Taita Hills’de Filler
Sabah yataktan neşe ile kalktım. Şarkı söyleyerek çantamızı hazırladım. Temiz havanın etkisi olsa gerek. Kenya’da sanayileşme ve kış olmadığından baca gazı problemi de yok. Sürekli pırıl pırıl derin derin nefes alınabilecek bir hava…
O günün programını konuşurken, Barış benimle ‘bu yediğin son yemek olabilir’ diyerek dalga geçiyor. Evet, güneye Tsavo bölgesine gidiyoruz. İnsan yiyen aslanlarıyla meşhur Tsavo’ya… Biz aslanların değil fillerin peşindeyiz. Aslanların da bizim peşimizde olduğunu bilmek heyecan verici.
7 saat süren yolculuğun sonunda yine cennetten çıkma bir yere geliyoruz. Bizi sıcak havlular ve passion fruit -kim uydurduysa çarkıfelek meyvesi- suyuyla karşılıyorlar. Tropik bir iklimde sıcak havlunun insana bu kadar mutluluk verebileceğini inanın bilmiyordum. Otelden bize harita veriyorlar ve diğer binada kalacağımızı, akşam doğrudan oraya gitmemizi söylüyorlar.
Bu defa safari yapacağımız bölge özel bir park. Benim daha önce Güney Afrika’da yaptığım gibi olacak. İnsan Masai Mara gibi bir bölgeyi gördükten sonra özel parklardan pek keyif alamaz gibi geliyor bana.
Daha yola çıkar çıkmaz, benim boyumdan daha büyük bir kertenkele ile karşılaşıyoruz. Kayaların yavaşça tırmanıyor. Tarih öncesi çağlardan fırlayıp gelmiş gibi görünüyor. Yine envai çeşit kuş görüyoruz. Kartallar, şahinler, adını hatırlayamadığım pembe, mavi, sarı, alacalı kuşlar… Birden yağmur çiseliyor. Hemen ardından da muhteşem bir gökkuşağı beliriyor. Kenya’da gökkuşakları bizdeki gibi hemencecik kaybolmuyor. Uzun uzun seyredip, keyfini çıkartabiliyorsunuz.
Amos, yolların çok çamur olduğunu, gece epey yağmur yağmış olduğunu anlatıyor. Bu nedenle büyük su kaynaklarının çevresinde hayvan görmek de zorlaşıyormuş. Oluşan birikintilerde ihtiyaçlarını giderip gölletlere gitmiyorlarmış. Tam da bunları anlatırken küçük bir göletin yanından geçmiş bir tane kuş bile görememiştik.
7 saatlik üstelik de çok yorucu yolculuğun üzerine hiçbir şey görememeyi ‘hakuna matata’ diyerek geçiştiriyorum… Masai Mara’da gördüklerim bana yeter de artar bile dediğimde az sonra göreceğim muhteşem manzaradan bihaberim.
Otele doğru yol alırken filler tarafından yıkılmış dev cüsseli ağaçlar görüyoruz. Ardından da 20-25 filden oluşan kocaman bir sürü. Ağır ağır ilerliyorlar. Çalıların arasından fotoğraflamak çok zor. Yaklaşmak ise çok tehlikeli. Hiç durmadan yol almalarına bakılırsa gölete su içmeye gidiyorlar. Hemen aracımızı az evvel kuş bile göremediğimiz gölete yöneltiyoruz. Onların geliş yönüne göre pozisyon alıp beklemeye başlıyoruz. Çok geçmeden sürünün en büyüğü görünüyor. Ardından büyük dişiler ve etraflarını sardıkları yavrular. Bu arada birkaç safari aracı daha yanaşıyor gölete. Filler su içmeyi bitirip biraz da serinledikten sonra, tam da önümüzden geçerek tekrar yola koyuluyorlar. İşte her şey o sırada oluyor. Diğer araçta yüksek sesle konuşup kahkaha atanları tehlike diye algılayan dev cüsseli anne fil safari aracını saldırıyor. Şöförler bu gibi durumlar için fazlası ile atikler. Hızlı manevralar ile filin saldırısından kıl payı kurtuluyorlar. Anne fil bize ters ters bakmaya başlayıp, kabarınca oradan hızla uzaklaşıyoruz.
Kalacağımız Sarova Taita Hills Salt-Lick oteline doğru yol alıyoruz. Oteli uzaktan gördüğümde gülme tutuyor beni. Uzun bacaklı kulübeler o kadar komik ki… Biraz da hüzünleniyorum. Öğle saatlerinde uğradığımız cennetten bir köşe sayılabilecek diğer binada kalmayı tercih ederdim ya neyse…
Uzun bacaklı odamıza yerleşiyoruz. Camdan bir ağaç ve bir kaç su birikintisi görünüyor. Barış’a dönüp ‘ağacın altına da pompa dairesi yapmışlar akılları sıra manzarayı bozmasın diye saklamaya çalışmışlar’ deyip, duşa giriyorum. Çıktığımda Barış’ı makinasına sarılmış fotoğraf çekerken buluyorum. Çekecek ne var ki diye cama yaklaştığımda gözlerim yerinden fırlayacak gibi oluyor. Koca bir bufalo sürüsü su içmeye gelmiş. Her şey anlam kazanıyor. Otele olan duygularım birden değişiveriyor. Acaba sabaha kadar kimler gelip geçer buradan diye konuşmaya başlıyoruz. Filler gelir mi? Ya zürafalar? Aslanlar da geliyor mudur? Sorularımın cevabını öğrenmek üzere yemek salonuna doğru yol alıyoruz.
Yemek salonunda ‘tünel’ diye bir ok var. Ne ki deyip dalıyoruz. Bir kaç dakika yürüdükten sonra kendimizi odadan gördüğümüz ağacın altında, göletin dibinde buluveriyoruz. Parmakların arkasından hayvanların nefes alışverişlerini, kokularını bile duyabilmek mümkün. Elini uzatsan dokunabileceksin. Otel hakkındaki ilk fikirlerimden o kadar utanıyorum ki gidip müdürlerinden özür dileyesim var…
Gece defalarca uyanıp, gölete gelip giden var mı diye bakıyorum. Bir kaç bufalo, bir kaç gunu görüyorum o kadar. Amos’un dediğini hatırlıyorum: ‘dün çok yağmur yağmış, hayvanlar rahatça su buluyorlar. O yüzden göletlere gitmeye ihtiyaç duymuyorlar.’
Anın keyfini sürüp, ‘Hakuna Matata’ demekten başka ne yapabilirim ki.
Meraklısına
- 1898 yılında Kenya’daki demiryolu inşaatında çalışan 135 kişi, iki dişi aslan tarafından yenilmiş. 9 ay süren bu kabus nedeniyle demiryolunun şeytan icadı olduğu gibi söylentiler çıkmış. Kimse inşaatta çalışmak istemiyormuş. Öldürülen aslanlar mumyalanıp Chicago’daki doğal tarih müzesine kaldırılmış.
- İnsan yiyen aslanlar o zamandan beri birçok kitaba ve filme konu olmuş. Bunların en yakın zamanda çekileni ‘The Ghost and The Darkness‘. Filmde Michael Douglas ve Val Kilmer oynuyor. İmkanınız olursa seyredin derim.
- Siz Kenya’ya gidecek olursanız önce Taita Hills’e sonra Masai Mara’ya gidin. Taita Hills bütün güzelliğine, yaşattığı deneyime rağmen Masai Mara’dan sonra çok sönük kalıyor.
- Bir fil tek seferde ortalama 60 litre su içiyormuş.
Devletsah merhaba,
harika bir calisma, tekrar seni ve esini tebrik ederim. Senin su insan yiyen aslanlarin tabelasindaki yazi maneaters, benim aklima bu sarkiyi getirdi, ne kadar aslanlarla alakasi olmasa da, belki hosuna gider :))
http://fizy.com/#s/14eel4
Güzel bir yazı olmuş, fotoğraflar ise özelikle harika, 3. ve 4. fotoğraflara bayıldım. Keşke daha fazla fotoğraf ekleseymişsiniz demek geliyor içimden bu fotoğrafları gördükten sonra.
Devletşah hanım, güzel ve çok akıcı bir anlatımınız var. Resimler çok güzel, yaşadığınız tecrübeyse olağanüstü. Size ve eşinize başarılar diliyorum.