Ben Ankara'yı özleyeceğim…
Bir kaç saat sonra İstanbul’a doğru yola çıkacağız. İstanbul’dan ayrılırken de bu duygular içinde miydim diye düşünüyorum. Kesinlikle değildim. Ankara’ya doğru hareket ettiğimizde heyecan ve garip bir mutluluk hissediyordum. Şimdi ise derin bir üzüntü. Burnumun direği ağlamamak için sızlıyor.
Gelmemizden kısa süre sonra Ramazan başladı. Paylaşımın en güzelinin olduğu vakitler, iftar sofraları… Paylaşılamayan iftar sofraları yalnızlığı en derinden hissedeceğimi düşündüğüm anlardı. Öyle olmadı. Önceden sadece tanıdığım şimdi ise gerçekten tanıdığım bir çok dost ile paylaştık sofralarımızı. Bu sofralarda yeni simalara da “merhaba” dedik.
Gün içinde yalnız başıma Ankara gezileri yaptım. Sokak sokak gezdim, gördüklerimi yazdım. İstanbul’u bu kadar yazmadığımı fark ettim. Akşamları dost toplantılarında Ankara maceralarımı uzun uzun konuştuk. Kimi zaman “şuraya da git” dediler. Kimi zaman “orası nerede?” dediler. Kimi zaman da “… yere nasıl gideceğiz bilemedik sen kesin bilirsin” dediler. Ankara kazan ben kepçe dolaştım.
Ankara’da Melike ile tanıştık. Bundan 20 yıl kadar önce İstanbul’da da tanışmıştık. Beraber yemekler yedik, konserlere, konferanslara, gezilere gittik. Beraber film seyredip, müzik dinledik. Uzun uzun sohbetler ettik. Ankara’yı, Ankara günlerini, hayatı paylaştık onunla. Ben ona şımarıklıklar yaptım o kendince bana.
Sonra hep ismini duyduğum Müjgan teyzeyi tanıdım. 82 yaşında bütün sağlık problemlerine rağmen ışıl ışıl parladığını gördüm. Her sabah kalkıp yatana kadar çalıştığını gördüm. Gördüm de kendi aylaklığımla yüzleşip işe yaramazlığımdan utandım.
Salı günleri bir tanecik teyzelerimi görme günüydü. Beraber konferanslar, paneller, yemekler, çaylar, geziler düzenledik. Hastalandığımda merak edip baktılar, güldüğümde mutlu oldular. Onlar beni sevdi, ben de onları.
Burcu’yu, Fulya’yı, Levent’i Aydın’ı tanıdım. Engin’i zaten tanıyordum. Sonra aramıza Mine katıldı. Bazen derin bazen sudan muhabbetler ettik Ankara’da.
İlk defa sanal arkadaşlarımla Ankara’da yüzyüze geldim. Bitmesin istediğimiz sohbetler edip bol bol güldük.
Ankara’da özleyeceğim şeyler diye listeler tuttum. Melike, Müjgan teyze ve simit ilk sıraları hiç bırakmadı. Ben Ankara’yı özleyeceğim… Biliyorum ki Ankara’da beni…
Sevgili Devletşah, iyi yolculuklar dilerim sana.
Yazıdan ne derece içinin burkulduğu anlaşılıyor ama İstanbulda seni bekleyen güzellikler bu özlemi en kısa zamanda azaltacaktır eminim.
İstanbulu çok yazmadığından dem vurmuşsun, dilerim orayı da adım adım anlatırsın da ben de buralardan özlem gideririm.
Kısa zaman içinde Ankarayı dolu dolu yaşadığın için de ayrıca tebrik ederim seni, darısı başıma, hem şu önyargılarımdan arınıp burayı dolu dolu yaşamayı kastediyorum hem de en kısa zamanda İstanbula dönmeyi 🙂
Sevgiler
Buruk bir yazı olmuş. Ayva yemişim gibi kamaştı ağzımın içi..
İyi yolculuklar size. Ankara hep burada, istediğiniz zaman gelirsiniz…
İstanbuluma selam ediniz 😉
Ben seni çok, ama çok özleyeceğim……………
Hayatın bir bölümünün böyle hakkı verilerek değerlendirilmiş olması ne kadar hoş! Değişiklikler içlerinde ne büyük fırsatlar saklıyor… Ankara’yı güzel hatırlıyor olmanıza sevindim; İstanbullular pek sevmezler zira Ankara’yı.. Velakin insanda başlar ve biter herşey.. Kalbiniz, Ankara’da bulduğunuz dost kalplerle birlikte çarpsın hep inşaallah:)
Gül Nur – Bir Ankaralı
merhabalar,
ne demisler: “yolcu yoluna gerek”, bence bu kadar üzülme, cünkü artik yazdigin gibi özliyecegin kisiler var ve o özlemi dindirmek icin her zaman ankaraya gide bilirsin…
yazini o kadar icten yazmissinki, benimde burnumun diregi sizlamaya basladi…
size hayirli yolculuklar dilerim ve nasil sen ankarayi özliyeceksen senide istanbulda sevenlerin özlemle bekliyordur…sevgi ve saygilarimla…öptüm
Benim için de çok özel ve çok güzel bir zaman dilimiydi ve çok hızlı geçti. Enerjine, iyimserliğine, meselelere pratik bir sekilde ve en olumlu yanlarindan yaklasmana, herkesle çabucak anlaşmana hayran oldum. Dün gece sizden ayrıldığımda benim burnumun direği ağlamamak için değil, ağladığım için sızlıyordu.
Ben de seni çok özleyeceğim.
Ankara burada duruyor. Gene gel, gene yaz…
Demek Ankara’dan ayrılma zamanı geldi. Ankara güzel ve kendini sevdiren bir şehir. Seneler önce üniversite mezuniyetimin ardından ağlaya ağlaya memleketime dönüşümü hatırlattı yazınız. Bir İstanbullu olarak da sevmiş olmanız ne güzel. Arkadaşlarımdan sadece deniz çoçukları ayrılmak için can atardı Ankara dan.
yolunuz açık olsun. dilerim her şey gönlünüzce olsun.
Yolun açık olsun Devletşah,
Kırıkkale ‘ye gelmen kısmet olmadığından seninle yüzyüze tanışamadık. Belki bir daha ki sefere…
Sevgili Derya;
Ben her yerde yaşayabileceğime inanıyorum. Ankara’da İstanbul’da yapmaya alışık olduğum birçok şeyi yapma imkanı yoktu. Ama onların yerine yapılacak başka şeyler vardı. Ben de boşlukları onlarla doldurdum. Çocuk gibi illa o da olsun diye tutturmamak gerek. Elbette olsa daha iyi olur ama olmuyorsa da kendimizi üzemeye gerek yok değil mi? Umarım bir an önce alışırsın. Ben gerçekten çok özleyeceğim…
Sevgili Semazem;
Söyleyin bakalım İstanbul’un en iyi manavı neresi? Ne kadar zor değil mi? Cevabı yok çünkü. Halbuki sizin bana söylemeyeceğinizi söylediğiniz Ankara’nın en iyi manavı denilince akla sadece 1 yer geliyor. İstanbul’a selamınızı ilettim.
İpekciğim;
Sanal grubumuz özleyeceklerim listesinde ilk 10’da yer alıyor. Atatürk Orman Çiftliği ürünlerinden de üste 🙂 Ben de seni çok ama çok özleyeceğim… Ama eminim Ankara’da bıraktıklarımdan en çok senden ve diğer kızlardan haber alacağım.
DeSevgili Gül Nur;
Bazen geçmişte kıymetini bilmediğim zamanlara çok üzülüyorum. İşte o zaman önümdekiler daha da kıymetleniyor. Gerçekten herşey insanda başlayıp bitiyor. Bunun farkında olmak da büyük bir adım…
Sevgili Aysen;
Elbette İstanbul’da özlediklerimize kavuşma sevinci de var. Ama bu gibi durumlarda insan geride braktıklarını daha çok düşünüyor galiba. Elinin altındakinin kıymetini de bilmeli değil mi?
Canım Melikeciğim;
Ben de dün yorumunu okuyunca deniz manzaralı ağladım. Ben de senden çok ama çok şeyler öğrendim… Burada saysam bitmez…
Çocukla Çocuk;
Hayatımda ilk defa 10 ay denizden uzak yaşadım. Bu ara sıra burun kanamalarına sebep olsa da denizsiz de yaşanabiliyormuş. Ayrıca deniz olmayan Ankara’da İstanbul’dan daha ucuza balık yemek de başka bir keyifti…
Spartaküs;
Sizlerden haber almak için yalnızca nilüfer çiçeğini okumak zorunda kalmayalım değil mi? Çok yakında merakla beklediğiniz Isparta seyahatini yazacağım.
Fatoş hanım;
İnanın son güne kadar gittik, gidemedik, hadi şimdi, yok yarın diye diye bir hal olduk ama kısmet olmadı… İnşallah bir gün…
Ben seni ozledim bile :). Hep mutlu ol!
Defneciğim;
Ben de sizleri özledim. Yani geçen hafta gereken dozda sizden alamadığım için üzerimde bir halsizlik, burukluk var. Ne yapacağız şimdi..
Ankara’nın sokakları, en ücra köşeleri, Ankaralıların bile farkında olmadığı binaları, ağaçları, çiçekleri, bankamatikleri de seni özleyecek… Artık sen bir fahri hemşehrimizsin… Kurtuluş yok, İstanbul’da Ankara’yı savunacaksın 🙂 Biz de seni çok özleyeceğiz… İyi ki seni burada tanıyabildim.
Denizciğim;
İstanbul’un ATM’leri Ankara’yı hatırlatmak adına gerekli çalışmayı yapıyor dersem inanır mısın. Dün geldiğimizden beri para çekmeye çalışıyorum. Hayır burası Ankara değil ki 1 YTL ile şehir turu yapayım…
Ben de sizlerle tanıştığıma çok çok memnun oldum. Eh İstanbul’a bekliyoruz artık. Ayrıca fahri Ankaralılık ünvanını çok sevdim. Ben varken ortamlarda hiç kimse laf söyleyemez artık.
Devletsah ablacim seni Istanbulda bence cok guzel seyler bekliyor.hem Ankara dunyanin obur ucu deyilki gidemeyesin…sevgilerimle,,
DevletimÅ?ahım,
sanal arkadaÅlıkların gerçek arkadaÅlıklara da dönüÅebileceÄini öÄrendim sayende. seninle ilk tanıÅtıÄımız an hep aklımda. yaÄmurlu bir bahar gününde elinde bir fotoÄraf makinesiyle, Pirinç Handa tek baÅına oturan, kırmızı Åapkalı biri. makinenden tahmin etmiÅtim sen olduÄunu.
gözlerindeki ıÅıltı , yüzündeki gülümseme daim olsun…
sevgiler
gorki
İzmirliler, İstanbullular pek sevmezler aslinda Ankara’yi… Demek sen anlamistin, sevebilmistin Ankara’yi. Yarinin ne getirecegini kimse bilemez sevgili Devletsah… Yolun acik olsun, Ankara da seni ozleyecek. Sevgiyle kal.
Bilgisayarım Bozuktu!
Allah yolunu açık etsin…
“Vicdan yapmışsınız” ama Devletşah Hanımcığım 🙁 Ben o manavı lafın gelişi söylemiştim. Gerçekten öyle bir bilgim olsa, o manavı, sattıklarını ( annemden sonra) en iyi şekilde değerlendirecek birisinden ayrı tutar mıydım hiç.
Ama madem sordunuz, şehrimin en iyi manavı mıdır bilmem, hatta hala mevcut mudur onu da bilmem ama size bir manav tarif edeyim.
Arnavutköy’e yolunuz düştüğünde, “eski” iskelenin karşısındaki caddeden giriniz (Beyazgül’dür adı kendilerinin) Biraz ilerlediğinizde yol sağa ve sola iki sokak olacak. Soldakinden giriniz. 20-30 metre kadar ileride, sol tarafta, kaldırımla bir apartmanın bodrumu arasında sıkışmış bir manav olacaktı. Hala varsa işte o benim bildiğim en güzel manavdır.
Sevgiyle kalın 🙂
Sevgili Selma;
Evet Ankara tünelden sonra daha da yakın olmuÅ. Her iÅte bir hayır vardır. Ankara’ya gitmenin de dönmenin de güzel tarafları var.
GorkiciÄim;
Ben de seninle geçirdiÄimiz o güzel günleri unutmayacaÄım. Herhalde Ankara’nın bir sürü yerine gittik beraber. Her buluÅmada deÄiÅik yerler. Sen de her zaman mutlu ol…
Sevgili Yelda;
Ä°nsan her yerde mutlu olmayı baÅarabilmeli bence. Yoksa hayat geçmiyor. Bir tanıdıÄım var. Her Åeye söyleniyor. Bu kaldırım taÅı niye oynuyor, bu bardak neden ıslak, bu neden böyle, Åu neden böyle… O kadar mutsuz ki. Mesela o Ankara’ya gitseydi kesin depresyona girerdi. Evet keÅke okaldırım taÅı hareket etmeseydi de altından fıÅkıran su beni çamura bulamasaydı. Å?imdi bana düÅen o çamuru bir Åekilde silmek ardından da belediyeye e-posta göndermek. Somurtup kendimin ve çevremdekilerin gününü rezil etmek deÄil. O yüzden Ankara’da yaÅamak benim için çok zor olmadı… Böyle sevmemenin imkanı da yok zaten. HerÅey o kadar yakın ve pratik ki…
Sevgili PapiÅ;
Ben de epeydir sesin soluÄun çıkmayınca tatil yapıyorsun zannetmiÅtim. TeÅekkür ederim.
Semazem;
AÅk olsun. Takılıyorum. Arnavutköy’e haftaya yolum düÅer. Bakayım yerinde yeller mi esiyor yoksa bu mevsimin son çilekleri mi var?
Çilekse derdiniz , hiç sapmayınız o yoldan sola, doğru devam ediniz. Cadde bittiğinde ikiye ayrılıyordu. Bir yol ( sanırım soldaki) sizi Etiler’e çıkaracağını vad eder. Diğer yol ( sağdaki oluyor bu durumda) eski yoldur ve köyün içinden geçer, o da Etiler’e çıkar. Bir zamanlar sadece bu yol vardı zaten.
İşte sadece o yolun olduğu zamanlarda, o yolun etrafında, önünde çilek bahçesi olan onlarca ev vardı. “Arnavutköy Çileği” oralarda olurdu. İlla ki, en azından bir tane vardır hala diye umuyorum.
Sevgili Devletşah,
Ankara’da neredeyse aynı sokakta oturduk ama kısmet Müjgan teyzenin evinde buluşturdu bizi.Ankara’dan derin duygularla ayrılmış olmakla Yahya Kemal’in ve bazı Ankara sevmez İstanbul’luların da tezlerini çürütmüş oldun.Sağol…
Sevgili Devletşah,inan seni ver Barış’ı çok özleyeceğim.Ama inan Ankara’da seni çok özleyecek.Sağlıkla ve güleryüzle hoşçakalın.Görüşmek dileğiyle.
Sevgili devletÅah o kadar güzel anlatmıÅsınız ki Ankara’mı.Sıkıntılı anımda google a yazdıÄım”Ankarayı özledim”sözcükleri sitenizle tanıÅmamı saÄladı.Ãok güzel ve içerikli bir site hazırlamıÅsınız.Å?u an iÅ nedeniyle Diyarbakır’dayım.Umarım bir an önce kavuÅurum Ankara’ma.Hep Ankara ve insanlarının soÄukluÄundan bahsederler.Bu güzel Åehrin soÄuk bir insanı olarak anlatımınızdaki sıcaklıÄa bayıldım.
Gülten abla mı demeliyim yoksa teyze mi demeliyim bilemedim… Ne güzel günler geçirdik değil mi? Komşuculuk oynamaya fırsat bulamadan da ayrıldık. Ama olsun… Yine görüşürüz. Yahya Kemal bu zamanda yaşasaydı eminim İstanbul’u da sevmezdi… Onun zamanının Ankara’sı ile bizimkisi arasında da epey fark var. Bu konu ile ilgili Ankara’da Edebiyat yazısına Can İnce bir yorum yazmıştı. “Başkent başka bir kente taşınsa, Ankara inanamayacağınız kadar kısa bir süre içinde eski kasaba görünümüne bürünüverir!” Yahya Kemal’in Ankara’sı Başkentliğe bürünme çabalarındaydı herhalde.
Sevgili Özlem;
Eminim Diyarbakır’da güzel bir şehirdir. Ama yine de sevdiğinize çabuk kavuşmanız dileğiyle… Güzel sözleriniz için de teşekkür ederim.
Sevgili Devletşah,
Bana adımla da hitap edebilirsin ama ille de sıfat olacaksa sanırım ablan olabilirim.Evet gerçekten komşuculuk oynayamadan,o güzel keklerinden bir lokma bile yiyemeden, kuş misali çektin gittin.Ama olsun sen biliyorsun ki,artık Ankara’da seni seven dostlarının sayısı çok. Yahya Kemal’e gelince o konudaki kritiği inşallah karşılaştığımızda yaparız.Ankara’dan sevigi ve selamlar.
yaşasın! ben de ankara’yı çok severim ama, yaşasın işte!hoşgeldin istanbul’a!
Devletşah, ne çabuk geçti zaman diyesim var. Bilmiyorum senin için de öyle mi geçti. Bu yazı sanki biraz beni haklı çıkarıyor. Her kavuşma bir özlemi de yanında taşıyor aynı zamanda, değil mi? İstanbul’a hoşgeldin ve Ankara senin için hep güzel ve taze anılarla kalsın…
Biz de seni özleyeceğiz….
Ama blog dünyası sağolsun değil mi…
Yine buluşuruz birgün umarım…
Sevgiler,
Yıldız
Sevgili Devletşah,
Sıcacık,içten bir gülümseme ve kocaman, sevgi dolu, herkesin kendine yer bulabileceği bir kalp geliyor aklıma devletşah deyince.Sanırım artık İstanbul’u da İstanbulluları da bir başka sevecek, bir başka özleyeceğiz Ankara’da. Yine gel, yine sevginle doldur Ankara’yı.Herşey gönlünce olsun.
İstanbul’a Hoşgeldin Devletşah !
Görüşemesek de artık yakınlarda olduğunu bilmek bile güzel.
Sevgiler kocaman,
Merhaba Devletşah Hanım,
Ankara’dan ayrıldınız da. Bizim de boynumuzu buruk bıraktınız. Yaptığınız o birbirinden güzel ve değişik kek’leriniz burnumda tüttü. Geçen hafta Bodrum’da idim.
Kaldığım yerde yalvarırcasına kek istedim kurabiye saatinde. Bizleri güzel keklerinize alıştırıp gittiniz.
Blogculukla tanışmam da sizin bu güzel sitenizi görmem ve özenmem ile başladı.
Sizi tanımaktan çok mutlu oldum. Monoton hayatımı değiştirdiğiniz için ve herşey için teşekkür ederim.
Hep mutlu ve sağlıklı kalın.
Özleyecekleriniz arasında adımız yoksa bile BEN sizi özleyeceğim.
Nilüfer
Nilüfer hanım;
Artık yüzyüze görüşemesek de 15 gündür güncellenmeyen blogunuz vasıtasıyla ve buradan görüşmeye devam edeceğiz.
İnanın ben de keklerimi mırın kırın etmeden yiyen sizleri çok özleyeceğim.
Sevgiler
sevgili devletşah,
biz sizi özledik!
melike’nin dedigi gibi ‘ankara burada’, her zaman başımızın üstünde, gönlümüzün tahtında yeriniz var.
mine’cigi “senin bir de devletşah teyzen, barış amcan var” diye avutmayalım, fırsat yaratalım görüşelim inşallah.