20 yıl önce 20 yıl sonra
Bundan yirmi yıl önce de İstanbul’da bir ilk günüm olmuştu. O zaman kendimi sudan çıkmış balık gibi hissedecek yaşta bile değildim. Sadece üzgündüm. Okul arkadaşlarımdan ayrıldığım için, her karışını ezbere bildiğim, birçok macera yaşadığım sokaklardan ayrıldığım için çok ama çok üzgündüm. Ailemin kararına sesimi çıkartamayacak kadar uslu ve ufaktım. Okulların tatil olması yüzünden arkadaşlarıma da veda edememiştim. Geceleri yatağımda ağladığımı hatırlıyorum. Tek avuntum senede bir iki defa görüşebildiğimiz, o günlerin de hiç bitmemesini istediğimiz babamın arkadaşlarının çocukları Samiha ve Hilal’le daha çok görüşebilecek olmamızdı. Bu iki dost yüzün üzerine seneler nice yüzleri kattı.
Bundan yirmi yıl önce de İstanbul’da ilk akşam gördüğüm Boğaziçi köprüsü beni büyülemişti. Bir eylül gecesiydi. Gece yoldan gelip Samiha’lara yemeğe gitmiştik. Bitmeyen yolun tek avuntusu yemekte tanıdık bir yüz görmekti. Ulus’taki evin penceresinden dolunayı ve inci gerdanlık şeklindeki köprüyü gördüğümde hissettiklerim yirmi yıl sonra Çengelköy’deki evin terasında renkli ışıklara büründüğünü gördüğümde hissettiklerime denkti. Biraz heyecan, biraz mutluluk, biraz üzüntü, biraz da şaşkınlık…
Bundan yirmi yıl önce de bir şehri ardımda bırakıp İstanbul’un renkli dünyası ile tanışmıştım. Tek avuntusu kaybolacak daha çok sokak olmasıydı. İstanbul’daki ilk gününde servis şöförünün Levent yerine Yıldız’da bıraktığı o küçük kızın yaptığı gibi sokaklarda dolaşıp yeni evi aradım ilk gece. Bu defa yolu unutan şöför bendim. O küçük kızın sabah ışıklarıyla yalnızca bir kaç saat gördüğü evi, akşamın karanlığında bulduğu zaman hissettiği zafer duyguları vardı içimde.
Belki yeni arkadaşlarım olmayacak İstanbul’da. Şüphesiz Samiha ve Hilal’e haftasonu görüşmemizde daha sıkı sarılacağım. Bundan yirmi yıl önce ardımda bıraktığım arkadaşlarımı halâ aradığım gibi Ankara’da bıraktıklarımı da arayacağım.
Siz şu Ankara’dan ayrılık olayını bir atlatın hayırlısıyla, ondan sonra okumaya devam edeceğim ben sizi.
Böyle yazılmaz ki ama, iş yerinde okuyan var bunu, böyle buruluyor insanın içi, sorna – burkulduğundan olsa gerek – ürperiyor, çay birden bi tuhaf geliyor ağzına ( oysa aynı bardaktaki bilmem kaçıncı yudum) , hani gözlerime bir şey kaçmamış olsa insanlar yanlış anlayacak.
Yok, böyle olmayacak, bir süre ara vereyim ben sizin yazılarınıza…
“Huzur yanınızdaysa, bulunduğunuz yerin önemi yoktur” derim hep. “İki gönül- samanlık” olayının semazemcesi yani..
Huzurla kalın 😉
Ortaokuldan sonra sınıf değiştirerek liseye başlayan o küçük kız ( ben ) geldi gözümün önüne seni okudukça.İlkokuldan ortaokula kadar bereber okuduğum arkadaşlarım,öğretmenlerim hepsi birden farklı yerlere savrulmuş , hepimiz hiç bilmediğimiz başka bir dünyaya başlamak üzere adım atmıştık.İlk günleri hep boğazımda yutamadığım bir yumrukla geçirmiştim.Tenefüslerde ne yapacağını bilmeyen , her yüze gülene sarılmaya çalışan , dediğin gibi sudan çıkmış balık gibiydim.Belki 3 gün belki 1 hafta sürdü.
Sonrası mı ? Yeni arkadaşlıklar,ilk aşklar 🙂 , yeni heyecan ve mutluluklar !!!
Bir bakıvermişsin yeni evine,yeni dostlarına ve yeni hayatına alışıvermişsin.Bırak özlemler baki kalsın ! Zaten bir ömür boyu hep birilerini , birşeyleri özleyerek yaşamıyor muyuz ?
Unutma ; sen uzaklardayken İstanbul’da seni yakından takip eden birçok yürek vardı ben gibi ve eminimki hepimiz ihtiyaç duyduğun heran yanında olacağız.
Biz hep burdaydık ve burda olacağız..Sevgiyle kal…
DevletÅahçım,
Kocaman bir H O Å? G E L D Ä° N…
Ankara ne kadar üzülse yeridir ama sen buradasın artık iÅte ne güzel…
Bu arada eviniz Ãengelköydemi ? KomÅu mu olduk yoksa ? Dört gözle gelmeni beklerken, bu kadar yakına geldiÄini duymak bir kez daha sevindirecek beni…
Sevgiler…
Bence bu yazı yarım kalmış Devletşahcığım… Öyle bir his verdi bana. Ama çok yakın hissettiğim bir duygunun anlatımıyla dolu. Bazı yorum yazanların yapmaya çalıştığının aksine, teselliye ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum. Yaşadığın duygu, hüzün. Ve hüzün, gayet ağırbaşlı ve bütün bir bir duygudur. Bir yanıyla çok güzeldir…
Bu arada Semazem’in yazdıkları beni müthiş eğlendiriyor. Çok ince bir mizah var yazılarında ve özel bir karakter olduğunu düşünüyorum.
Sevgili Semazem;
Demek senin de gözüne birşey kaçtı… Yazıyı yazarken bana da kaçmıştı. Yazıdan harfler mi kaçıyor acaba? Bu arada karşımda oturan huzur kahkaha ile gözüme kaçan harflere gülüyor.
Sevgili Burçin;
Okul değiştirmek değişik bir duygu değil mi? Ben orta okulun her sınıfı başka yerlerde okudum. Liseye başladığımda başka bir okula gitmek çok normal gelmişti. İlgin için çok teşekkür ederim. Eminim birşeye ihtiyacım olsa hemen yetişeceksiniz.
Mügeciğim;
Evet şimdilik Çengelköy’deyiz. Bol bol köprü seyredip eğleniyorum… Hıh yeşil oldu. Dur pembe çıksın fotoğraf çekeceğim diye diye saatler geçiriyorum…
Melikeciğim;
Evet yazı yarım kaldı. Daha yazacaktım da yazamadım. Nasıl olduğunu anlamak için yüksek sesle okurken başladım ağlamaya… Tabi karşımdaki zat-ı muhterem de aynı anda kahkahayı koyuverdi. Sonra da ipin ucu kaçtı.
Yazdıkların aklıma Hilmi Yavuz’un şu dizelerini getirdi:
“Hüzün ki en çok yakışandır bize
Belki de en çok anladığımız”
Az evvel Semazem’e konuk yazarlık için e-posta gönderdim… Ben de yazılarını okurken çok eğleniyorum. Sen bir de benim hakkımda yazdıklarını oku:
http://semazemce.blogspot.com/2007/06/yal.html
canım….
ayrılık acılarını hep yasadım ben….vuslata hasret kalarak… omrumun her senesı baska baska sehırlerde….doyasıya “senı sevıyorum …. ” dıyemeden….bazende hıc soyleyemeden yasadım….
leylak kokulu …kar tanelı ankara yazılarına denız kokulu yorumlar yazardım…laleler …erguvanlar menekselerle bezelı….
artık bızımlesın …. sureklı yazmasamda hepppppp takıp ettıgım senınle aynı sehırde olmak cokkkk guzel…..
“bu sehırde senı seven ….” bızler varız unutma olurmu…ankara ya hasret olsanda… bız senınleyız…. hosgeldın canım… buyulu sehıre …lale erguvan menekse sehrıne…..burdada leylaklar var devletsahcıgım…. ankara gıbı kokmasada ….onlarla HOSGELDINNNNNNNNN …..
“Yok, böyle olmayacak, bir süre ara vereyim ben sizin yazılarınıza … ”
semazem cok guzel yazmıssın ….ama bam telımıze oyle bır dokunuyorkı devletsahcıgım…. ugramadan olmuyor ıste ….
Sevgili Devletşah,
Ardında bıraktıkları olmasa insanın, yeni şehirler yeni yüzler ne kadar da güzeldir. Hayatımda hiç şehir değiştirmedim ben, ama çok sık semt değiştirdim bugüne kadar İstanbulda. Her evimden senin gibi camdan gördüklerime alışmaya çalıştım haftalarca. Yeni arkadaşlar bulduğum anda kaybetmenin ve sarfedilen o emeğin yeniden sil baştan başlayacak olması hep üzdü beni. Ama gittiğim her yere alıştım en sonunda.
Yazdıkların kendi göçebeliğimi hatırlattı bana, ama sayende içten bir ”Hoşgeldin” yazmama da vesile oldu.
Evinin terasından karşı kıyıda sola değil sağa bakarsan eğer, o akşamüstü pembeliğinde sana el sallıyor olacağım belki yalnızlığını paylaşabilirim diye…
Sevgiler,
Benan hanım;
İstanbul beni daha şimdiden sarıp sarmaladı… Yakamozlarıyla, ışıklarıyla, “hoşgeldin” diyen sanal ve gerçek dostlarıyla, burnuma rahata erdiren nemli havasıyla… Tıpkı Ankara’ya gittiğim ilk günlerde Ankara’nın yaptığı gibi. “Dost ışıkları”yla.
Papatyacığım;
Akşam güüneşini bekleyemeden fırladım terasa el salladım sana.
Devletim Å?ahım !! Sen bırak Åimdi hüznü kederi bir kenarada gir hemen mutfaÄa !! Å?öyle pratik , hemen servis edilebilecek 🙂 sütlü bi tatlı yapta bizde tarifinden nasiplenelim … Hani belki iŠçıkıÅı bizde sana uyar biÅeyler yaparız..:)
herkesin kendince bir şeyler bulabileceği bir yazı olmuş, ne çok duygulandım okuyunca, ben de hayatın her kademesinde bir sehre veda etmek ve yeni bir sehre alışmak zorunda kaldım, ama en zoru galiba istanbul’dan ayrılmak oldu…..
en çok nesini özlüyorsun istanbul’un diye soranlara köprüyü diyorum, hem üstünden hem de ortaköy’den görünüşünü…
sevgiyle kalın
Devletşahcığım çok güzel bir yazı olmuş.İyi ki Ankaraya geldin,iyi ki seni ve sevgili Barışı tanıdım.Güzel günlerimizi paylaştığınız için de binlerce teşekkürler.Gelecek günlerin sizler için çok güzel olacağını ve bu donanımınızla çok şeyler başaracağınızı biliyorum. Sevgiler.
Sevgili kardeÅim
Yazını okudum çok güzeldi.çok duygulandım amma göz yaÅlarım akarken o sıcacık duygularını sana sunan o güzel insanların
yorumları ve senin onlara verdiÄin cevaplardaki sevgi vede saygı… varolun benim aÅk ile dolu kardeÅlerim dedim.
Bendeniz de 5 mayıs 1967 tarihinde yani istanbul harbiye ordu evinde yapılan düÄünümüzün ertesi günü Ankaraya gitmiÅtik.30 eylül 1968 tarihine kadar yani askerlik tamamlanıncaya kadar neler gördük ne güzellikler yaÅadık vede 40 sene geçti unutamadıkların nelerdi derseniz eÅimin-annesi çengelköylüdür-hüzünlenerek söylediÄi Ä°STANBULU ARTIK HÄ°Ã SEVMÄ°YORUM Åarkısına benim ise sirf onu güldürebilmek için söylediÄim HER GÃREN AÄ?LADÄ° KALBÄ°NÄ° BAÄ?LADI ANKARA KIZLARINA Åarkısıydı Evet az daha unutuyordum birde 14 ekim 1968 tarihinde doÄan kızımız da bize Ankara hatırasıdır iSTANBULA HOÅ?GELDÄ°NÄ°Z SEVGÄ°YLE KALIN
HOSGELDINIZ!!!
su agustosun 23 bir gelsede bende bogazköprüsünün isiklarini görsem…banada birileri hosgeldin türkiyeye dese…cok özledim türkiyeyi..ISTANBULU…sevgi ve saygilarimla…öptüm
DevletÅah,
HoÅgeldin, sonunda…
Eminim ki Ankara grubu çok üzüldü gelmene. Ama bizlere yakınlaÅmana sevindik.
Cumartesi akÅamı köprü ayakları mora çalarken, dolunay da köprünün üzerinden yeni yükselirken, Avrupa’dan Asya’ya doÄru yol almaktaydım. Manzara o kadar güzeldi ki arabadan atlamak ve fotoÄraf çekmek geldi içimden. Trafik de inadına durmadı hiç. Oysa ki o ana kadar sürekli dur-kalklardaydık. Å?imdi aklıma geldi, keÅke kameraya çekseymiÅim deÄil mi? Elimde kalakala sadece ÅaÅı silüeti kaldı güzel manzaranın. Her gün, her rengi benim yerime de seyret olur mu…
Ya çok sancılı bir yazı olmuş. Hani başlangıçlar hep zor olur ya. Sonrasında kaptırıp gidersin akışına. İstanbul’da öyle olur, bak görürsün, defalarça test ettim ve gördüm. 🙂 Tekrar kocaman bir hoşgeldin diyorum. Ne güzel yerdir Çengelköy, tadını çıkarmaya başla hemen bence… Sevgilerimle…
Devletşah,
yetişemeden gittin halbuki ben de Ankara’ya gelmiştim görüşecektik, olsun. Üzülmeden mutlulukla bak yine sen olaylara, Ankara da burda bir yere kaçmıyor 🙂
Hem ne demek belki yeni arkadaşlarım olmayacak İstanbul’da? Olur mu öyle saçma şey? Hem seni bekleyenler, artı seni görmeden burdan tanıyıp, tanışmak için bekleyenler, ve de senin hiç beklemediğin ama hayatın kurdugu düzenden karşına beklenmedik anlarda çıkacaklarla dolu o şehir..
Kendine iyi bak, bulunduğun yere hoşgeldin, orası neresi olursa olsun sen zaten hep bizim aramızdasın, şu Internet de ne güzel şey yahu! 🙂
Kucak dolusu sevgilerimle,
Eda
Burçinciğim;
Göçebe hayatımıza uygun bir tatlı bulup yapmaya çalışacağım. Bakalım ne olacak?
Çocukla Çocuk;
Ben de vapurla karşıya geçmeyi özlemişim. Köprü de gözüme bir garip görünüyor. Bu renkli haline bakalım ne zaman alışacağım.
Kezban teyzeciğim;
Ankara’ya gelmekte en sevindiğim noktalardan birisi de sizinle özellikle de Işıl, Cem ve Tamerle tanışmaktı. Sanal arkadaşlıklarımın ilk gerçek arkadaşlığa dönüştüğü zamandı. Işıl’ın da bizimle aynı gün İstanbul’a taşınmasına nasıl sevindiğimi inanın bilemzsiniz. İnşallah bol bol görüşeceğiz.
Refik bey;
Ne güzel renkli günleriniz olmuş. Kızınızın da orada doğması güzel bir hatıra olmuş. Ben de 40 yıl sonra Ankara’yı sizin kadar güzel hatırlayacağım…
Aysen;
Gel gel… İstanbul herkese kucak açıyor. Sana da hoşgeldin der… Kimse demezse ben derim.
Sevgili Selen;
Evet. Ben üzüldüm, onlarda üzüldü. İlk gün İpekle konuştuk. “Hiç böyle hissedeceğimi düşünmemiştim. Ne olacak İstanbul işte diyordum. Çok fenaymış” dedi. Aynı şekilde hissettim bende.
Ahimsa;
Eşimle emlakçılardan sonra halimiz kalırsa akşam yürüyüşleri yapıyoruz. Ben de çok severim Çengelköyü…
Edacığım;
Ben de senden ses çıksın diye o kadar bekledim. Kısmet… Elbette yeni arkadaşlarım olur. Ama zaten hali hazırda bir çevremiz var. Okul arkadaşlarımız, çocukluk arkadaşlarımız. Yoksa umutsuzlukla ilgili değildi sözlerim.
Sevgili DevletÅah,ben de 24 sene önce Adanadan Ä°stanbula geldim.Daha önce Ä°stanbul, benim için sadece gezme için gelinen bir Åehirdi.Å?imdi her köprüden geçiÅimde,sabah kahvaltı hazırlamak için her mutfaÄa giriÅimde;penceremden tablo gibi görünen denize ve adalara bakıyorum’allahım sana binlerce Åükür olsun,iyiki bu Åehre geldik’diyorum.Ä°nÅallah sizde seneler sonra benim gibi Åükredersiniz.Buraya geldiÄimizde biri 11 biri 9 yaÅında olan iki çocuk büyüttüm.Ãok güzel okudular,çok güzel evlilikler yaptılar.Å?imdi pandispanyam dediÄim bir torunum var,biri de aÄustos baÅına kısmet olursa aramıza katılacak.Darısı size olsun.Madem artık buradasınız,birgün Ceylan da gitmeden sizleri aÄırlamak isterim.Yine patlıcanlı pilav da yaparım.Sevgiler,mutluluklar.
Devlatşahcığım
Biz seni özlemiştik. İyi ki geldin. Bir de Yahya Kemal ile Mustafa Kemal arasında geçen meşhur bir diyalog vardır bilirsin. Yahya Kemal büyük bir İstanbul âşığı, “Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer” diyen. Bunu bilen Mustafa Kemal Ankara’da iken Yahya Kemal’e sorar, “Ankara’nın nesini seviyorsunuz? diye. Yahya Kemal de bir söz ustasının hüneriyle “İstanbul’a dönmesini Paşam” cevabını verir. Bence sen her ne kadar Ankara’yı özleyeceksen de İstanbul’a dönmesini sevenlerdensin gibi geliyor bana. Ne dersin?
süper bir çalışma
BENCE GÜZEL ARKİDEŞİM!!!
SEN ALDIRMA ONLARI YAZI BÖYLE MOLUR AMA 20 YIL ÖNCE DİOSUN YİRMİ YIL SONRA DİOSUN HEP AYNI SEYLER BU YÖNDEN BİRAZ KAFAM KARIŞTI ARKİDEŞİM!!!
AMA DEVAMINI GETİR GÜZEL YAZ MIŞSIN…!!
:):):):):):):):):):):):):):):):):):):):):):):)