Santana Row'a hasta ziyareti
Film karelerinin arasındaki gezintimizden dönerken ateşim çıkmaya başlamıştı bile. Otobüs durağının karşısındaki eczaneye soğuk algınlığı için birşeyler almak için girdiğimde açıkçası endişeliydim. Eczacıya hastalığımı nasıl anlatacağımı, onun beni doğru anlayıp, doğru ilacı veriğinden nasıl emin olacağımı düşünüyordum. Kapıdan girdiğimde beni tahminimden bambaşka bir yer bekliyordu. Süpermarket rafları ile dolu kocaman bir mağazadaydım. Raflarda ilaçlar ve tıbbi malzemeler doluydu. Koridorlarda dolaşmaya başladım. Raflardan birisinde tanıdık bir isim bana bakıyordu: Theraflu… O an nasıl sevindim anlatamam. Hemen bir kutu alıp çıktım.
Odamıza vardığımızda ilk ilacı içmiş, etkisi ile uyuklamaya başlamıştım bile. Sabah olduğunda her tarafım ağrıyordu. Yataktan çıkmak istediğimde ise ateşim her yeri buzhane gibi algılamaya yetecek kadar çoktu. San Francisco sokaklarında gezmeyi, akşamüstü de arkadaşımla buluşmayı planladığım gün tamamıyla yatak istirahatine döndü. Küçücük çocukların denize girdiği, okyanusun serin rüzgarlarının estiği Carmel’de üşüyüp atkılara sarınmama rağmen hasta olmama fazlasıyla şaşırdığımı söylemeliyim. Çoluk çocuk denize girerken ben hasta olmuştum.
Akşamüstü olduğunda acıktığım ve kendimi biraz daha iyi hissettiğim için yakınlardaki bir yere gidip yemek yemeye karar verdim. İlk gün gitmeye çalıştığım ama otobüsten yanlış durakta indiğim için gidemediğim Santana Row‘daki The Cheesecake Factory‘de karar kıldım. Santana Row’a vardığımda etrafta bir tur atmaya karar verdim. Bir birinden şık mağazalara girip, vitrinlere baktım. Yorgun hissettiğimde kitapçılarda oturup dinlendim. Sadece kutuların, ve saklama kaplarının satıldığı The Container Store‘da, kağıt ile ilgili aklınıza ne gelirse bulacağınız Paper Source‘da, birbirinden ilginç mutfak malzemelerinin toplandığı Crate And Barrel ve Sur la Table mağazalarında saatlerce dolaştım. Bazı şeylere Türkiye’de 10 katından daha fazla para verdiğimizi görüp üzüldüm.
The Chesecake Factory’yi bulduğumda açlığım iyice artmıştı. İçeriye girdiğimde açıkçası çok şaşırdım. Nedense hayallerimde minimalist şekilde döşenmiş bir yer vardı. Oysaki tahminlerimin aksine, barok denilebilecek kadar oymalı mobilyalar, kahverengi tonlarının hakim olduğu karanlığa yakın loş bir mekandı. Masaya oturmamla buzla dolu bir bardak su ve tadına bakınca formülünü çalmak istediğim muhteşem ekmekler geldi. Muhteşem bir pizzanın ardından bir lokma daha yiyecek durumda olmadığım için malesef peykeklerinin tadına bakamadım. Erken saatlerde odamıza dönmüş, uykuya dalmıştım bile.
Hasta olup gezememenize çok üzüldüm umarım biran önce iyileşirsiniz.
ayrıca inşallah ekmeklerin tarifini çözüp bizlerle paylaşırsınız 🙂
Geçmiş olsun dileklerimle başlayayım,geçen günkü yazınızı okudum onun için uyarıda bulunmak istedim belki biliyorsunuzdur yinede hatırlatayım beğendiğiniz tüm kitapları taşıma korkusu olmadan alabilirsiniz kitap kargosunun paundu tahmin edemiyeceğiniz kadar ucuz Türkiye ye belki sizinle aynı tarihlerde gelir.Bir de kitaba gümrük yok.Ben bir sandık tıp kitaplarımı dönmeden önce posta ile yollamıştım.Çok güzel olmuştu döndüğümde kitaplarım beni bekliyordu.
Acil şifalar diliyorum SONAY
İnşallah bugün ayağa kalkmış durumdasınızdır. Seyahatnâmenizi keyifle okuyoruz. Geçmiş olsun ; sağlıcakla kalın….
Devletşah çok geçmiş olsun, ben de buralarda griple boğuşuyorum. Hiç değilse sen ilaç alabiliyorsun, bana o bile yasak çünkü. Seyahat yazılarının hepsini keyifle okuyorum. Ancak fotoğraflar bende açılmıyor. neden acaba. Sevgiler, acil şifalar…
merhaba, sitesnizde san francisco’ya gelmis oldugunuzu gorunce sevindim ve sasirdim. Bende bir suredir San Francisco’da yasiyorum, Santana Row’da burada sevdigim baslica magazalari ziyaret etmissiniz. Sisinde soylediginiz gibi beni uzen seylerin basinda Turkkiye’de ayni urunleri cok daha fazla para verilmek zorunda birakilmamiz, umarim bu durum yakin zamanda degisir.
Sur la Table!
Bence Crate and Barrel’dan çok daha büyülü bir dükkân. Daha Akdenizli, daha cıvıl cıvıl…