Paris'ten Rusya'ya Basamaklar
Leonardo: Evrensel Deha sergisinden çıktıktan sonra Milli Kütüphane’deki “Panaromik Bir Rüya: Paris” fotoğraf sergisini gezdim. 270 derece, 360 derece açılarla çekilen, bazıları 3 metre uzunluğundaki fotoğraflar çoğunlukla baş döndürücüydü. Bazı 360 derecelik fotoğrafların nedense 360 derece olmadığını düşündüm. Mühendislik bilgime dayanarak söylüyorum başladığı noktada biten dairesel doğru 360 derece yapmış demektir. Bazı fotoğraflar başladığı noktada sonuçlanmıyordu. Gerçekten baş döndürücüydü… Sergiye girerken kısa bir bilgi levhası gördüm. Levhada fotoğrafların nasıl işlenilip, birleştirildiği, hangi kağıda basıldığı yazılıydı. Açıkçası bu bilgiler arasında çekim yapılan makinadan bahsedilmemesi şaşırtıcı. Bu düşünceyle sergiyi dolaşırken “Ritz Hotel Suite Impériale” fotoğrafındaki aynada tripod üzerinde duran Canon makinayı görünce cevabımı kendi kendime bulmuş oldum. Tamer Hartevioğlu‘nun hala devam eden çalışması panoromik İstanbul fotoğraflarıymış.
O gün sergi üzerine Melike ile konuşurken “Dün akşam televizyonda Basamaklar diye bir sergi gördüm. Çok hoş fotoğraflar vardı. Resim Heykel Müzesindeymiş.” dedi. “Müzede Rusya’da Yaşanan Anlar sergisi var zannediyordum” dedikten sonra internetten ikisinin birlikte olduğunu öğrendik.
Birkaç gün sonra haritamdan müzenin Ulus’ta Opera’nın yakınlarında olduğunu öğrenip yola düştüm. Çok kolay olan yerini çabucak bulup, gezmek için salona girdim. Rusya fotoğraflarından daha 6-7 tanesini görmüşken bir görevli gelip “Kapatıyoruz sizi dışarı alabilir miyiz” dedi. O sırada arayan Melike “Hazırlan beraber şu Basamaklar sergisine gidelim” diyordu. Önce adama “Niye ki”, sonra Melike’ye “Ben zaten oradayım ve beni kapının önüne koyuyorlar” dedim. Görevli öğle paydosu olduğunu saat 13:00’dan sonra gelip gezebileceğimi söyledi. Ben de kapının önüne çıkıp bir yandan dünyanın hiçbir yerinde öğle paydosuna giren müze olmadığı konusunda söylenip bir yandan da Melike ile bir saat içinde etrafta neler yapabileceğimizi düşündüm.
Daha önce gözlemelerini beğendiğim Pirinç Han’a gidip öğle yemeği yedikten sonra sergiye geri döndük. Önce Gül Ezen’in “Basamaklar” sergisini gezdik. Bütün fotoğraflar siyah beyazdı. Çok etkileyici olanları olduğu gibi bunu ben de çekerim dediklerim de vardı. Aklımda 2-3 fotoğraf ve fiyat listesinin başlığı kalmış: “Bütün Basamaklar Satılıktır.” Artık estetik mimari detayların yapılmadığından bahsederek, diğer binadaki “Rusya’da Yaşanan Anlar” sergisine geçtik.
Lev Melihov, İvan Yudinkov, Alexander Sabitov’un karma sergisinde bol fotoğraf vardı. Fotoğraflara bakarken dikkatimizi çeken ilk nokta bizim gözlerimizin, alabildiğine uzanan boşluklara alışık olmadığı oldu. Herhalde fotoğraflarda gördüğümüz ufuk noktasına kadar hiçbir yükselti olmayan düzlükler gibi birşey hiç görmedim. Sibirya’dan buz fotoğrafları, Kızıl Meydan’da ulusal bayram fotoğrafları, Baltık denizinin sert suları ile boğuşan balıkçılar çok hoştu.
Bu sergideki konuşma konumuz “kağıt”ların fotoğrafa etkisiydi. Gördüğümüz üç sergide de farklı kağıtlar kullanılmış ve fotoğrafın etkisi bambaşka olmuştu. Melike televizyondaki röportajda “Basamaklar” sergisinin kağıtları hakkında özel çalışma yapıldığını, bu fotoğrafların bozulmadan neredeyse sonsuza kadar dayanacağını duyduğunu söyledi. Ben de Paris sergisinin girişinde okuduğum su geçirmeyen Canon kağıtlarından bahsettim. Her iki sergideki kağıtların dokusunun güzelliğinden, doğallığından bahsettik. Buna bağlı olarak Rusya sergisinde kullanılan, selefon kaplı parlak kağıtların o güzelim fotoğrafları ne kadar basit gösterdiğine karar verdik.
Kapı dışarı edilmeden az evvel bir görevli alt katta Çevre ve Orman Bakanlığı’nın afiş yarışmasının sergisini olduğunu söylemişti. Gelmişken onu da gezmeye karar verip aşağıya inip, diğer sergileri gezme süremizin iki katından daha fazla süreyi orada geçirdik. Her biri üzerinde konuştuk bazılarını anladık, bazılarını anlamak için uzun uzun baktık. Kendi birincilerimizi, ikincilerimizi seçip, mansiyonlar dağıttık.
Önümüzdeki hafta Ankara Resim Heykel Müzesi’nde Serdar Bilgili’nin özürlüler konulu bir fotoğraf sergisi açılacakmış. Ona da gitmeyi düşünüyoruz.
Sevgili
Devletşah gerçekten resım sergısı süper .Salonda sergılenen la defense resmi harika görünüyor.Eğer imkanım olsa idi(paris ve istanbul hayranı olan biri olduğum için) resim sergisini kaçırmazdım herhalde.Gerçekten paris gece ve gündüz turizme hitap ettiği için resimdeki gibi şaşalı vakitler geçirebiliyorsunu.Birde eyfel kulesini hangi açıdan çekmişlerde o görüntü sağlanmış.Bu bir fotoğraf oyunu değildir herhalde. Gerçi fotoğrafçılar güzel açılar yakalamak için olmadık pozisyonlar alıyor ve resimi çekiyorlar.
Süper resmlerin hepsini görmek isterdim.
sevgili Devletşah,
Ankara’da olup ta bu sergileri görmemiş olmam ne kötü. sayenizde buraları da görmüş kadar oldum. fotoğraflarınız görsel olarak çok güzel. bir de bana PirinçHan da nerede gözleme yediğinizi söylerseniz çok mutlu olacağım.
sevgilerimle 🙂
gorki
Sevgili Paristanbul;
Bu fotoğrafları iki sıra halinde çekip birleştirmişler. O yüzden şekillerde garipleşme olmuş. Konuyla ilgili fotoğraf albümünde nasıl birleştiğini anlatan metnin fotoğrafı da var. Bir bak istersen.
Sevgili Gezicini;
Pirinç Hana girdiğinizde avlusunda kafe var. Orada yedik. Zaten şemsiyeler ve altındaki masalar görülmeyecek gibi değil neredeyse bütün avluyu kaplıyor. Geçen sefer ıspanaklı yemiştim. O daha güzeldi. Bu sefer patatesli yedim. Birşey eksikti ama ne bilemedim.