Altınoluk ve çevresinde…
Ayvalık seyahatinden sonra, Altınoluk çevresini ve Assos’u keşfetmeye karar verdik. Yine köyde yaptığımız kahvaltının ardından Hasanboğuldu’ya gitmek için Akçay taraflarına yollandık. Epey aradıktan sonra öğle saatlerinde Hasanboğuldu’ya varmıştık. Hava sıcaklığı birden otuzbeşlerden yirmili rakamlara geriledi. Suya soktuğumuz ayaklarımız buz keserken ağaç gölgesinde kitaplarımıza gömüldük. Arabada klimaya rağmen yaşadığımız bunaltıcı saatlerden sonra o kadar iyi geldi ki anlatamam.
Bir kaç saat sonra açlık birden bire bastırdığında biz hala kitap keyfindeydik. Su kenarından girişte gördüğümüz restorana doğru yollandık. Bu arada “Hasanboğuldu gölüne gider” diye bir levha görmemizle biz saatlerdir neredeyiz diye birbirimize bakakaldık.
Hemen tabelayı izlemeye koyulduk. Bu sırada piknik yapanların mangal kokularını duydukça daha da acıktığımızı söylemeliyim. Dağ başına kurulan köylü pazarı şaşkınlığımızı daha da arttırdı. Türlü türlü kekiklerin, zeytinlerin arasından geçip levhaları takibe devam ettik. 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından 2 metreden biraz daha derin bir gölete geldik. İnanılır gibi değildi. Su cam gibi parlıyordu. Kocaman bir yazı ile “içme suyudur yüzülmez” levhası dikkatimizi çekti. Zaten o büyüklükteki bir yazı dikkatimizi çekmeseydi arkamızdaki kalabalık gruptan birisinin ayağını suya sokmaya kalkmasına bağıran bekçi konuya dikkatimizi çekecekti. Bulunduğum kayanın üzerine uzanıp kafamı suya sokarak kana kana su içtim. Çok garip bir duyguydu. Geri dönerken köylü pazarından dokuz çeşit kekik ve envai çeşit ot aldığımızı söylemeliyim.
Girişteki lokantada kiremitte alabalıklarımızı yerken ağaçların kokusunun ve temiz havanın keyfini çıkarttık.
Yemeğin ardından Assos’a gitme planları yaparken saatle yüzleştik. Vakit ne zaman o kadar ilerlemişti? Assos planını iptal edip, Küçükkuyu’daki zeytinyağı müzesini gezmeye karar verdik.
Adatepe zeytinyağı müzesini gezmek pek vaktimizi almadı. Açıkçası daha farklı şeyler göreceğimi zannediyordum. İstanbul’daki Rahmi Koç Müzesi’nde bulunan zeytinyağı fabrikası çok daha bilgilendirici.
Müze ilgimizi çok çekmeyince kardeşimden çok duyduğum Zeus Altarı’na gitmek için tekrar yola koyulduk. Zeus Altarı’na vardığımızda bizi başka bir gerçek daha bekliyordu. Altar, Adatepe köyünün girişindeydi ve Adatepe köyü 250 -300 senelik evleri ile sit alanı ilan edilmiş, şimdiye kadar gördüğüm en güzel yerlerden birisiydi. Önce Zeus Altarı’na kadar yürüyüp bütün Edremit körfezini seyrettik. Eskiden zeytin ağaçlarının yükseldiği körfezin taştan bir görünüme bürünmesine hem üzüldük hem de şaşırdık. Geçimlerini zeytincilikten kazanırlarken nasıl olup da zeytinleri kesip ev yapıyorlardı? Bu altın yumurtlayan tavuğu kesmek değil miydi?
Gerçi altın demek oralarda başka bir konuyu açmak anlamına geliyor. Bergamalıların ucuz atlattıkları olayı biliyorsunuz: siyanürle altın arama. Bu güzelim yerler aynı tehditle boğuşuyor şu günlerde. Siyanürle altın aramak için kolları sıvayanlara karşı kampanyalar düzenleniyor bütün körfezde. Her yerde bununla ilgili afişler görmek mümkün.
Adatepe köyünün sokaklarında uzun uzun dolaşıp akşam serinliğini hissettik. Meydandaki kahvede soluklanıp, son günlerde içtiğim en lezzetli limonatanın tadına baktık. Güneş İda dağının arkasında kaybolurken biz koruma altına alınan zeytin ağaçlarının arasından, kafamızda bahsettiğim sorularla evimize dönüyorduk.
Nihayet birşey yazmışsınız… 🙂
altınoluk akçay güre …. hersene bıkmadan usanmadan gittiğimiz gezdiğimiz konakladığımız yer…. insanın yeryüzü cenneti demek az değil bence… hatta öyle çok seviyoruz ki bu yıl tatilimiz sırasında bi devretatil dahi satın aldık oksihen cennetinden …Sevgiler.. ah bu arada bazen sitesine ulaşılamıyor bilginize 😀
hasanboğulduda mangal yakılması yasaklanmalı. yazın gittiğiniz zaman kömür ve et kokusundan geçilmiyor. doğa harikası bir yerin mangal ile harcanmasına üzülüyorum.
türk halkı piknik yapmayı malesef bilmiyor.
Devletşah merhaba,
İşlerinin yoğunluğundan bahsetmiştin gerçi ama ben de artun gibi zincirin kırılmak üzere olduğunu düşünmeye başlamıştım 🙂
Yeni bir yazı görmek çok güzel, ihmal etme okurlarını, belki sitem etmek hakkımız değil ama alıştırdın bizi ne yapalım 🙂
YemekNameyi bekliyoruz, sevgiler…
YemekName çıkmış bile! 🙂
http://www.idefix.com/kitap/adatepe-oykuleri-mahmut-boynudelik/tanim.asp?sid=FJQNIUBXC68HMKC7J9BI
merhaba devletşah,
adatepe benim de çok sevdiğim bir yer. orayı görmüşken bu kitabı okumak hoşuna gidebilir diye düşündüm: adatepe öyküleri-mahmut boynudelik
Bütün yazıyı zevkle okudum.Ama o kayanın üzerinden berrak suya gömülüp kana kana su içme görüntüsü beni 20 sene öncesindeki köyüme götürdü.Saatlerce yürürdük o berrak sudan içmek için sınırsızca.bizim oralarda “göze” denir kaynak suyuna…..
benim memleketimden bahsetmeniz ve beğenmeniz çok hoşuma gitti. bizlere olağan gelen (doğa, manzara ve zeytin ağaçlarının) şeylerin sizlerin bakış açısıyla çok farklı geliyor. maalesef betonlaşma yüzünden çocuklarımız bizim kadar şanslı olmayacak belkide…. yolunuz buralara düştüğünde bir kahve içmeye bekleriz midilliye karşı sevgiler:)
Tüm betonlaşmaya rağmen, Oksijenin en bol olduğu, doğası, denizi manzarası, zeytini,yeşili,sebzesi kısacası yaşamaya değer herşeyi
ile özlemini çektiğim Türkiyenin cenet köşesi,Baharı iple çekiyorum.
yazınız için teşekkürler.
Selam …bende kazdaglarının buyusune kapılanlardanım.yazınızı cok begendim hoşcakalın
Altınoluk hakkında yazılanları okuyunca şaşırmamak elde değil, Bazıları Altınoluğu, Adatepenin veya Mıhlıçay’ın olduğu Küçükkuyu da sanıyor. Küçükkuyu Çanakkale ye bağlıdır. Altınoluk ise Balıkesirdedir.
Mıhlıçay deresi sınırdır.Altınoluk ise Balıkesirin en batı ucu olan Çanakkale sınırındadır.
Çok güzel bir mekandır. Bol oksijeni, suyu, ılk havası temiz denizi ve etrafında bol olan gezilip görülecek yerleri ile tam bir cennettir.
Yüzünüzü Kazdağlarına arkanızı denize dönüp ,giderseniz, Önce Küçükkuyuya, sahilden giderseniz Ahmetce Köyüne Sazlı,Kozlu,Büyük ve Küçük hüsun Köylerine tarihi bir yer olan Lamponia ya oradan da Behramkale Köyüne, denize doğru aşağı inerseniz Assos’a varırsınız. Harika yerlerdir. Assos dönüşü Behramkale den düz yani Kuzeye giderseniz Ayvacık’a Batıya giderseniz Asya Kıtasının en batı ucu olan Babakaleye varırsınız. Babakaleye gitmek için Behramkalenin çıkışından Denizi arkanıza alırsanız ve batıya dönerseniz, Koyunevi,Balabanlı,Bektaş,Kocaköy gibi köyleri geçip Gülpınar’a varacaksınız.Gülpınardaki tapınağı gezip Güneybatıda bulunan Babakaleye gidebilirsiniz.
Babakale dönüşü Gülpınardan Kuzey istikametine doğru giderseniz kayalardan akan sıcak ve tuzlu sularıyla bilinen Tuzla ya varırsınız. Tuzladan devam edersiniz,
Tavaklı iskelesine oradan da Dalyan ve ilerisinde Bozcaadaya arabalıvapurun kalktığı Odunluk İskelesine varırsınız.Daha ileride de Truva vardır.
Altınoluktan arkanızı denize verip Doğuya doğru giderseniz önce Güre’ye (Tahtakuşlar köyü ve etnoğrafya müzesi Güreye gelmeden solda dır.)sonra Akçay’a geleceksiniz. Akçay’a değilde sola dönerseniz önce Kızılkeçiliye ara yolu kullanıp Doğuya giderseniz Zeytinliye ulaşabilirsiniz. Görmenizi tavsiye ederim. Hsasnboğulduyu ve sütüven şelalesi de görmeye değerdir. Doğuya doğru devam ederseniz Önce Edremit’e sonra Burhaniye sapağına gelirsiniz Burhaniye tarafına girmez Balıkesir yoluna doğru giderseniz Havran’a girmenizi tavsiye ederim. Eğer Burhaniye sapağından Burhaniyeye (güneye) doğru giderseniz Burhaniye,Ören,Peliyköy,Gömeç ve Dev Çam Fıstığı Ormanlarının bulunduğu Kozak’a gelir daha da giderseniz Ayvalık’a varırsınız. Cunda adasını da mutlaka görünüz eğer Ayvalığa kadar gittiyseniz Şeytan Sofrasına çıkıp tüm körfezi ve Midilliyi de seyredebilirsiniz.
Bütün bu yolculuklarınızda körfezdeki Zeytin Ağaçlarının katledilerek yerlerine şekilsiz evlerin yapıldığına da tanık olacaksınız.
İyi yolculuklar dilerim
Saygılar