Onun arabası var…
Sûfî de hemen hemen bütün erkek çocukları gibi araba sevdalısı. Anne, babadan sonra söylediği 3. kelime ‘avava – araba’. Kaç tane oyuncak arabası var bilemiyorum. Elimizi attıpımız yerden çıkıyor. Ama bu sevda sadece oyuncak olanlarla sınırlı değil. Otoparktaki bütün otomobillerin çevresinde bir tur atıp kapısına, egzozuna, farlarına bakıp ‘hımm’ diyoruz. Hele vosvosların çevresinde 3-5 tur atıyoruz.
Elbette araba seyahtlerimiz oldukça şenlikli geçiyor. Daha asansörde anahtarı kaparak başlıyor macera. Kapıları ben açacağım. Kendim bineceğim. Öne oturacağım. Ben kullanacağım şeklinde sırayla devam ediyor. Her seferinde ısrarla ehliyet mevzularından bahsediyoruz. Birz sakinleşip koltuğuna oturuyor ve yolculuk başlıyor. Onda da ağzından düşmeyen tek laf var: ‘hızyı süy…’
Kapımızın önüne geldiğimizde biraz hevesini alırsa vazgeçer ümidiyle, sürücü koltuğuna oturtup sağı solu kurcalamasına izin veriyorduk. Bir kaç ay önceki Abant seyahtimizde başımıza gelenlerden sonra onu da yapmaz olduk. Şu an iyi ki de artık yapmıyoruz diyorum.
Abantta uykusuz bir gecenin ardından etrafı dolaşmaya çıkmıştık. Karlar altında her yer şahaneydi. Sûfî uykuya dalınca biz de kenara çekip uyumaya başladık. Yarım saat kadar sonra ufaklık uyanıp hepimizi ayağa dikti. Ben biraz daha uyuyabileyim diye babası Sûfî’yi kucağına alıp direksiyonla oynamasına izin verdi. Sağı solu kurcaladığını, sinyalin sileceklerin ve hatta arada kornanın sesini duyarak yarı uyur yarı uyanık arka koltukta uzanıyordum ki arabanın alarmı ile yerimden fırladım.
Eşim arabayı çalıştırıp, alrmı susturmaya çalışıyor fakat anahtar kıpırdamıyordu. Silecekler sinyaller kendinden geçmiş şekilde çalışıyor, kapıların kilidi açılmıyordu. Çıldırmış bir arabanın içinde mahsur kalmıştık. Hem de dağbaşında, telefonların bile çekmediği bir yerde. 5-6 dakika umutsuzca uğraştık. Ama ı-ıh… Alarm yeri göğü inletiyordu. Az sonra eşim elini vitese atıp ne yapsam ki derken arabanın vitese geçmiş olduğunu fark etti. El freni de aşağıdaydı. 20 aylık küçük araba meraklısı kurcalarken düğmeye basılarak çalıştırılan vitesi değiştirmeyi başarmış hatta el frenini de boşa almıştı. Arabamız güvenlik sebebiyle çalışmayı reddediyormuş meğer. Bir kaç saniye de herşey normale döndü. Biz de o günden sonra Sûfî’nin bu maceralarına son verdik. İstese bile şöför koltuğuna oturmasına müsade etmiyoruz.
Haftasonu komşularımızın başına gelenlerden sonra dedim ya iyi ki de etmiyoruz.
Sûfî’nin Defne adında 4 yaşında dünya talısı bir arkadaşı var. Parkta birlikte bisiklete binip, kendilerince uydurdukları oyunları oynuyorlar. O kadar iyi huylu ve tatlı bir kız ki anlatamam. Eee çocuk aileye çekiyor. Parkta annesi, babası ve anneannesi ile derin sohbetlere dalıyoruz.
Haftasonu gezmek için bir yerlere gitmişler. Baraj gölüne bakan manzaralı bir köşeye arabayı park edip inmişler. Bütün çocuklar gibi Defne de araba kullanacağım diyerek oturmuş sürücü koltuğuna. Az sonra el frenini boşa almayı başarmış. Araba baraj gölüne doğru harekete geçmiş. Annesi hemen arabanın önüne atlayıp tutmaya çalışmış, o sırada kolu kırılmış. Araba göle uçmuş. Babası da peşinden atlamış. Araba suyun üzerinde bir müddet yüzmüş. Bu arada da babası yetişip zor bela Defne’yi arabadan çıkarmış. Orada çarpmaların etkisi ile bir de boğulma tehlikesi atlatmışlar.
O rüzgar gibi geçen 1-2 dakika benim gözümün önünden gitmek bilmiyor. Defne’nin annesinin, babasının, Defne’nin hissettiklerini düşünemiyorum bile. Yarın sabah gidip Defne’ye sıkıca sarılacağız.
Siz siz olun arabada çocuğunuz asla ama asla yalnız bırakmayın…
gecmis olsun. cocugunuz anlattiklarinizin hic birini yapamiyor olsa bile direksiyon basina oturtulmalari olasi bir hava yastigi patlama riskinden oturu son derece tehlikelidir. lutfen hic kimse arabasinin son model olusuna guvenmesin, aracin onunden alacagi bir darbe ile her zaman hava yastiklarinin patlama riski vardir. Allah korusun boylesi bir durumda cocuklarin sag kalma olasiligi cok dusuktur.
okurken bile nefesim kesildi allah korumuş aileyi büyük geçmiş olsun hep duyardık bu tarz hikayeleri ama insan işte şaşar beşer
okurken bile yüreğim sıkıştı! Allah’tan can kaybı olmadan atlatmışlar. Çocukları hiç bir şekilde yalnız bırakmamak gerek sanırım.
Offff Allah korumuş.
Amman diyim.
Endişeli anne
Hay,Allah çok geçmiş olsun.Benim için de sıkıca sarılın.Benim küçük kızım şimdi-15 yaşında- o yaşlardayken arabaya “abara” derdi ki herkesi gülmekten geçirirdi.Bir de nedense benim araba kullanıp bir de “hızlı” kullanmamı isterdi.”o dönem ben de panik vardı,direksiyona oturamıyordum.”
Bazen düşününce “ne günlermiş!?” diyorum.Sevgilerimle.