Sisli Geceler'den
AÅaÄıdaki mektup Halide Nusret Zorlutuna’nın Sisli Geceler kitabından alınmıÅtır. KurtuluÅ SavaÅı yıllarında geçen bir aÅk hikayesidir. Sanmayın ki cepheye giden bir mehmetçik ile Ä°stanbul’da bıraktıÄı cananı arasında geçiyor. Ãok ince iÅlenmiÅ kurgusu, Åiir gibi Türkçesi olan, aynı zamanda KurtuluÅ SavaÅı dönemi Ä°stanbul’undan, Ankara’sından izler de bulabileceÄiniz bu romanı okumanızı tavsiye ederim.
Halide Nusret Zorlutuna
1901 yılında Osmanlı Ä°mparatorluÄu’nun son dönemlerinde doÄdu. Babasının ve daha sonra eÅinin iÅi münasebetiyle Kerkük’ten Ä°stanbul’a bütün Ä°mparatorluÄu gördü. Ä°Ågal ve meÅrutiyet yıllarında baÅlayan hayatında, vatan sevgisi, hürriyet hasreti ve milli mücadeleyi tanıdı.
Cumhuriyet döneminde öÄretmenlik yaptı. Romanları dıÅında hatıratları ve Åiir kitapları bulunmaktadır. On hececilerden sayılır. 1984 yılında vefat eden Halide Nusret, günümüz Türk Edebiyatının önemli yazarlarından Emine IÅınsu‘nun annesidir.
Anadolu’dan Ä°stanbul’a
Zehra’dan Sacide’ye
Benim biricik ablacıÄım;
On yedi gün süren bir yolculuktan sonra nihayet eve gelebildik. Yol arkadaÅlarımız bu seyahatin çok meÅakkatli olduÄunu söylüyorlar; Fikret bile bir parça müÅteki. Fakat ben çok memnunum.
Görsen ablacıÄım, buralarda ne çok dul anne, ne çok yetim yavru ve ne çok hasta insan var! Bütün bu zavallılar maddî, manevî, o kadar Åeye muhtaç ki⦠Bizim en fazla elimizden gelen sevmek, okÅamak, teselli ve tedavi etmek⦠Bilirsin ya, Allah beni yalnız sevmek için yaratmıÅtır. Sonra daha garip bir Åey var, ben sevdikçe, sevmek kabiliyetim artıyor. Her Åeyi, her güzel Åeyi, her bedbaht Åeyi seviyorum; kalbimde aÅkla merhamet birbirine karıÅıyor, aktıkça artan, döküldükçe taÅan bir menba oluyor.
Bütün bu çaresiz kadınları, bu zavallı küçükleri, bütün bu yıkılmıŠevleri, kırılmıŠbacaları, bilsen nasıl içimden kopan bir muhabbetle seviyorum! Ãamurlu iki küçük ayak, çatlak bir kadın eli; sonra daha ufak, daha içten bir Åey: meselâ bir harabede tatlı, garip bir Åikâyetle öten yavru serçeler, kalbimi, yalnız merhametle deÄil çok geniÅ bir muhabbetle de dolduruyor. Ben onları sevmekle mesâud oluyorum ablacıÄım. Bundaki sırrın ne olduÄunu daha kendim de anlamadım.
âÄ°nsan mesâudken hodbin olur.â derler; bu çok yalan bir söz. EÄer saadetle hodbin olan adamlar varsa onlar muhakkak pek fena ruhlu insanlardır, abla.
Buraya geleli henüz bir hafta olduÄu halde birçoklarıyla adeta dost olduk. Bütün saatlerim dolu. Bunlar ne zengin saatler, ablacıÄım!
Bir âSaliha kadınâım var. Kendi buralı deÄil; civar bir köyden. Kocasıyla iki kardeÅini son harpte Åehit vermiÅ. Å?imdi de biricik oÄlu âTosunâ cephede. Bu kadının gözleri bana neler düÅündürüyor. Hani bazen sonbahar vaktinden evvel gelir de, bir sabah uyanınca yaprakları ıstırabından bükülmüÅ, can acısından kıvrılmıŠgibi bir halde solmuÅ buluruz? Ä°Åte bu kadının gözlerinde de o vakitsiz solan yapraklarının muzdarip yanıklıÄı var. Sonra dudakları öyle rakik, o kadar ince ki⦠Onun dudaklarına bakarken aÄlamak arzusu duyuyorum. Dün gece geç vakit cepheden birçok yaralı gelmiÅ; Fikretâi hastaneden istediler. Giderken Saliha kadını bana getirmesini rica ettim. Zaten iki adım ötemizde oturuyorlar. Doktor gitti, o geldi. Bütün gece benimle dertleÅti. MeÄer o gözlerin, o dudakların manâsındaki yumuÅaklık boÅ deÄiÅmiÅ, ablacıÄım. Bu yanık gözlü, ince dudaklı kadın büyük bir aÅkın bütün hazını ve bütün ıstırabını içmiÅ! Dün gece bana tekmil hayatını anlattı. Ahmedâini nasıl tanıdıÄını, nasıl sevdiÄini, nasıl birleÅtiklerini, Åimdi cephede dövüÅen sevgili Tosunâun doÄduÄu günkü sevinçleriniâ¦en ufak teferruatına kadar bana anlattı. Kocasının yorgun bir tebessümünde sezdiÄi manâlarla bir gece sabaha kadar aÄladıÄını söyledi. Å?aÅırdım. Anadoluânun ücra bir kasabasında yetiÅen cahil, görgüsüz bir kadının bu inceliÄine ÅaÅtım, ablacıÄım. GeçmiÅ zamanın o kâh çok tatlı, kâh çok acı hatıralarını anlatırken, görmeliydin çehresini renkten renge giriyordu.
Saliha kadının hikâyesini sana da yazmak istiyordum, abla. Amma belki bu ihtiyar köylü kadının hayatı seni alâkadar etmez de sıkılırsın diye korktum, vazgeçtim. İnsan bunlarla kalben alâkadar olabilmek için içlerine girmeli; o yanık gözleri, o bükük dudakları görmeli! İstersen gelecek mektubunda söyle de bu uzun gönül hikâyesini sana yazayım.
Ä°ki odalı bir evim var, topraktan bir ev, hayat burada bizim bildiÄimizden büsbütün baÅka. Burada çok ıstırab, çok meÅakkat var⦠Ben de Fikretâe beraber hastanede çalıÅacaÄım. Mehmetçikleri çok seviyorumâ¦
Benim bu her Åeyi herkesi sevgime Fikret biraz kızıyor galiba; ne tuhaf, deÄil mi ablacıÄım?… Ben bütün bu sevdiÄim Åeylerde onu buluyorum; çocukların tebessümünde, kadınların gözyaÅında, çiçeklerde, yıldızlarda, her Åeyde Fikret var! Ben her sevdiÄim Åeyde biraz Fikretâi severim! Fakat bunu ona nasıl anlatabilirim? Bu öyle acayip bir his kiâ¦
Sizi de çok göreceÄim geldi. Hele seni ablacıÄım, sanki senelerden beri görmemiÅ gibiyim; o kadar özledim! Ne olur ablacıÄım, siz de gelseniz⦠Olmaz mı?… Haydi ablacıÄım, Mineâyi al da geliver. Burada onun hasta sinirleri için de en büyük Åifayı bulacaksınız.
Müsadenle artık susuyorum. Fikret gelmeden evvel sofrayı hazırlamak lâzım. Sonra vaktim kalırsa dikiÅ dikeceÄim; Saliha kadının kardeÅinin çocukları çırıl çıplak! Bu kadının hikâyesi de beni ne kadar sarmıÅ, abla! Hep aklımda o. Saliha kadın gözümde gittikçe yükseliyor. Ben onun yerinde olsaydım, hayatın o müthiÅ imtihanlarına tahammül edemezdim. AblacıÄım kabil deÄil tahammül edemezdimâ¦
Hepinizin ellerinizi, gözlerinizi öperim. Mektubunu bekliyorum.
Zehra Fikret
Cok güzel..cok.
Türkiye’ye geldigimde ilk isim kitapcilara gitmek olur zaten, bu da alinip okunacaklar listesine girdi bile. Tesekkür ederim Devletsah.
Sevgiler,
Eda
ps. Ankara’daki son birkac haftanizdi diye hatirliyorum, dogru mu? Eger öyleyse son günleriniz cok keyifli gecsin, giderken de yolunuz acik olsun..
Sevgili Eda;
8 hafta kaldı… Haftasonları için bolbol program hazırlıyorum. Gitmediğim yer kalmasın diye çaba sarf ediyorum.
Kitap Kültür Bakanlığı yayını olduğu için her yerde bulunmuyor malesef. DÖSİM’den alabilirsin. Hem de çok komik bir fiyata. Ben 3 YTL üzerinden %20 indirimle aldım.
sevgili Devletşah,
Ankara’da ofisimizin sokağının adı Halide Nusret Zorlutuna. Onun aynı zamanda Emine Işınsu’nun annesi olduğunu bilmiyordum, öğrendim. Keşke burada daha fazla kalsan da senden başka şeyler de öğrenebilseydim. Ankara ile ilgil yazıların ve fotoğrafların için teşekkürler.
gitmeden önce görüşebilmek üzere,
sevgiler 🙂
gorki
ellerıne saglık..benım defalarca okudugum begendıgım bır eserdır..ıyıkı buralarda tanıtmıssın…
“yaradılanı sevmek…yaradandan oturu….””””
sevmek…
Allahu tealanın sıfatlarından ınsanlara verdıgı en guzel haslet….
Ne guzeldır sevmek….O’nun yarattıgı herseyı….O’nun ıcın sevmek….
“… Bilirsin ya, Allah beni yalnız sevmek için yaratmıştır. Sonra daha garip bir şey var, ben sevdikçe, sevmek kabiliyetim artıyor. Her şeyi, her güzel şeyi, her bedbaht şeyi seviyorum; kalbimde aşkla merhamet birbirine karışıyor, aktıkça artan, döküldükçe taşan bir menba oluyor…..” nasılda kendımı buldum bu satırlarda….
ıyıkı paylastın bızımle…hemen bulup okumak….okutmak ıstıyorum….
hep guzel seylerı yakalaman….bızlerle paylasman…bır melek dokunusu ıle….hıssettırmen dılegı ıle….sevgımle….
Selamlar,
sagolasin Devletsah, DÖSIM’e genelde nediyelik esya ya da Türk müzigini soranlara CD almak amacli ziyaret ederdim, bu kez kitap almak icin de gidecegim..
Bu arada 8 hafta sonra benim de Ankara’da olma ihtimalim yüksek, belki denk geliriz gitmeden, ne dersin?
Sevgiler,
Eda
Edacığım;
İnşallah denk geliriz. Herhalde 1 temmuzda taşınacağız. Bakalım daha tam karar vermedik.
Seven sevmiş olan kadın affedebilir fakat asla unutmaz…
çok güzel bir kitap cok begendim okurken kendimi unuttum yazana çoooook teşekkürler