Evrensel Deha

Evrensel Deha

Leonardo da Vinci

Geçen sene Ocak ayında Türkiye’ye geleceğini duyduğumda çok sevindiğim bir sergiyi gezmek maksadıyla son iki gündür vaktimin çoğunu ODTÜ’de geçirdim.

Leonardo: Evrensel Deha

Öncelikle yanlış bilinen bir şeyi düzelteyim. Bu sergide yer alan hiçbir obje Leonardo da Vinci tarafından yapılmamıştır. Onun çizimlerinden yola çıkılarak günümüzde yapılmıştır. Malesef sergide rastladığımız birçok ziyaretçi bunu bilmeden dolaşıyorlardı.

Sergiye girebilmek için her iki günde de kırk beşer dakika sıra bekledik. Girişte History Chanel’a ait bir film gösteriliyor. Her iki seferde de seyretme fırsatım olmadı. İçeriye gruplar halinde alınıp rehber tarafından gezdiriliyorsunuz. Tabi bu uygulamada da problemler vardı. Ä°lk gün kendi kendimize gezip her şeyi istediğimiz kadar incelerken, ikinci gün maalesef çok asabi hanım bir rehber tarafından sürekli yönlendirilip, zaman zaman azarlanıldık. Gerçi ben bir gün önce her yeri istediğim gibi gezdiğim için kendisine pek takılmayıp, fotoğraf çektim.

Kataloğunda 40 obje olduğu yazılıydı. Gezerken 40 tane görmüşüz gibi gelmeyince oturup fotoğraflardan saydım. Gerçekten 40 tane görmüşüz.

Leonardo’nun çizimleri beş gruba ayrılmış: mekanizmalar, hava, su, kara, ateş.

Mekanizmalarda günümüzde kullanılan birçok aletin atasını gördük. Birçok mühendisin bildiği, kullandığı bilyeli rulman, kriko ilk aklıma gelenler.

Hava grubunda uçma çalışmalarına bağlı olarak tasarladığı kanatlar, planörler ve yine bugün aynı mantıkla işleyen ama daha gelişmişlerini kullandığımız higrometre (nem ölçer) ve anemometre (rüzgâr ölçer) gördük.

Su bölümündeki objelerden en çok dikkatimi çekenler yüzme bilmeyenleri su üstünde tutmakla ilgiliydi. Suyun üzerinde yürümek için tasarlanmış şamandıraları kullandığımı hayal edip güldüm. Su akımı ile çalışan testereyi gördüğümde ise şaşırdım.

Leonardo'nun Bisikleti

Kara bölümünün en ilginç objesi ipler ve makaralar yardımıyla hareket eden robottu. Zannetmeyin ki yürüyüp koşuyor. Sadece öne eğilip selam veriyor. Yine bu grup içerisinde yer alan bisikleti gördüğümde gülümsedim. Gerçekte ilk kullanılan bisikletin şekli oldukça farklı. Hepinizce malum önde kocaman arkada ise minnacık bir tekerlekten oluşuyor. Hâlbuki Leonardo günümüz bisikletlerinin bir benzerini çizmiş.

Ateş bölümünde ise havan topu, makinalı tüfek ve zırhlı araç vardı.

Sergiden çıktığımızda havan topuna, bisiklete şaşırmış vaziyette dolaşırken birden bire reklâmcılığın bildiklerimizi şaşırtma konusunda ne kadar etkili olduğunu bir kere daha kavradım. Evet. Å?imdi bir düşünün. Leonardo’nun doğumundan tam bir yıl sonrayı düşünün. Yani 1453 yılını. Neler hatırlayacaksınız? Ben Fatih Sultan Mehmet’in toplar döktürüp Ä°stanbul’u fethettiğini hatırlıyorum mesela… Leonardo bu topu çizdiğinde bunun benzerleri kullanılarak, hiçbir zaman işgal edilemeyeceği düşünülen büyük bir şehir ele geçirilmişti. Üstüne üstlük Leonardo bunu sadece çizmişti, hiçbir zaman yapmamıştı. Bu söylediklerim tabi ki Leonardo’nun dehasına halel getirmez. Sadece her söylenene kuru kuruya inanmamak gerektiğini ortaya koyar.

Lütfen Hareket Ettirmeyiniz! Fotoğraf The Soup Nazi'ye aittir.

Bence herkesin gezmesi gereken bir sergiydi. Ama keşke serginin tanıtımında denildiği gibi gerçekten interaktif olabilseydi. Rehberlerin en çok tekrarladığı şey “lütfen biraz açılalım”, “yaklaşmayalım lütfen”di. Yukarıda sağ tarafta gördüğünüz “Lütfen Hareket Ettirmeyiniz!” yazısı Ankara’da düzenlenen sergiden, sol tarafta gördüğünüz “Please Touch – Lütfen dokunun” yazısı Chicago Sience Museum’da düzenlenen sergiden.

Linkler

Kalıcı bağlantı

Related Posts

10 Responses to Evrensel Deha
  • Eda

    Selam Devletsah,
    her ne kadar gezinin gezdirilme kismi tam bekledigin gibi gecmediyse de, anlasilan ilgiyle gezdigin bir sergi olmus. ODTÜ’nün neresinde, KKM’de miydi bu? Daha ne kadar süre acik kalacagini biliyor musun?
    Sevgiler,
    Eda

  • Devletşah

    Sevgili Eda;

    Geçen sene sergi ile ilgili epey bir çalışmam olmuştu. O yüzden merakla bekliyordum. Tenis kortlarının olduğu yerdeyi ve malesef bugün 19:00 itibariyle bitti.

  • Å?ükrü

    Merhaba Devletşah hanım,

    2 gündür sitenizi geziyorum. Gerek üslubunuza gerekse tasarıma hayran kaldım. Ayrıca sizi ve destek ekibinizi de takdir ettim. Artık yazılarınızı takip edeceğim vakit buldukça.

    Bahsetttiğiniz ikinci günde yani Cuma günü, sergiye girmek için arkadaşlarınızla beraber siz sırada beklerken, biz de arkadaşımla birlikte arkanızdaydık 🙂

    Sergiye girebilmek için 10:30 civarında sıraya girdiğimizde önümüzde bir babayla oğul vardı. Biz arkadaşımla sırada ölen vaktimizi değerlendirmek adına sohbet ederken arada onlara da takılıyorduk. Oğul iyice sıkılmıştı ve gitmek istiyordu, babası ise oğlunu sergiyi görmeden gitmeme konusunda motive etmeye çalışıyordu. Biz de Eskişehir’den gelip her hafta Cuma günleri girdiğimiz dersin çıkışında bu sergi sırasına abone olduğumuzu fakat yeterli bekleme azmini ancak bu son haftada gösterip ısrarla bekleyeceğimizi anlattık. Fakat vazgeçmelerine engel olamadık. Onlar gidince önümüzde sizin grup kalmıştı.

    Sırada beklerken, laf lafı açarken, ben de kameramı getirmediğime yanışımı arkadaşıma anlatırken siz çantanızdan bir canon 350d gövdesi ardından da uzuuun bir EF IS lensi çıkarınca benim kameramı getirmediğime dair serzenişlerim keşke’lere dönüşmüştü iyice. Ve size sorabileceğim soruları aklımdan geçirmeye başlamıştım. Çünkü teknik fotoğrafçılığa merak sarmış olduğumdan bir süredir asistanlık bütçeme de uyacak profesyonel bir kamera arıyordum. İşte o andan sonra sohbetinize uygun bir aralıkta ben de dahil oldum dayanamayıp!

    Fotoğraflarınızı yayınladığınızı söylediğiniz site adresinizi de bu kısa sohbet sırasında öğrendim. İyiki de öğrenmişim 🙂

    Neyse bu giriş kısmından sonra sergi ile ilgili izlenimlerinize katıldığımı belirteyim. Benim ek olarak biraz olumsuz yorumlarım olacak: İki saate yakın sıra bekledikten sonra içeriye ancak girebilmiştik. Rehberler ise artık tekrar tekrar yaptıklarından olsa gerek, refleks haline getirdikleri rutin ve biraz da bezmiş anlatımlarıyla oldukça sıkıcı olmuşlardı. Üstüne bir de sergi alanının yetersiz oluşunu ve bizim gibi son güne kalmış ziyaretçilerin neden olduğu izdihamı eklersek son beş objeye geldiğimizde “uff gidelim artık” der olduk. Zaten fotoğraf da çekememiştim. Sizi ise değişik perspektiflerden kareler almakla meşgul görmek, fotoğraf çekme iştahımı kabartarak yemek vaktini geciktirmiş aç bir midenin yaptığına benzer bir etki yapmıştı. İmrendim size yani.

    Neyse ki çıkışta odtü çarşı’da arkadaşımla gittiğim Kalabalık’ta yediğim hamsi buğulama ve fırında helva tatlısı iyi gelmişti 🙂
    (Hamsi buğulama’yı çeşitli baharatlarla daha iyi yapabilirlermiş gibi de geldi; bu olaya bir el atsanız? )

    Bu arada sergiye girişte yanınızdaki hanımın kendine aldığı son eşantiyon da-vinci temalı defteri jest yaparak bana vermesi, benim yaptığım kötü şakaya büyük bir nezaketti. Tekrar teşekkür ederim. Ben de daha sonra bir başkasını sevindirdim o defterle 🙂

    iyi yayınlar dilerim…

  • nar

    ben şükrü bey’in yazdığı yazıdaki devletsah hanım’ın “yanındaki hanım”ın kızkardeşiyim. bana bu olayı iki gün önce, “yahu o defteri verdim ama hiç beklemediğim şekilde içim yandı” diye anlattı. ben de dedim ki “işte şimdi gerçekten hoş birşey yapmışsın, çünkü elden çıkarmaya hazır olduğumuz şeyleri vermekte birşey yok ki”. ablamın (kendisine abla demem aslında ama çok abla bir hareket! 🙂 bu basit hareketiyle uyandırdığı dalgaların sevgili devletşah’ın sitesinde yayılışını görmek, birşey yapmaya vermeye, söylemeye, paylaşmaya dair bir mecra olarak da bana ilk defa interneti yeniden düşündürdü. devletşah’ın uzundur direnip de bakmadığım sitesine hoş bir “yeniden merhaba” oldu. tasarımcı ve istanbul’da yaşayan biri olarak sergiyi gezemesem de böyle biryerden yakaladık gündemi… emeği geçenlere sevgi.

    benim de bu ortama böyle bir mesajla siftahımdır.

  • Å?ükrü

    Nar hanım, ablanıza çok selamlar dilerim… : ) Gerçekten de bu site, paylaşım duygusunun öncülüğünde birçok güzel dalgalanmaya da vesile olmakta.

  • burak

    ben açıldıktan 5 gün sonra falan gittim vede dersten çıktan sonra 15:30 gibi fln hiç sıra beklemden girdik ama daha sonraları sergiden (kapalı tenis kortlarından) nerdeyse çarşıya kadar sıra oluyodu 😀

    ben memnun kaldım bide video çekerken pillim bitmeseydi daha ii olurdu ama olsun 🙂

Yorum yapın

YORUMU GÖNDER