Ya tirÅe?
Yani yeÅille mavinin ayırt edilmesi zor ve yosunsu birlikteliÄi…
Bu adı, bu rengi bilen kaç kiÅi kaldı?
Basit deÄil!
Bütün bir tarih ve kültür yavaÅ yavaÅ dilimizin, Türkçenin içinden çekilmeye baÅladı. Daha düne kadar yemyeÅil olan bir dalın kurumaya terk edilmesi gibiâ¦
Haşmet Babaoğlu okumaktan çok keyif aldığım bir yazar, bu yazısıda müthişmiş, ne kadar da doğru şeyler söylemiş.
Paylaşımın için çok teşekkürler Devletşah…
Devletşah hanım hislerime tercüman olan bir yazıyı yayınlamışsınız. Ne oldu bize, bizim dilimize, akşam güneşi, kavuniçi, mercan kırmızısı, menekşe rengine daha niceleri unutuldu birer birer hafızalardan silinip gidiyor.
Dille ilgili olarak, farkında olduğumuz problemlerin (bir kavramın Türkçesi varken yabancı diledeki karşılığını kullanmak vb.) değil, farkında olmadıklarımızın önemli olduğunu düşünüyorum. Burada yazılan da belki fazla farkında olmadığımız problemlerden. Tarih ve kültürün dilimizin içinden çekilmeye başlaması, ayaklarımızın altındaki toprağın kayıp gitmesi kadar ciddi bir mesele.
Sevgili DevletÅah, yazıda yanlıŠda var doÄru da. Hint sarısına Hint sarısından baÅka tabir bulsunlar o zaman… Kaz boku rengi benim lügatıma oturmadı mesela…
Lila ninemden beri vardı, yerine baÅka ne var ki? Açık mor veya eflatum deÄil ki lila.
Å?ampanyayı tatmamıŠolsa ne çıkar adamın evini Åampanyaya boyatması için. Uzay mekiÄi demek için binmek mi gerekiyor.
Titanyum beyazını türkçemizde de titanyum olan sözcükten baÅka ne tarif edebilir?
Velhasıl, sırf yazmak için yazmak olmuyor HaÅmet Bey, akla yakın tavsiyeleriniz varsa yanına koymak Åart…
Haaaa, tirÅe demek, çivit mavisi demek boynumuzun borcu olsun ama somon diye aldıÄımız o güzelim balıÄınrengini yadsımak neden???
elif şafak’ın renkler üzerine bir yazısı…
belki ilginizi çeker.
selamlar,
engin.
http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=522196
Gerçekten de farkında olmadan, hatta rahatsız olmadan ne güzel yutuveriyoruz “yeni yetme”, “devşirme kelimeleri” lüp lüp diye 🙁
Bir minik rica, yazınızı kontrol etmeden yayıma vermemeniz konusunda. Bir kaç yazınızda da var harf hata ve eksiklikleri. Çünkü siteniz bu kelime ve harf hatalarını sindiremeyecek kadar güzel.
ARIYORUM
Karaman oÄlu Mehmet Beyi arıyorum.
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayımlamıÅtı;
Bu günden sonra divanda, dergahta, bergahta, mecliste, meydanda,
Türkçeâden baÅka dil konuÅulmaya diye,
Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını,
ÃarÅıyı, pazarı,köyü,Åehri
Fermana uyanınız var mı?
Nutkum tutuldu, ÅaÅırdım,merak ettim,
DolandıÄınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
Tanıtımın demo, sunucunun spiker,
Gösteri adamının showman, radyo sunucusunun discjokey,
Hanım aÄanın first lady olduÄuna ÅaÅıranınız var mı?
Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poÅet,
MaÄazanın süper, hiper, gros market
UcuzluÄun damping olduÄuna kananınız var mı?
İlan tahtasının billboard, sayı tabelasının skorboard,
Bilgi akıÅının brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakın, uÄraÅın hobby olduguna güleniniz var mı?
Bırakın eli, özün bile seyrek uÄradıÄı,
Beldelerin giriÅinde wellcome,
ÃıkıÅında good-bye okuyanınız var mı?
Korumanın, muhafızın body-guard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen,
Ä°tibarın, saygınlıÄın prestij olduÄunu bileniniz var mı?
Sekiânin, alanın platform, merkezin center,
BüyüÄün mega, küçüÄün mikro, sonun final,
Ãzlemin, hasretin nostalji olduÄunu öÄreneniniz var mı?
İŠhanımızı plaza, bedestenimizi galleria,
Sergi yerlerimizi center room, show room,
Büyük Åehirlerimizi , mega kent diye gezeniniz var mı?
Yol üstü lokantamızın fast-food,
Yemek çeÅitlerimizin mönü olduÄu yerlerde,
Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?
Ä°ki katlı evinizi dubleks, üç katlı komÅu evini tripleks,
KöÅklerimizi villa, eÅiÄimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?
Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör, eÅkiyanın mafya,
DesteÄe, bilemediniz koltuk çıkmaÄa sponsorluk diyeniniz var mı?
Mesireyi, kır gezintisini picnic,
Bilgisayarı computer, hava yastıÄını air-bag,
Pekalayı, olurâu okey diye söyleyeniniz var mı?
Ãarpıcı, önemli haberler flash haber,
YaÅa, varol sevinçleri oley oley
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?
Vırvırık daÄının tepesindeki köyde,
Cafe-show levhasının altında,
Acının da acısı, neskaaaave içeniniz var mı?
TopraÄımızı, bayraÄımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındıÄını, talan edildiÄini,
Ãzün, el diline özendiÄine içi yananınız var mı?
Masallarımızı, tekerlemelerimizi,
Å?arkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik.
Türkçeâmiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?
Karaman oÄlu Mehmet Beyâi arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıÅtı…
Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?
YUSUF YANÃ
Merhaba DevletÅah ben ÃiÄdem. Kendimi Åöyle tanıtmak isterim. 7 Temmuz pikniÄinde senin çektiÄin ‘Tekin Amca ve Ãocukları’ adlı fotoÄrafta Tekin Amca’nın tam saÄında dizinin dibindeki kiÅiyim. Sen beni tanımazsın ama biz Kütahya da seni, yaptıÄın baÅarılı çalıÅmalarla takip ve taktir ediyoruz. Siteye eklediÄin yazı çok hoÅuma gitti. Ben de 1277’de Türkçe’yi resmi dil olarak kabul eden KaramanoÄlu Mehmet Bey’le ilgili Yusuf Yanç’ın bir Åiiriyle katkıda bulunmak istedim.
Sevgilerimle
🙂
Sayın Oya KAYACAN’a katılmadıÄımı ve sayın ÃiÄdem Orgun Å?AHÄ°N hanımefendinin Åiirini çok anlamlı bulduÄumu belirterek baÅlamak istiyorum.
Dilimiz.. İç dünyamızın en güzel ve en gerçekçi dıÅavurumu!
Dilimizin, o güzelim Türkçemizin yozlaÅması demek, pek tabii iç dünyamızda oluÅan toprak kaymasının ve ekinsel (kültürel) zelzelenin bir sonucu bence. Daha ortaokul çaÄlarındayken kafama takardım bizdeki bu “yabancı” hayranlıÄını! Bir insan neden kendi varlıÄını terkedip, öteki gibi olmak ister? Neden kendi servetinin zenginliÄini göremezde, baÅkasının sahip olduklarına imrenir? Bir kaplumbaÄa, neden kendi kabuÄundan çıkarda, onu bu ana kadar zırh gibi koruyan ve varolmasına katkıda bulunan “kabuÄunu” beÄenmez? Neden bu öz kimlik düÅmanlıÄı? Tanrı eÄer, tüm insanların aynı olmasını isteseydi, bunu yapamazmıydı da, insanları farklı farklı yaratmıÅtır? Peki, neden Yaratıcının farklı farklı yarattıÄı cismimizi ve ruhaniyetimizi baÅkalarına benzetmeye çalıÅırız? Neden kendimiz olmak istemeyiz? Nedendir bu zaafiyet ve acziyet?
Bence, o güzelim Türkçemizi hoyratça kullanan ve sürekli aÅındırmaya çalıÅanların bilinçaltındaki neden, kendi kimliÄine olan mesafeli duruÅundan ve baÅkalarını kendinden üstün görme ezikliÄinden olsa gerek! Ãzgüven eksikliÄi..
Ve her zaman, her ortamda dile getirdiÄim ve delice savunduÄum bir Åey; Sanırım AB -BATI- toplumlarının ileride, DOÄ?U milletlerininde geride olmasının yegane sebebi bu? Biz, daha anakucaÄındayken kabul ediyoruz yada kabul ettiriliyoruz “Batı”nın -olmayan- üstünlüÄünü. Ve tüm hayatımız boyunca, onları hep kurtarıcı, medeni, çaÄdaÅ v.s v.s. olarak addediyoruz. Resmen, çaÄdaÅ mankurtlarız hepimiz.
Velhasıl, dilimizi katletmemizin altında yatan nedenleri bilmek ve gerekeni yapmak lazım. Ben, milliyetimle, dilimle, ülkemle, tarihimle, bayraÄımla, maneviyatımla ve sahip olduÄum herÅeyimle gurur duyuyorum. Ä°yi ki Türk’üm!
Son söz; “Muhtaç olduÄumuz kudret, damarlarımızdaki asil kan’da mevcuttur..”
Marifet, bunu idrak edebilmektedir..
Lütfen, kökeninin “Maya uygarlıÄının diline” dayandıÄı söylenen ve dünyanın en zengin -bana göre de, en zevkli, en tatlı ve ifadesi en keyifli olan- dilleri arasında yer alan güzel Türkçemize gereken özeni gösterelim.
Problem – sorun
Faks – Belgegeçer
Kampüs – YerleÅke
Ãniversite – Evrenkenti (evrensel mekan)
Bye bye – güle güle..
ok – tamam
Doktor – Hekim/Tabip
Ä°nternet – Sanal aÄ
Laptop – Dizüstü
Print et – yazdır
Daha bunlar gibi nice “masum” görünen ama “ebola” virüsü gibi Türkçemizi içten içe kemiren basit kelimleri dilimizden ve lügatımızdan atarak baÅlayabiliriz iÅe. Ben, firma bilgilerimi belirtirken, “Faks” yerine “Belgegeçer” yazdırıyorum. Bunun gibi küçük adımlarla baÅlayabiliriz iÅe. Her bir damla, göl’ün ilk halidir.. Lütfen kendimize ve sahip olduklarımıza inanalım, güvenelim.. Kimseye düÅmanlıÄımız yok. Derdimiz, varlıÄımızı muhafaza etmek ve her özgür ve baÄımsız toplum gibi kendimizce yaÅamak..
Sevgi, hürmet ve saygılarımla..
Serdar YEÅ?Ä°LYURT