Abide Şahsiyetler
Bosna savaşı sırasında Mostar köprüsünün yıkılışını haberlerde seyrettiğimde neler hissettiğimi dün gibi hatırlıyorum. İnsanlar ölüyordu. Aynı zamanda tarih yok oluyordu. İnsanlar bir yerlerde tekrar doğuyordu ama tarih silinip gidiyor bir daha geri gelmiyordu.
Tarihin silinmesinden ne olacak ki demeyin? Önce çevredeki binalar kayboluyor, sonra dili bazı kelimeler terkediyor. Onu bazı adetler, ananeler takip ediyor. Sonra başka başka kelimeler kayboluyor, kitaplar, kütüphaneler yok oluyor. Sonra şarkılar, el sanatları sonra bir millet hiç var olmamış gibi silinip gidiyor…
Mostar Köprüsünün yıkılışından sonra savaş olan diğer yerleri düşündüm. Kudüs’ü, Bağdat’ı, Şam’ı… Medeniyetin merkezini. Arkasından ahlar yaktığımız, barbarlık örneği olarak okutulan İskendiriye kütüphanesinin yakılışını düşündüm. Kitaplar, kütüphaneler, resimler, mozaikler, heykeller ateşler içinde yanıp yok oluyor. İnsanlar ölüyor, kavimler, milletler yok oluyor. Hiçbirinden iz kalmıyor. Tarih hep tekerrür ediyor. Kimse ders almıyor. Tarih yok oluyor.
Bir kaç gece önce seyrettiğim The Monuments Man filmi bana bu düşünceleri ve duyguları geri getirdi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerce toplanıp saklanan sanat eserlerinin bulunup korunmaya alınması hakkında çalışan bir grup askerin hikayesini soluksuz seyrettim. Bugün Leonardo’yu, Michalengo’yu ve daha nicelerini görüp zevkle seyredebiliyorsak işte bu adamlar sayesinde. Evet evet bu 6 kişilik birlik beş milyon sanat eserini yakılmaktan, yok olmaktan kurtarmış. Belki de Amerikalıların sanata yaptıkları en büyük katkı bu dersek abartmış olmayız.
Bu satırları yazarken bizim de bu filmlere konu olacak kadar mühim abide şahsiyetlerimiz olduğunu fark ettim. Yıllardır hikayelerini dinlediğim, Balkanları büyük yokluklar ve zorluklar içinde adım adım dolaşıp, bugün yakılıp yıkılmış bütün Türk eserlerinin rölevelerini çıkartan büyüklerimiz olduğunu… Onlar olmasaydı Mostar Köprüsünün tekrar milimetrik olarak inşaa edilemeyeceğini düşündüm. Bir yandan da kaybolan, kaybolmaya yüz tutan onlarca güzel ananeyi… Tarihin yakılmak üzere olan sayfalarına karışan onlarca şeyi düşündüm…
Merhaba Devletşah,
Yazdıklarını okurken içim acıdı, herşeyin bir ruhu var ve maalesef barbarca yok oluyor.
Bu filmi ben de seyretmek istedim, nerden temin eebilirim, şu an vizyonda olan bir film mi?
Dün akşam fragmanını gördüm bu filmin. İlk fırsatta izlemeyi düşünüyordum. Devletşah, demek bunca eserin kurtulmasını bu insanlara borçluyuz. Çok etkilendim. Bence dünyayı kurtarmışlar. Bizde de meşhur! kütüphane yangınları yüzünden nice eserler kül olmuş, duydukça içim eziliyor.