Bir Günün Sonunda Arzu
Yazan: Ahmet Haşim
Gün Batımı
Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi… sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder i’lan.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Ben bu Åiiri yıllar önce okumuÅtum ve çok farklı Åeyler hissetmiÅtim okurken. Å??imdi yıllar sonra aynı hisleri tattırdıÄın için teÅekkür ederim. Bazen unutuyoruz.
BÄ°R GÃNÃ
N SONUNDA BU Å?Ä°Ä°RÄ°N AÃIKLAMASI
bu şiirin açılamasını öğrenebilrmiyim
Anlamadığınız kelimeleri sorarsanız yardımcı olmaya çalışırım.
bu şiirin açıklaması nedir yorumu
bu bir günün sonunda arzu şiirin açıklamasını nasıl ögtenebilirim çabuk
Merhabalar DevletÅah. Siteni sürekli olarak ziyaret etmeye çalıÅanlardan biriyim. Bir edebiyat öÄretmeni olarak edebiyatımızın seçkin örneklerine yer verdiÄin için tebrik ederim. Ayrıca Türkçe Sözlük bölümün de çok önemli. Herkes ellerine saÄlık diyor ama ben gönlüne ve zihnine de saÄlık diyorum.
Bir Günün Sonunda Arzu Åiiri ile ilgili yorumları okuyunca bir Åeyler yazmam lazım diye düÅündüm. Bu Åiir Ahmet HaÅim’ in Åiir hayatı için de çok önemli. YayınlandıÄında edebiyat âlemi karıÅmıÅ. Hatta HaÅim’e sert eleÅtiriler gelmiÅ. EleÅtirilerin konusu “mânâ” ve “vuzuh”. Yani Åiirin anlatmak istediÄi ve bunun çok da açıkça anlatılmadıÄı konusu gündeme gelmiÅ. Ancak Ahmet HaÅim bunlara karÅılık 1921 yılında “Å?iir Hakkında Bazı Mülahazalar” baÅlıÄı ile bir makale yayınlamıŠve bu eleÅtirilere kendi Åiir anlayıÅını açıklayarak cevap vermiÅ. Sonra da bu tarz eleÅtirilerle karÅılaÅmamıÅ. Daha geniÅ bilgi isteyenler Ä°nci Enginün ve Zeynep Kerman tarafından hazırlanan, Dergah Yayınlarının bastıÄı,Ahmet HaÅim- Bütün Å?iirleri kitabına bakabilirler.
Devamında da Åiiri çok genel olarak açıklamaya çalıÅacaÄım.
Ama öncesinde kısa bir ön bilgiye ihtiyaç var. BilindiÄi gibi Ahmet HaÅim Sembolist bir Åair. Sembolizmin sanat anlayıÅı Åu: Å?iir gerçeÄi deÄil, gerçeÄin bizde uyandırdıÄı izlenimleri anlatır. Asıl gerçek insanı dıŠdünya ile temasa geçiren duygulardır.Gerçek âlem deÄil, bu alemde bulunan imajlar ve iÅaretler bize duyguları hissettirir. Biz aslında onların zihnimizde bıraktıklarından etkileniriz. Bu sebeple herÅey bir semboldür. Güzellik anlam açıklıÄında deÄil kapalılıÄındadır. Herkesin anladıÄı Åiir iyi Åiir deÄildir.
Bir de Ahmet HaÅim’in özellikle çocukluÄunda yaÅadıkları Åiiri üzerinde önemli tesirler bırakmıÅtır.Onun Åiirlerinde özellikle akÅam, gurup, Åafak, gece, deniz, göl, yol, uzak Åehirlere gitmek, hayalî bir kadın imajları vardır. Edebiyat araÅtırmacıları bunun sebebini Åairin çocukluÄunda aramıÅlardır. Zaten kendisi de çeÅitli yazılarında bunu ifade etmiÅtir. HaÅim Ä°mparatorluÄun BaÄdat Åehrinde doÄmuÅtur. Annesini 6 yaÅında kaybetmiÅtir. Sornraki hayatın zorluklar annesizliÄin getirdiÄi zorlullarla doludur. Ancak hayaline kazınan annesi ile yaz akÅamları Fırat kenarında yaptıÄı uzun yürüyüÅlerdir. Annesi uzak diyarlara gittiÄi için onun zihninde de yukarıda sözünü ettiÄim temel imajlar vardır.Tabii bu Åiirlerine de yansımıÅtır. Ä°Åte Åiiri çok özet bir Åekilde anlatmaya çalıÅtıÄım bu zeminin üzerine kurmak lazımdır.
Yazdıklarımı okudukça hızlı yazmaktan ve dar zamana sıkıÅtırmak gerektiÄinden bazı hatalar görüyorum. Ãzür dilerim.
Å?iir dört bölümden oluÅuyor. “Gün doÄdu yazık arkalarında” mısraı ile birinci bölüm biter. “Alemlerimizden sefer eyler “mısraıyla ikinci bölüm, “Ãstümde sema bir kavs-i mutalsam” ile üçüncü, “Göllerde bu dem bir kamıŠolsam” mısraı ile de Åiir biter.Verilen Åiirde bu bölümler konulmamıÅ.Ama Åiiri anlatabilmek için bunlar önemli.
Å?air birinci bölümün ilk mısralarında “Fecr, yorgun gözümün halkalarında güller gibi nümayan oldu, Sonsuz iri güller…” diyor. Fecr, sabahın çok erken vakti, tan vakti demektir.Bu saatte hava kızıla saran bir kırmızılıÄa bürünür.Å?air sabaha kadar uyumamıÅır. Zaten o, gece yaÅamaktadır. Yorgun gözlerinin altında halkalar vardır. Ä°Åte bu yorgun gözlerin halkalarında fecr yani sabahın kızıl-kırmızı vakti kendisini göstermiÅtir,ortaya çıkmıÅtır.Bu kendini göteriÅ tıpkı sonsuz, iri güller gibidir.
Yalnız bu manzaradaki önce renk ilÅkilerini iyi görmelidir.Å?airin gözleri uykusuzluktan muhtemelen kan çanaÄı gibidir. Tan vakti olduÄundan hava kırmızıdır. BenzettÄi güller de kırmızıdır. Ama burada Åu soruyu sormak doÄru olur: Å?air neden güneÅin doÄuÅunu bir tane iri güle deÄil de sonsuz iri güllere benzetmiÅtir?
Bence Åöyle yorumlanmalı: Å?airin baktıÄı manzarada güneÅ tam doÄmamıÅtır sadece henüz kızıllıÄı vardır. Ama akÅamın bıraktıÄı bulutlar ufuktadır ve o kızıllık bulutları katmer katmer gül, sonsuz iri güller gibi göstermektedir.Ãünkü ardından gelen mısralarda “Gün doÄdu yazık arkalarında” demektedir. O halde bulutların arkasında gün doÄmuÅtur ve kızıllıÄı bulutlara yansımaktadır. Tabi burada ilk iki mısradaki “gül” kelimeleri kelimenin gerçek anlamındadır. Ama üçüncü mısrada geçen ve dördüncü mısranın da öznesi olan gül, aslında gül deÄil buluttur.Arkalarında gün doÄan güller(bulutlar) kamıÅtan daha nalandır. Yani inlemektedir.Peki neden? “KamıÅın inlemesi nedir?” bunu anlayıp güllerin ondan daha çok inlediÄini deÄerlendirmek gerekmektedir. Burada çok geniÅ bir Åiir geleneÄi örgüsü ile karÅı karÅıyayız.Ãünkü “kamıÅların inlemesi” edebiyatımızda Mevlana baÅta olmak üzere çok yerde kullanılmıÅtır ve bir efsaneye dayanmaktadır. Bunu da anlamadan Åiirdeki “inlemek” kelimesini derecesini kesirmek mümkün deÄildir.
Mevlana Mesnevi’ye “Dinle neyden kim hikayet etmede/ Ayrılıklardan Åikaet etmede” diye baÅlar. Ney kamıÅlıktan koparılan sazların kurutulması, kızgın demirlerle oyuması gibi iÅlemlerden geçirilerek yapılır.Gerçi Mevlana’nın “ney”i kullandıÄı metafor farklıdır, o “ney”i tasavvuftaki insan-ı kamile benzetmiÅtir ama, edebiyatımızda “ney”in bu kadar hüzün verici, insanı kendi içine yöneltici ve düÅüncelere daldırıcı sesinin bir sebebi olduÄuna dair bir efsane söylenir. Efsaneye göre bir gün HZ.Ali Peygamberimizin yanına gelir ve o’nu çok hüzünlü görür. Bunu üzerine “Ya Muhammed, seni böyle hüzünlendiren nedir?” diye sorar. Peygamberimiz kendisinde bir sır(bu ilahi bir sırdır, bir baÅkasına ait özel bilgi deÄildir) olduÄunu ve bu sırrın ona hüzün verdiÄini söyler. Bunun üzerine Hz.Ali bu sırrını paylaÅmak istediÄini ifade eder ve Peygamberimiz de bunu uygun bulmuÅ olacak ki bu sırrı kimseye söylememek Åartıyla Hz.Ali’ye söyler. hZ. Ali sözünü tutar.Sırrı kimseye söylemez.Fakat bir gün, rivayaet odur ki, bir bataklık kenarında kendi halinde düÅünürken çok alçak bir sesle kendi kendine tekrar eder. Ä°Åte kamıÅlar bu ilahi sırrı duyduklarından beri inlemektedirler. Ä°Åte bu yüzden edebiyatımızda kamıÅlar hep inlemektedir hatta kamıÅtan yapılan ney bile inlemektedir, bu ilahi sır onları inletmektedir ama arkalarında gün doÄan güller(kırmızı katmer katmer bulutlar) daha da çok inlemektedir Å?air bu sesi nasıl duymaktadır? Å?air bu sesi aslında kendi içinde duymaktadır.
Kısaca o, sabahın olmasını istememekte, sabahın oluÅunu inleyiÅlerle ve yorgun gözlerindeki halkalarla karÅılamaktadır.Ama tabii burda ne dediÄi kadar nasıl dediÄi önemlidir. Ãünkü HaÅim’i HaÅim yapan Åiirinin arka planıdır. Yoksa kısaca son cümleyi söylemek yeterli olurdu.Sembolizm bize bu çaÄrıÅım dünyası ile birlikte düÅünmeyi zorunlu kılar.Bu arada günün doÄuÅu karÅısında Åu ifade de önemlidir: Yazık!
Yazık ki arkalarında gün doÄmuÅtur, bu günü getiren fecr, Åairin yorgun gözlerinin halkalarında sonsuz iri güller gibi kendini göstermiÅtir ve o arkalarında gün doÄan iri güller, bu günün doÄuÅuna bir ilahi sırrın tesiriyle inleyen kamıÅlardan daha çok inlemektedirler. Manzaraya, renk iliÅkilerine ses çaÄrıÅımlarına tekrar dikkat çekmek isterim.
Devletşah biraz uzun oldu. Ama bu şiir çok derindir. Herkesin okumaya tahammülü varsa gerisini öyle yazayım.
Selamlar.
Seval ablacığım;
Vallahi ben heyecanla okuyordum…
çok güzel ben lise 1 öğrencisiyim öğretmen ödev vermişti buradan çok teşekürler yorum için mustafa ben uğurcan 😀 çok teşekürler
Can,
İnşaallah yazdıklarım işinize yarar. Tabii aslında önemli olan şiirin bu girişi değil. Küçük bir tavsiyem olacak.Sakın şiirin ilk bölümü için yazılmış bu açıklamaları şiirin tamamına yorumlayıp ödev olarak vermeyesiniz. Bana getirseler “hani bunu gerisi, şiir bu kadar mı?”diye sorardım. Başarılar.
bir günün sonunda arzu şiirinin açıklamasını yapan kişiye çooooooookkkk teşekkür ederim ugurcan slm lar
saolun
tamam ben zaten seçtim yarın öğretmene götürücem çok teşekürler:D
mustafa slm lar biz mustafayla aynı sınıftayız oda göndermiş buraya o yüzden
tekrar seval yıldırım öğtmn teşekürler
başka şiirler olursa ben buraya gönderirim 😀
Sevgili Can;
Alınmazsan birşey soracağım.
Daha 2 yorum üstte Seval hocamın adı, soyadı yazılıyken sen bunu aşağıya yanlış yazıyorsun. Acaba şiirin devamını nasıl açıklayacaksın?
Yaşım seninkisinin 2 katına yakın sayılır. Ve hayatta öğrendiğim en önemli şeylerden birisi her zaman “dikkatli” olmaktır. İnan bana bu okul hayatında da, iş hayatında da, özel hayatında da sana çok büyük faydalar sağlar. Okul ve iş hayatında dikkat hatasız çalışmanı sağlar, özel hayatında dikkat kız arkadaşının /eşinin saçını,… değiştirdiğini farketmeni sağlar. Birincisinde öğretmeninden, patronundan övgü alırsın, ikincisinde kız arkadaşın /eşin tarafından daha çok sevilip, sahiplenilirsin. İşte bütün bunları birazcık “dikkat”le sağlayabilirsin. Buna “dikkat” edersen kaybedeceğin hiçbirşey olmaz. Ama pekçok şey kazanırsın değil mi?
sevgili seval hocam siz şiiri açıklarken güneşin doğmakta olduğunu yazmışsınız ama bence burda güneş batmak üzere zaten şiirin adı da bir günün sonunda arzu değil mi
seval hocam. o yorgun gözümün… değil artık.altın gözümün…dergahta yayimladıktan sonra değiştirdi.bu da anlam genişlemesine neden olur.haşim manaya önem vermiyo denilemez yani.onun için şiir mana var tabi.manasız şiir olurmu.ama haşimde mana ahengin içinde erimiştir.örn:çay ahenk.şeker mana.şeker erimiş ama çay çekersiz diyebilirmisin.doğru yorum lütfen.paü_edb4 sevgilerle
Sayın Seval Yardım,
Süpersiniz.Tek kelimeden baÅka bir Åey bulamıyorum.Tesadüfen rasladım buraya.Ben de AHmet HaÅim’in Å?iir Hakkında Mülahazalar makalesini arıyordum. Edebiyat öÄrencisi olarak ben bu yorumu yapamazdım.
güzel şiir
Devletşah eğer yakınlrda isen bir sorum var da
saolun ya çok işime yaradı
şiir güzel
kaça gidionuz liseye gidiosanız türk edebiyat dresi hocası öğretir size bunu ama 8-7 ye gidisanaz bilemem…
Seval Hocam ,
Yardımlarınız için çok teşekürler saolun çok güzel
yazmışşınız ellerinize saglık..
seval hocam;
sizin yorum larınızı okudum ve çok begendım size bir sorum olacak “sonsuz iri gülleré” ifadesini “edebi hayat” olarak yorumlanabilir mi ? neden
şiir çok güzel seval öğretmene teşekkürler
allahım süper bir yorum. Ben uğraşsam bile böyle açıklayamazdım. Çooook sağol SEVAL HOCAM. En büyük hoca SEVAL HOCA…
Şiiri açıklayan Seval Yardım’a çok teşekkür ediyorum ve saygılarımı sunuyorum. Ödevim için inanın çok yardımcı oldu…
Çok teşekkürler Seval Hocam;
Bende lise 1 öğrencisiyim. Hocamız bizede ödev vermişti. Ve sayenizde açıklayabildim. Diğer bölümlerinide açıklamış olsaydınız daha iyi olcakmış ama olsun bu da yeterli =) . Rica etsem msn adresinizi alabiliryim?
Seval öğretmenimiz .. Verdiğiniz bilgiler gerçekten çok yardımcı oldu .. Çok teşekkürler ..
merhaba seval abla.ya hoca bu şiir ile ilgili bir soru sordu şöyle:
burda fecr ile gül arasında nasıl birilşki kurulmuştur…
yaa seval hocam ellerıne sağlık ne kdr yardımcı oldun bı bılsen 🙂
allah senden razı olsun ne muradın varsa versın ne dıyım =)
♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥walla Seval Yardım Hocam tıpkı soyadınıza çekmişsiniz . Yardımınız için saolun acilen lazımdı hoca istemişti gerçekten çoooooooook teşekkür ediyorum ♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥
♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥
♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥
♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥
♥♥♥♥♥♥♥♥♥
♥♥♥♥♥♥♥
♥♥♥♥♥
♥♥♥
♥
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Kamış,Akşam,Haşim..
Haşim’i,göllerde kamış olma arzusuna iten tek şey şiirde ritmi yakalamak kaygısından başka bir şey değildir…
Şiirin biçimsel hastalığa tutulması da yıllarca lise çocuklarının kafasını bunaltmıştır..
Ancak Haşim’in en çok eleştiri konusu olmuş şiiri, herhalde ilk kez 1921 yılında Dergâh’ta yayımlanan ünlü “Bir Günün Sonunda Arzu”dur. Şiir, özellikle yazıldığı dönemde anlamsız ve kapalı bulunmuştur. Haşim, şiirin gördüğü tepki üzerine, şiirde anlam ve açıklık konusunu ele alan ve daha sonra Piyâle önsözü olarak “Şiir Hakkında Ba’zı Mülahazalar” adıyla da yayımlanan Şiirde Ma’nâ adlı bir yazı kaleme almak gereğini duymuştur. Bu yazıda Haşim, şiir için anlamın ve açıklığın mutlaka ilk anda gerekli öğeler olmadığını, asıl aranması gereken şeyin müzikalite olduğunu vurgulayarak söz konusu şiirini savunmuştur.
Ahmet Haşim’den söz eden kaynaklar, Haşim’in “Bir Günün Sonun¬da Arzu” adlı şiirini en iyi şiiri olarak değerlendirdiğini yazıyorlar. Ancak şiirin o dönemin edebiyat anlayışının kabul etmekte zorlandığı bir kapalılığa sahip bulunması, sanki hiçbir şey anlatmıy’brmuş gibi görünmesi, “Bir Günün Sonunda Arzu”yu neredeyse bir mit haline getirmiştir.
Şiirsel anlam konusunda Ahmet Haşim’den daha uç noktalara git¬mekten çekinmeyen Cumhuriyet döneminin önemli şiir hareketlerinden İkinci Yeni’nin ilkelerinin en sadık uygulayıcılarından olan İlhan Berk, Adam Sanat’ ta çıkan “Poetika” adlı dizi yazısının bir yerinde şiirde anla¬mın “önemli olmadığına” değinirken sözü Ahmet Haşim’e ve özellikle de “Bir Günün Sonunda Arzu”ya getirmiş ve bu şiirin hiçbir şey anlatmadı¬ğını şu sözlerle iddia etmiştir:
…”Bir Günün Sonunda Arzu” gerçekten de bir şey anlatmaz. Ama gene de her şey anlatılmış gibidir. Şiirin son beyti:
Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam!
söylenmek isteneni derleyip toparlayıp söylemiştir: Akşamdır konusu. Anlatılan odur. Ama dolaylı bir biçimde anlatmıştır, öy¬lesine dolaylı bir biçimde anlatılmıştır ki şiirin anlamından, ken- dişinden çok, sesi (ki ses de bir tür anlamdır, bu şiirde de baş tutar), müziği, temposu, ritmi egemen olmuştur. Derinden derine bütün şiir boyunca yürüyen odur. Şiir her haliyle bu sesi, bu
tempoyu vurgular.
Acaba “Bir Günün Sonunda Arzu”, İlhan Berk’in dediği gibi, gerçekten de hiçbir şey anlatmamakta mıdır? Sadece bütün şiir boyunca “yürüyen” söz konusu şiirin müziği, temposu, ritmi midir? Ya da başka bir şekilde soralım: Ahmet Haşim’in o çok üzerinde durduğu ahenk veya müzikalite, bu şiirde nasıl uygulamaya konulmuştur? Aynca şiiri güzel kılan içeriğe ait hiçbir özellik yok mudur? Yukarıdaki soruların cevabı, sanıyorum “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirine yorumlayıcı bir gözle bakarak verilebilir.
İlk değişiklik, birinci dizenin ilk kelimesinde yapılmış ve ilk basılış¬ta “altın” olan ilk kelime, “yorgun”a dönüştürülmüştür. İkinci olarak ilk bendin son dizesindeki “fakat” kelimesi “yazık”, üçüncü olarak da ikinci bendin üçüncü dizesindeki “bu” kelimesi “her” şeklinde düzeltil¬miştir. Bu üç düzeltme de şairin şiirindeki bazı kelimelere müdahale ettiğini, anlam veya ses bakımından yerini yadırgayan kelimeleri değiş¬tirmede tereddüt göstermediğini ortaya koyuyor. Nitekim Enginün ve Kerman’ın titiz çalışmalarının ürünü Ahmet Haşim Bütün Şiirleri adlı eserde de, Haşim’in bir süreli yayında yayımlanan şiirlerini kitaplarına alırken zaman zaman kelime değiştirmeleri yaptığı izlenmektedir. Bu durum, Haşim’in şiirde işçiliğe çok önem verdiğini, anlık ilham¬lardan yararlanarak şiir yazmadığım, aksine kelimeleri seçişte çok titiz davranarak şiir metnini mükemmelleştirmeye çalıştığını göstermekte¬dir.
Değiştirilen ilk kelimeye bakalım: Eğer ilk dizede “Altın gözümün halkalarında” şekli korunsaydı, anlam bakımından “altın” kelimesinin sağlayacağı renk çağrışımını hissedecektik. Belki gül’le altın arasındaki renk ilişkisini de düşünecektik. “Altın göz”ün uykusuzluktan, yorgunluk¬tan kızarmış göz olduğunu da tahmin edecektik. Fakat “altın” kelimesi, kavramsal olarak yorgunluk ve uykusuzluk durumlanm karşılayabilmek¬ten uzaktır. Ayrıca Ahmet Haşim’in renk kullanımındaki sıklıkları araştı¬ran Dr. Necdet Bingöl’ün verdiği rakamlara göre “altın”, renkler arasında üçüncü kullanım sıklığına sahiptir; fakat bunlann hiçbirinde “altın”, bir
olumsuzluğu, uykusuzluğu niteleyen bir sıfat olarak kullanılmamıştır. “Altın göz” imgesi, aynı yazarın tesbitine göre, toplam dört kez kullanıl¬mıştır:
Şimdi zer gözleriyle tâ öteden
Gam-ı ervahı vecde da ‘vet eder. (
Biri altın göziyle, gûyâ ki, Sana ey kalb-i mübhem ü bakî “Gel!” diyor.
. •. /
Lâkin sen
Q
Dudakların yine pür-hande, gözlerin pür-zer,
Görüldüğü gibi yukarıdaki örneklerin hiçbirinde “altın göz” imgesi, yorgunluk ya da uykusuzluk çağrıştıracak bir birleşimle değerlendirilme¬miştir. Ayrıca ikinci bendin ilk dizesindeki “altın kuleler” tamlamasında “altın” kelimesi, ilk kullanıma göre çok farklı bir anlama gelecek şekilde değerlendirilmiştir. Öte yandan kavramın iki kez tekrarlanması, şiir mü¬kemmelliğini zedeleyici, şairin imge dünyasını daraltıcı bir sonuç doğura¬bilecekti. Bu nedenlerle ilk değişikliğin gerekli olduğu ve şiirde iç ahen¬gi, anlam bütünlüğünü sağladığı, imgesel çelişkileri ortadan kaldırdığı ileri sürülebilir.
İkinci değişiklik, “Gün doğdu fakat arkalarında” dizesinde “fakafın yerine “yazık”ın getirilmesiyle oluşturulmuştur. îlk basılıştaki şekilde dize bir durumu saptıyor. Önceki dizelerde söz konusu edilen güllerin ar¬kasından güneşin doğduğunu vurguluyor. “Fakat” kelimesi, devam eden bir durumun değiştiğini gösterme işlevini yerine getiriyor. Ancak dize, ilk haliyle bu değişikliğe dair, şairin olumlu-olumsuz hiçbir yargısını içermi¬yor. Oysa “fakat”ın yerine “yazık”ın getirilmesiyle tabiata tepkisiz olan gözlemci/şair, zamanın tabii akışım yorumlayan, değişikliğe tepki duyan bir karaktere sahip kılınıyor. Çünkü “yazık” kelimesi, açıkça zaman deği¬şikliğini olumsuz yönde yorumlayıcı bir yargıya zemin hazırlamıştır. Bu yüzden ikinci kelime değiştirmenin de şiirde anlam farklılaşmasına yol açtığı düşünülebilir.
Şiirde yapılan üçüncü kelime değişikliği ise, “Kuşlar mıdır onlar ki bu akşam” dizesinde “bu” nun “her” ile değiştirilmesinden ibarettir. İşaret sıfatı olarak “bu” kelimesi, önüne geldiği ismin zaman ve mekân bakı¬mından sınırlanmasına yol açar. “Bu akşam” denildiğinde, herhangi bir akşamdan değil, şimdiki zamana ait zaman diliminden söz edilmektedir. Yani akşam, yaşanılan an’a ait kılınmaktadır.
Kısaca, “Bir Günün Sonunda Arzu”, şairin bizzat müdahalesi sonun¬da kelime değişikliklerine başvurulmuş bir şiirdir. Dikkat edilirse bu değişikliklerin anlam genişlemesi sağladıkları görülür. Yani, müzikalite ba¬kımından çok büyük bir farklılaşma ortaya çıkmamış; yapılan değişiklikler, daha çok anlam farklılaşmasına yol açmıştır. Bu bakımdan daha şiirin içerik incelemesine girmeden de, Haşim’in şiirdeki anlamı öneırısediğini söyleyebiliriz.
“Bir Günün Sonunda Arzu” şiirinin ilk basılışına yapılan müdahale¬ler, sadece kelime değişiklikleri olarak gerçekleşmemiş: Piyale’nin ilk baskısında da Dergâh’taki şekil korunduğu halde, 1928 baskısında şiirden bir dize çıkarılmıştır. Şiirin Dergâh ve 1926 baskılarında son bent şöyledir:
Akşam, yine akşam, yine akşam, Bir sırma kemerdir suya baksam Üstümde semâ kavs-ı mutalsam! Akşam, yine akşam, yine akşam, Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Haşim, Piyâle’nin 1928 yılında yapılan ikinci baskısında yukarıda altı çizili yazılan dizeyi şiir metninden çıkarmıştır. Değişiklik, şairin sağlığında yapıldığı için, şiirin son şeklinin incelemeye esas alınması gerektiği açıktır. Ancak şiir metnini yayımlayan bazı kaynaklarda, bu sonradan çıkarılan dizenin korunduğu görülmektedir .
“Bir Günün Sonunda Arzu” metninden Ahmet Haşim’in neden söz konusu dizeyi çıkardığı ise, cevaplandırılması gereken önemli bir sorudur. Aslına bakılırsa adı geçen dize, şiirin son bendindeki müzikal yoğunluğa son derece uygundur. Dizede tekrarlanan sesler, bendin ses öbekleş-mesiyle aynıdır. Deruni-ahenk bakımından da “sema” ile “kavs” ve “mutalsam” kelimeleri, birbiriyle hem anlam hem de ses uyumu içindedir. Bu bakımdan dizenin şiirdeki müzikaliteyi bozduğunu söylemenin imkânı yoktur. Bu dizenin atılmasının nedeni, anlamla ilgili olmalıdır. Ahmet Haşim, “Bir sırma kemerdir suya baksam” dizesinde vurgulanan anlamın yeterli olduğunu düşünmüş olmalı ki, aşağı yukarı aym anlam dairesinde düşünülebilecek “Üstümde semâ kavs-ı mutalsaırTı şiirden çı¬karmıştır.
Görüldüğü gibi “Bir Günün Sonunda Arzu”, son şeklini alıncaya kadar bazı değişikliklerden geçmiştir. Bu değişikliklerin yukarıda dile ge¬tirilenlerinin tamamı, bizzat Haşim tarafından gerçekleştirilmiştir. Söz konusu şiirin şair tarafından ortaya çıkarılan son şeklinin dışında, çeşitli yayınlarda ufak bazı değişikliklere uğratıldığı da görülmektedir. Bunlar arasında en dikkat çekici olanı, ilk kez Fecr-i Âtî topluluğu tarafından kullanılan noktalama işaretlerinden yan yana iki nokta (..) işaretinin üç noktayla karıştınlmasıdır. 1928 baskısında ve Enginün-Kerman baskısın¬da,
Güller gibi., sonsuz, iri güller
12 13
şeklinde yazılı bulunan dize, Asım Bezirci , Kenan Akyüz , Atilla Ozkı-rımlı14 tarafından aşağıdaki imlâyla yazılmıştır:
Güler gibi… sonsuz, iri güller
Bu iki nokta, Fecr-i Âtî’ye mensup sanatçılar tarafından çok kullanılan bir noktalama işaretidir. Daha çok okuma sırasında bir miktar duraklama yapılacağını göstermektedir. İşlev bakımından üç noktadan farklı yerlerde kullanılmıştır.
Görüldüğü gibi “Bir Günün Sonunda Arzu”, şiir metni olarak, hem Haşim hem de şiiri sonradan yayımlayan araştırmacılar tarafından, ilk ba¬sılışından sonra, önemli ölçüde değişikliğe uğratılmıştır. Yukarıda verilen “Bir Günün Sonunda Arzu” metni, şiirimizin şair tarafından belirlenen son şeklidir.
“Bir Günün Sonunda Arzu”, aruzun mef ûlü/mefâ’îtü/fe’ûlün kalı¬bıyla kaleme alınmış bir şiirdir. İki kapalı, iki açık hecenin ritmik bir şekilde birbirini izlediği bu kalıp, şiirde vezne dayalı bir ahenk yaratılmak istendiği zaman kullanılabilecek kalıplardan biridir. Yine de bu kalıpla sağlanacak ahengin “mutantan” olmadığı açıktır.
Şiirin bir dizesinde, monotonluğu kırmak amacıyla, şiir cümlesinin kesildiği, “takti”e uygun olamayan bir duraklama yaratıldığı görülmektedir. “Güller gibi., sonsuz iri güller,” dizesinde veznin yarattığı yeknesak ahengin engellendiği söylenebilir. Fakat bunun dışında, veznin sağladığı ahenge müdahale edilmiş sayılamaz.
Şiirde aruz hatası sayılabilecek kullanıma rastlanmıyor. Zihaf bir tarafa, şiirde imaleye bile başvurulmamıştır. Yalnız, şiirde yaygın ola¬rak ulama kullanıldığını görüyoruz. Toplam olarak beş ulamanın bu¬lunduğu şiirde ilk bentte hiç ulama yoktur. Ulamanın en yoğun olarak kullanıldığı bent, ikinci benttir. Biri dışındaki ulamaların tamamı bu bent¬tedir:
Altın kulelerden yine kuşlar,
Tekrarını ömrün eder i’lân
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam, ,
Alemlerimizden sefer eyler
Son ulama ise, son bendin son dizesinde yapılmıştır:
Göllerde bu dem bir kamış olsam
Tamamı üç bentten meydana gelen bu şiirde ortadaki bentte, ilk dize hariç, toplam dört ulama bulunması, dikkat çekici bir özelliktir. îlk anda ulamanın anlamı ikinci derecede önemli bir öğe haline getireceği bekle¬nir. Çünkü üç dize içinde dört kez, okuyuşta kelimelerin asli şekillerini bozucu bir uygulamaya başvurulmuştur. Ancak Haşim’in şiirinde ulama, anlam bozucu bir aruz hatası olmaktan çıkarılmış, ahenk sağlayıcı bir iş¬levle kullanılmıştır. Şiirdeki ulamalara dikkat edilirse biri dışında tama¬mının “r” sesiyle yapıldığı görülür. Diğeri de sızıcı bir ünsüz olan “ş”dir. Bir dişeti ünsüzü olan “r” sesi, sesbilim terminolojisine göre “çarpmah” ve “ötümlü” ünsüzler grubuna dahildir. Ancak; “r” ünsüzünün kelimenin sonunda yer alması durumunda “ötümsüz” ve “sızmalı” olduğu ileri sü¬rülmektedir . Bu durumda sonu ötümsüz “r” ile biten kelimelerde ulama yapılarak şiirdeki ahenk bir’ ölçüde korunmuş, “r” tekrar ötümlüleştiril-miştir, denilebilir. Özellikle ikinci bendin üçüncü dizesinde bulunan iki ulamanın sistemli bir şekilde kullanıldığı görülmektedir: “Kuşlar mıdır onlar ki her akşam,” dizesindeki toplam beş kelimeden üçünün sonu “r” ile bitmektedir, birinci ve ikinci, dördüncü ve beşinci kelimeler arasında ulama yapılmıştır. Ortada kalan tek kelime ise “ki” edatıdır. Sonu “r” ile bitip de ulama yapılmayan tek kelime “onlar” dır.
Üç bentte meydana gelen, fakat bentlerdeki dize sayısı birbirini tutmayan “Bir Günün Sonunda Arzu”nun kafiye örgüsü de düzenli değildir. Şair kafiye kullanmakla birlikte, dizelerin sonunu sistemli bir şekilde aynı seslerle bitirmemiştir. Bununla birlikte şiirde kafiyenin, özellikle son bentte bir ahenk artırıcı öğe olarak kullanıldığını da belirtelim.
Ahmet Haşim gibi, şiirde anlamdan çok, müzikaliteyi ön plana çıka¬ran bir sanatçının şiirinde müzikaliteyi sağlayan ses öbekleşmesine dikkat etmesi çok normaldir. Bu şiirde de Haşim’in müzikaliteyi sağlayıcı bir takım ses tekrarlarına başvurduğu görülmektedir.
ilk bentte “g” sesi etrafında bir ses öbekleşmesi göze çarpmaktadır. “Gözümün”, “güller”, “gibi”, “gün” kelimelerinde dikkat edilirse ilk he¬celerin hemen hemen aynı sesi verdikleri görülmektedir. “Gibi” dışında¬kilerin ince ve yuvarlak sıradan ünlü aldıkları görülmektedir.
Yine aynı bentte ses öbekleşmesinin dışında, kelime tekrarları da müzikaliteyi sağlayan bir öğedir. “Güller” kelimesi, bent içinde toplam dört kez, “gibi” iki kez tekrarlanmıştır. “Güller gibi” kelime grubunun iki kez tekrar edilmesi, bentte bir ahenk yoğunlaşmasına yol açmıştır.
İkinci bentte ise lar/ler ses öbekleşmesi görülmektedir. “1” sesinin dışında “r”, “h”, “d” ve “f’ seslerini de aynı öbekleşme içinde dü¬şündüğümüzde, ikinci bentte ses tekrarlarının görüntüsü şöyle olmakta¬dır:
Altın kulelerden yine kuşlar Tekrarını ömrün eder ilân. Kuşlar mıdır onlar ki her akşam Alemlerimizden sefer eyler?
Görüldüğü gibi, hemen hemen aynı sesler, bir bent içinde toplam on kez tekrarlanmıştır. Bu durum da yoğun bir ahenk yaratmaktadır.
Ahenk bakımından en dikkati çeken bent, son benttir. Bent, “akşam” kelimesinin sürekli tekrarlanması üzerine kurulmuştur. Kelime, toplam altı kez tekrar edilmiştir. Ayrıca “akşam” kelimesini ses olarak hatırlatan “baksam”, “kamış” kelimelerinin de bent içinde yer alması, bendi hemen hemen aynı seslerin tekrarlandığı bir ahenge ulaştırmaktadır.
Görüldüğü gibi, “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirinde, veznin ve kafi¬yenin sağladığı ahenkten çok daha fazlası yapılmış, ses tekrarlan müzikalite sağlayıcı öğe olarak kullanılmıştır. Özellikle son bentte sadece ses tekranyla yetinilmeyip yoğun oranda kelime tekrarına başvurulması, bir ahenk yoğunlaşmasına yol açmıştır. “Akşam” kelimesinin altı kez tekrar¬lanması, şiirin ses bakımından normalin üstünde bir tınıya sahip olmasını sağladığı gibi, anlama ait bir vurgulamayı da taşımaktadır. Şiirin adının “akşam”la ilişkili olması dolayısıyla şair, “akşam” kavramını, hissettirmek için, kelime tekranna başvurmuştur. Aynı kelimenin sürekli tekrarlanması, akşamın gittikçe yoğunlaşan karanlığına da denk düşmektedir. Bu bakımdan ses tekrarlanılın, bu şiirde, sadece basit bir ahenk öğesi olarak değerlendirilemeyeceği ileri sürülebilir. Yaratılan ahenk, aynı zaman¬da şiirsel anlamla yakından ilişkilidir.
“Bir Günün Sonunda Arzu”, Ahmet Haşim’in en çok ele aldığı bir temi devam ettirmektedir. Şiirde Haşim’in “O Belde” ve “Yollar” gibi şiirlerinde de ele aldığı başka bir âleme göçme özlemi dile getirilmiştir, ilk bakışta şiirin adı da bu özlemi çağrıştıracak bir anlama sahiptir. “Bir günün sonu” kelime grubu, anlam olarak “akşam” a denk düşmektedir. Yani şiirin adından, şiirde akşam vakti gerçekleşmesi istenen bir arzudan söz edildiği anlamını çıkarmak mümkündür. Nitekim şiirin son bendi de bu arzuyu dile getirmektedir: “Göllerde bu dem bir kamış olsam!” Bu di¬zedeki arzunun Haşim’in “O Belde”sindeki ütopik ülkeyle bağlantısının kurulması ise daha fazla açıklamayı gerektirmektedir.
Şiir, İlhan Berk’in iddia ettiği şekilde, akşamı konu olarak almış sayılamaz. Şiirin büyük bir kısmı, sabahın oluşu ve sabahla ilgili izle¬nimler üzerine kurulmuştur. Nitekim ilk bent, “fecrin nümayan olması”™ ve ardından güneşin doğmasını dile getirmektedir. İkinci bentte de kuşların ömrün devamını ilân etmesi, zaman olarak sabaha ait bir anlam taşımaktadır. Çünkü akşamla birlikte yuvalarına çekilen kuşlar, ancak sabahleyin güneşin doğuşundan sonra ortaya çıkıp sesleriyle, var¬lıklarıyla hayatın devam ettiğinin tanığı olabilirler. Bendin son iki dizesi ise, akşam motifine geçiş yapılmasını sağlayacak bir soruyu içermekte¬dir:
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam Alemlerimizden sefer eyler?
Burada sabahleyin ömrün tekrarını ilân eden kuşların, akşamları “âlemlerimizden sefer” eyleyip eylemedikleri sorgulanıyor. Kısacası ikinci bent de konu olarak akşama ait bir değerlendirmeden söz etmiş sayılamaz. Akşam, ancak son bentte ele alınmıştır.
İlk bentte geceyi uykusuz geçirmiş bir insanın sabahın oluşuna ait duygulan üzerinde durulmuştur. Haşim’in diğer şiirlerinde de gecenin önemli bir yeri vardır. Akşam kadar olmasa bile, gecenin, özellikle de mehtaplı gecenin şaire realiteden uzaklaşma, günün çirkinliklerinden kaçıp hayallere dalma fırsatı verdiği görülmektedir. “Şi’r-i Kamer”in başında yer alan “Kari’e” başlıklı şiirde şair geceye verdiği önemi şöyle dile getirmiştir:
Muzlim şeceristan arasında Esrar ile yekpare münevver Bir yoldur açılmış sana derdim
Ka’ri bu kitabın gecesinde
Mehtabı seninçün yere serdim .
Bu ifadeden Haşim’in kendi içdünyasıyla gece arasında bir paralellik kurduğu söylenebilir.
Gece, aynı zamanda hayalde de olsa sevgiliyle birlikte geçirilen bir zaman dilimi olduğu için Haşim’in şiirlerinde güzel olanın bir ifadesidir. Göl SaaüerVnĞe “Birlikte” adlı şiir, geceye sahip çıkışı şöyle dile getirmektedir:
Bütün bizimçündür
Nukûş-ı encüm-i vahdetle işlenen bir tül
Gibi üstünde titreyen bu semâ;
Gecenin dallarında şimdi açan
Bu kamer.
Bu altın gül..
Yani gece, Haşim için hayallere dalma fırsatının ortaya çıktığı zaman dilimidir. Bu bakımdan şiirde geçen yorgun göz imgesi, olumsuz ve yıpratıcı bir geceye gönderme yapıldığı şeklinde değerlendirilemez.
. Nitekim şair, yine aynı bent içinde güneşin doğmasına tepki duyan bir insan kimliğiyle karşımıza çıkmıştır. Burada şairin bütün bir gece bo¬yunca neden uyumadığı, yorgunluğa kendini niçin mahkum ettiği açıklan¬mamış, kapalı bırakılmıştır. Yalnız yine de bu yorgunluğun mutsuzluktan ya da olumsuz şartlardan kaynaklanan bir fiziksel durum olduğunu söyle¬mek zordur.
Burada dikkatimizi çeken bir başka husus da gül kelimesinin orijinal sayılabilecek bir benzetme ilişkisi içinde kullanılmasıdır. Şiirde fecir, rengi itibariyle güle benzetilmiştir. Ayrıca fecrin bulutların arkasından dalga dalga ortaya çıkmasıyla gülün yapraklan arasında da bir benzer¬lik bulunmaktadır. Gülün kizıl oluşu, Divan edebiyatında bülbül-gül hikâyesi çerçevesinde değerlendirilen şiirlere konu olmuştur. Mantıksal bakımdan gül ile fecrin benzerlik ilişkisi içine sokulmasında bir aykırılık yoktur. Nitekim Divan şiirinde güle ait göndermeler silsilesi içinde gülün “çâk-ı giriban” olması vardır. Fecir de gecenin karanlığını yırtarak oluştuğundan gülle fecrin anlam ilişkisi içinde kullanılması, gelenekteki gül mazmununun dikkate alındığını göstermektedir. Yine bu bentte gülün klasik çağnşımlan içine yerleştirilebilecek bir başka, anlamı daha göz önünde bulundurulmuştur. Gül, çabuk solması, bahar, mevsiminde kısa bir süre açması dolayısıyla, hayatın, mutluluğun, güzel olan şeylerin geçici olmasıyla bağlantılı bir benzetme öğesi olarak kullanılır. Gül mevsimi¬nin kısa sürmesiyle fecir arasında, geçici olmak bakımından, bir ilişki ku¬rulabilir. Çünkü fecir de çok kısa süren bir tabiat olayıdır. Nitekim, “Güller ki kamıştan daha nâlân” dizesinde de gülün canlılığını çabuk kaybeden bir bitki oluşuna yönelik bir anlam vardu-. Dizede geçen “nâlân” kelimesi, gülün tazeliğini kısa sürede yitiren bir bitki oluşuna ait bir gönderme içeriyor. Sadece bir dizedeki anlamı dikkate alırsak gülün inleyişini gül imgesine yeni bir katkı olarak düşünebiliriz. Ancak bentte gülün fecre ait bir benzetme öğesi olduğu unutulmamalıdır. Burada fec¬rin geçici bir tabiat olayı oluşuna karşı duyulan tepki, inleyen gül imgesi¬nin yardımıyla dikkatlere sunulmuştur. Ayrıca güllerin kamıştan daha nâlân olması, “kamış” kelimesi etrafında oluşan telmih öğelerini de dü¬şündürüyor. Dini-tasavvufı edebiyatın “kamış”a ve ondan yapılan “ney”e yaratılışa ait sırları bilme özelliği vermesi ve neyden çıkan sesleri Tanrı’dan uzak oluşa yorması, kamışların “nâlân” olmalarını açıklamak¬tadır. Yani “kamış”ın “nâlân” oluşu, klasik edebiyatta özel bir çağrışım alanı yaratmıştır. Güllerin kamıştan daha nâlân olması ise, Ahmet Haşim’in yarattığı bir imgedir. Fakat yukarıda da görüldüğü gibi, güle, “kamış”a dair, Divan edebiyatının yarattığı çağrışımlar sistemi, imge yaratılırken göz . önünde bulundurulmuştur. Şair, fecir zamanının kısalığını ve buna duyduğu tepkiyi inleyen gül imgesiyle dikkatlere sunmuştur.
Gül imgesinin fecirle benzerlik ilişkisi içinde kullanılışı, ilk bendin son dizesini de anlaşılır kılmaktadır. Kamıştan daha “nâlân” olan güllerin arkasından güneşin doğması, bir hayıflanma ifadesiyle anlatılmıştır. Bu da yorgun gözlerin sahibinin, yani şairin çok kısa süren fecir kızıllığının güzelliğinin güneşin doğusuyla birlikte kaybolmasına karşı duyduğu üzüntüyü göstermektedir.
İkinci bendin ilk iki dizesinde, güneşin doğuşundan sonra tabiattaki canlanma dile getirilmiştir:
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarım ömrün eder ilân.
Kuşların sabahleyin yuvalarından çıkıp sesleriyle, varlıklarını duyurması, kuşlara ömrün tekrarını ilan görevinin verilmesine yol açmıştır. Ömrün tekrarını ilan eden kuşlar imgesinde, imgeye uygun bir fon yaratıldığı dikkati çekmektedir. Kuşlar, sanki bir kalede kalk borusu çalan muhafız¬lara benzetilmişlerdir. “Altın kuleler” imgesi, ilk bakışta kale kavramını akla getiriyor. Aynı zamanda “altın” kelimesinin, Divan edebiyatında kazandığı anlamlar açısından da, “kuleler” sözüne uygun olduğu görülüyor. “Altın”, Divan edebiyatında değerli bir maden olmasının, az bulunurluğu¬nun yarattığı anlam alanı dışında, parlaklığı ve rengi dolayısıyla, güneşin mazmunu olarak kullanılmıştır (zer-i hurşîd). Şiirimizdeki “altın” sözünün de güneşin doğuşunu çağrıştığı söylenebilir. “Altın”, “güneş”in mazmunu olunca güneşe ait çağnşımlann da tesbit edilmesi lazımdır. Güneş,eski inanışta bütün gök cisimlerinin sultanıdır . Sultanlık ise mekan çağnşımlan olarak saray, kale, kule gibi kavranılan düşündürmektedir.
Bu bakımdan “altın kuleler” imgesini, eski edebiyatımızdaki güneş-padişah mazmununu dikkate almış bir şairin yaratması olarak değerlendirmek mümkündür. Kuşlar da saray dekorunu tamamlayıcı bir öğe olarak kullanılmıştır. Kuşlar, güneşin hüküm sürdüğü zaman diliminin başladığını bildirmekle görevlendirilmişler gibi bir anlama ulaşılmaktadır.
Aslında kuşlar, sabahın olduğunu insanlara sesleriyle ilk duyuran varlıklardandır. Bu bakımdan şairin sabahın oluşuna ait dikkatleri, bir realiteye dayanmaktadır. Ancak, Haşim, bu realiteyi estetize edilmiş bir görüntü haline koymayı başarmıştır.
Kuşlann ömrün tekrarını her sabah yeniden ilan etmesi, sesle olur. Bu da Haşim’in hayal dünyasından uzaklaşması anlamına gelmektedir. Bu yüzden güneşin doğuşunun ardından hayatın devam ettiğini kanıtla¬yan seslerin duyulmasını, rahatsız edici bir durum olarak değerlendirmeliyiz.
İkinci bendin son iki dizesinde ise şair, akşam imgesi çerçevesinde ele alınabilecek önemli bir soru soruyor:
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam,
Âlemlerimizden sefer eyler?
Burada her akşam tekrarlanan bir eylem, çok farklı bir anlam çerçevesinde dikkatlere sunulmuştur. Kuşların, diğer canlılarla birlikte, akşamlan yuvalanna çekildikleri, bilinen bir gerçektir. Fakat Haşim, bu eyleme âlemlerden sefer eylemek görevini yüklemek istemiştir. Kuşlann her akşam tekrarladıklan yuvaya dönme ve ortalıktan çekilme eyleminin başka bir âleme sefer eylemek olup olmadığını soran şair, aslında kuşlar aracılığıyla kendi yaşanılan hayattan uzaklaşma arzusunu dile getirmiştir. Böylece akşamla birlikte başka bir âleme göçme fikri, ilk kez ikinci bendin son iki dizesinde dile getirilmiştir.
Burada akşam kavramının nasıl olup da başka bir âleme göç etme düşüncesini verdiği üzerinde durulmalıdır. Haşim, bilindiği gibi, gündüzü eşyanın çikinliklerini gösterdiği için sevmez, akşamı ve geceyi, özellikle de mehtaplı geceyi ise, çirkinlikleri gizlediği ve hayale dalma fırsatını verdiği için severdi . Akşam aynı zamanda yarattığı renk zenginliğiyle de Haşim’i reel dünyadan uzaklaştıran bir atmosfere sahiptir. Bu bakımdan sanatçının kuşlann her akşam içgüdüsel olarak yaptıkları! harekete dünyadan sefer eylemek özelliği katması, her şeyden önce akşamın renk ve görüntü itibariyle bu düşünceye uygun bir ortam yaratmasından dolayıdır.
Öte taraftan kuşlara sefer görevinin verilmesi, kuşların uçma yetene¬ğine sahip bulunmalanndandır. Toprağa bağlı yaşamak zorunda bulunan insan için kuşların bu yeteneği, her zaman imkânsıza karşı duyulan öz¬lemle birlikte anılmış, eski edebiyatta olağanüstü kuşlar hakkındaki tel¬mih öğeleri sıkça kullanılmıştır (kaknus, anka). Haşim ise kuşların uçma özelliklerini başka bir âleme sefer eylemek şeklinde yorumlamıştır. Elbet¬te ki kuşların büyük bir kısmının göçücü olmasının da sefer eylemekle ilişkisi bulunmaktadır. Ancak Haşim, kuşları sadece basit bir imge olarak kullanmış sayılamaz. Kuşlara hayal dünyasında çok önemli bir rol ver¬miştir. Bir başka şiirinde güneşin batışına bulduğu güzel neden, kuşlar¬dır:
Gurûb u hûn ile perverde ruh olan kuşlar Kızıl kamışlara, yâkût âba konmuşlar; Ufukta bir ser-i maktu ‘u andıran güneşi Sükût u gamla yemişler ve şimdi doymuşlar .
Yukarıdaki şiirde de görüldüğü gibi Haşim, kuşların “güneşi yiyerek” ak¬şamın gelişini sağladıklarını söylüyor. Bu durumda kuşlar, akşamın geli¬şinde birinci derecede rol sahibi yapılmıştır. Kuşların kızıl kamışlara ve yakut âba konmaları da akşam dekorunda kuşların ne derece önemli oldu¬ğunu gösteriyor. Onun “Göl Saatleri” adlı kitabının bir bölümünün “Göl Kuşlarfna ayrılması, kuş imgesinin kendisi için önemli olduğunu gösteriyor. Çünkü kuşlarda insanlarda olmayan önemli bir özellik vardır: Uçmak. Yani Haşim, kuşları her akşam âlemlerimizden sefer ettirirken, atmosferi oluşturan zaman diliminin kendi içdünyasındaki çağrışımlarını ve bunların kuşlarla, göç düşüncesiyle bağlantısını çok başanlı bir şekilde kurmuştur.
İkinci bendin son iki dizesinde ortaya çıkan başka bir dünyaya göçme düşüncesi, büyük bir özlem olarak son bentte tekrar ele alınmıştır. Gerçi kuşların âlemlerimizden sefer eylemesinde de, bu yeteneğe sahip olamayan insanın ruh hali görülüyordu; ancak son bent, özlemi şiirin adına uygun bir arzuya dönüştürmüştür.
Akşamın yoğunluğu ve insanda çok çeşitli duygular uyandırdığı vurgulanmak istenirmiş gibi, “akşam” kelimesi son bentte iki dize içinde toplam altı kez tekrarlanmıştır:
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Sonuç olarak “Bir Günün Sonunda Arzu”, hiçbir şey anlatmayan bir
şiir değildir. Haşim, bu şiirinde de en çok ele aldığı bir temi, başka ve hayalde yaşatılan bir âleme gitme arzusunu, kendisine o dünyaya geçme ortamı yarattığına inandığı zaman ve mekan öğelerini de dikkate alarak,”kamış” sembolü aracılığıyla dile getirmiştir. Şiir, Haşim’e özel şiir dilinin yarattığı imgelerin zenginliği ve çok boyutluluğuyla, okuyucunun estetik yaşantı beklentilerine fazlasıyla cevap vermektedir.
Kısacası bir günün sonunda kamış olma arzusu, kamış kelimesinin yarattığı çağrışımlar ile, başka bir âleme göç teminin vurgulanmasının bir ifadesi şeklinde değerlendirilebilir. Hâşim, ilk olarak kamışı eski kültürümüzde mazmunlaşan anlamıyla, kelimenin etrafında oluşan telmih öğeleriyle birlikte düşünmüş olmalıdır. Çünkü tasavvuf anlayışında da kamış, İlâhî sırlara sahip bir bitki olarak değerlendirilmiş ve ondan yapılan ney, Mutlak Varlık’tan ayn oluşunun yarattığı özlemi terennüm eden bir çalgı sayılmıştır. Haşim, kamış olmayı isterken, kuşkusuz, bu dünyanın Tanrı’da bir olmaya engel olduğunu düşünen tasavvuf ehliyle aynı anlayışa sahip değildir. Fakat tasavvuf anlayışının kamışa yüklediği “Mutlak Varlık”a özlem düşüncesini Haşim, yaşanılan dünyadan hoşnutsuzluk ve başka bir âleme özlem düşüncesine yakın bulmuş olmalıdır. Ayrıca kamışta kendini bu dünyanın çirkinliklerinden uzaklaştıracak, “O Belde”ye fırlatacak bir araç olma özelliği bulduğu da düşünülebilir. Şiirin son bendinde yaratılan tabloya bakıldığında, akşamın kızıllığında gölün üzerine yansıyan görüntülerin gerili bir yaya ve gölün üstünde gökyüzüne doğru uzanan kamışların da oka benzetildiği söylenebilir.
“Paylaşım için Devletşah’a verdiği güzel bilgiler için ise Seval Yardım Hocaya sonsuz teşekkürler.”Lise 2 okuyorum dönem notumu kurtardınız:)
şiir gerçekten çok büyüleyici, şair bu şiiri yazarken çok duygulu anlar yaşamış olabilir bu şair bu şiirde her akşam olduğu gibi aynı manzarayla karşılaşıyo olabilir
süpersiniz!! çok saoLun ya !!
seval hocam tek kelimeyle mütişsiniz allah sizin bu yardımınızı karşılıksız bırakmaz emin olun allah razı olsun gördüğm kadartıyla sadece benm değil bir çok kişinin yardımına koşmuşsunuz sağolun önemli bi ödevdi gerçekten şiir analıyışınız çok güzel şiiri içten okuduğunuz her halinizden beeli sağolun
SEVAL YARDIM hocaya çok teşekkür ediyorum bu soru bizim yazılı sorumuz idi. bana çok yardım ettiniz sonsuz teşekkürler
çok sağolun allah razı olsun
yani allah razı olsun hoca ödev ermişti kızıl gibi yetiştin saol bide ya necip fazıl kısakkürekin bu yağmur adlı şiirinin yorumunuda yaparsanız çok memnun olurum saolun yorumu bekliyorum acil yarın yetişmesi lazımda şimdiden
Ahmet haşim çok karamsardı.Gecelere sığınırdı.Şiirlerine ruhsal halini yansıtırdı.Annesini çok erken yaşta kaybettimişti.
Ahmet haşim şiirlerinin tümünü aruz ölçüsüyle yazmıştır.Sanat için sanat konularına bağlı kalmıştır.Şiirlerinde konu ve anlayışsızlık değilolanı önemli kılmıştır.
bu şiiri çok güzel yorumladığınız içn tşkler
Bakın RaRe çok güzel açıklamış ödeviniz varsa ya RaRe yi yapın ya da Seval Yardımı öneririm.
mutalsam – Tılsımlanmış olan. Esrârengiz hâle gelmiş olan.
nümayan – görünmekte olan. görünen
kavs-i – Yay biçiminde olan, yay gibi olan.
şairimize teşekkür ederim cok güzel yamış
şiir yorumları için arkadaşlara teşekkür ederiz.Yalnız bu yorumlara ya devam edilsin ya da bu tahlilleri veren kitaplar varsa bize de isimlerini yazsınlar.Teşekkür ederim(mehmet kaplan-şiir tahlilleri-1 ve-2,haluk oral-şiir hikayeleri dışında)
KADIN
Kalıp değil bir fikir…
Elmas sorguçlu fakir;
Açıkta sırrı bâkir;
Kadın…
Çölde kaçan bir serap;
Yönü kementli mihrap…
Mâdeni som ıstırap;
Kadın…
Dipsiz hasrete tuzak;
En yakınken en uzak….
Tadı zehrinde erzak;
Kadın…
Bir işaret, bir misâl;
Ayrılık remzi visâl…
Allah’a yol bir timsâl;
Kadın…
Lütfen yorumlayabilen az yardımcı olsun.Herkese teşekkürler
gercekten çok teşekkür ederim benimde dönem ödewimdi bu çok sağolun Allah razı olsun
seval hocam ve rareye çok teşekkür ediyorum özellikle seval hocamın dedikleri çok güzel olmuş
bu şiiir anca bu kadargüzel yorumlanır ayrıca bu açıklamaları yapan herkese ve özellikle seval hoca ya tesekkürler
ben mustafa bu şiiri yazılıda cıktı acaba hang şiir geleneğine giriom bu??
sembolizm şiir akımına dahildir,şiirde sembollere kesif bir şekilde yer verilmiştir.tamam mı mustafa?
merhaba bir günün sonunda arzu şiirini edebi sanatlarını bulmama yardım edebilirmisiniz?? şimdiden teşekürler
Ahmet Haşim’in bu şiiri çok başarılı ben de defalarca okudum ve her okuyuşumda farklı hisler uyandırdı ben de
seval hocaya teşekkürler gerçekten yardımcı oldu fakat malesef bi sounum var hocamız siz yorumlayın internetteki bütün yorumları biliyorum dedi.Ben de şiiri fazla yorumlayamadım nasam diye düşünmekteyim
siiri cok güzel yorumlamıssınız tesekkür ederim ayn zamanda tebrikler bir siir ancak bukadar güzel yorumlanır
“Anlam” araştırmak için şiiri deşmek, şakıması yaz gecelerinin yıldızlarını ürperten zavallı bir kuşu, eti için öldürmekten farklı olmasa gerek. Et zerresi, susturulan o büyüleyici sesin yerini doldurabilir mi?
Özetle şiir, peygamberlerin sözleri gibi, çeşitli yorumlara elverişli bir anlam genişliği taşımalı. Bir şiirin anlamı başka bir anlam olmaya elverişli oldukça, her okuyan ona kendi yaşamında anlamını verebilir ve böylece şiir, şairlerle insanlar arasında ortak bir duygulanma dili olmak aşamasına erişebilir. En zengin, en derin, ve en etkileyici şiir herkesin istediği biçimde anlayacağı ve bundan dolayı sonsuz duyarlıkları kapsayabilecek bir genişlikte olandır. Sınırlı ve tek bir anlamın çemberi içinde sıkışıp kalan şiir, sınırı beşeri duygulanmaların mahşerini çeviren o belirsiz ve akıcı şiirin yanında nedir? ”
A.HAŞİM
bu konuda hiç çekinmeden bilgi ve birikiminlerini paylaşnlara çok teşekkür ediyorum !!!
Sevil hocama çok teşekkür ediyorum.Fakat biraz uzun olmuş.Bize öğretmenimiz bu şiiri yorumlayarak kendi duygu ve düşüncelerinizide katarak bir kompozisyon yazın dedi.Ben biraz bir şeyler karaladım.Fakat sizlerinde o muhteşem dehalarınızı görmek istiyorum.Bana bu konuda yardımcı olursanız sevinirim.Teşekkürler…
Bu şiir Türk edebiyatının en güzel sembolik şiirlerindendir. A.Haşim, sembolleri şiire ustalıkla .edinmiştir. Haşim, şiirinde gül, kamış, gece, su, akşam gibi kelimeleri sembolik anlamlarda kullanır. Şiirin birinci biriminde, şairin dünyanın çilelerinden yorulduğunu ve bu yorgunluk ifadesini “yorgun gözümün halkalarında” ifadesiyle anlattığını söylemeliyiz. Şair, yorgundur. Onun bu yorgunluğunu destekleyen başka veriler de vardır şiirde. Şair, yaşadığı hayattan memnun değildir. Sazlıktan koparılmış bir “kamış” gibi, ağlayıp inlemektedir. İkinci birimde, akıp giden hayatın tekdüzeliğine uygun bir biçimde kuş sembolünü kullanır. Bu kuş, kurulmuş gibi hep aynı hareketi yapar. Kuşlar altın kulelerden ömrün tekrar başladığını ve devam ettiğini sürekli tekrarlar. Üçüncü ve dördüncü birimlerde, şair yaşayacağı, rahat nefes alacağı zamanı açıklar: Akşam. Akşam, her türlü çirkinliği temizleyen bir zaman dilimidir. Orada çirkinler güzel görünürler. Akşam, şair için bu sebepten önemlidir. Bu şiirden daha pek çok farklı anlam çıkarılabilir. Bunun en önemli sebebi, şiirin sembollerle yazılmış olmasıdır, çok okur sembolleri kendine göre yorumlayabilecektir.
çok teşekkürler. seval hoca. ödevimizde yapamamıştım şimdi çok rahatladım sayenizde bitti. harika bir yorum yapmışsınız. diğer şiirlere de yaparsanız çok sevinirim. çok çok teşekkürler.
saolun Seval hocam uzun zamandır bu şiirin açıklamasını araştırıyodum…Allah ta öğretmenimiz bize süre verdi şiirin açıklamasını bulmak için.. çooook teşekkürler:)
şiir birkaç mısradan oluşuyor..ama bide yorumlara bakın…demekki bu kısa şiir çok geniş duygularla yazılmış…
arkadaşlar ben lise 1 öğrencisiyim özellikle şeval hocam size teşekkür ederim çok yardımcı oldunuz
ben aradığımı bulamadım ama yinede değerli yorumlarınız için teşekkür ederim çok güzel açıklamalarda bulunmuşsunuz. ellerinize sağlık
bu şiirde başka bambaşka duygular doğuyor içime. nerden girip nerden çıktığımı anlayamadım.bu şiir için ahmet haşim e ve bu siteye yollayan kardeşimize teşekkür ederim. ayrıca burdan edebiyat hocamızada teşekkür ederim . çünkü aslında ben bu şiiri merakımdan değil hocamızın ödevi sayesinde okudum bu yüzden edebiyat hocamızada teşekkür ediyorum . saygılarımla
ahmet haşimin bazı şiirler hakkında mülahazalarda ne anlatılmak istenildiği nelere deyinildiği hakkında bilğiler edinmek istiyorum acil lazım (1
1.30saat içerisinde lütfen)
Selam Seval hocam bu şiir hakkında 1 sayfaalık hikaye ödevim var bu konuda bana yardımcı olursanız memnunn olurumm. Saygılarımlaa
ya çok tşk ederim de hocam keşke kısa bir tahlil yapsaymısınnız daha güzel ve verimli olacagını düşünüyorum
arkadşlar bir gnn snnda gnmz trkçesini istiyrm şimdiden tşkler=)
seval hanım bizim tütüncü serpil ödev vermişti 😀 yazdıklarınız için teşekkürler…
Allah sizden razı olsun hocam 9.sınıf öğrencisiyim ödevdi bu şiir çok makbule geçti valla 😀